Dünya futboluna Barcelona damgası

2011 yılında Dünya ve Avrupa Futbolu'na, Barcelona damga vurdu. Şampiyonlar Ligi ve Dünya Kulüpler Kupası'nı müzesine götüren Katalanlar, La Liga'da da mutlu sona ulaştı. Avrupa Ligi'nde ise Porto, kupaya rahat bir şekilde uzandı.

NTV Spor 31.12.2011 - 09:53
Dünya futboluna Barcelona damgası

HAKAN GÜLEÇ - 2011 yılında Dünya ve Avrupa Futbolu'na, Barcelona damga vurdu. Şampiyonlar Ligi ve Dünya Kulüpler Kupası'nı müzesine götüren Katalanlar, La Liga'da da mutlu sona ulaştı. Avrupa Ligi'nde ise Porto, kupaya rahat bir şekilde uzandı.

ŞAMPİYONLAR LİGİ
AVRUPA'NIN EN BÜYÜĞÜ BARCELONA
Şampiyonlar Ligi'nde 2010-2011 sezonu 76 takımın katılımı ile açıldı. Eleme turlarının ardından, doğrudan devler ligine katılan takımlarla birlikte, 32 ekip gruplardaki yerlerini aldı.

Türkiye'yi temsil eden Bursaspor, Manchester United-Valencia ve Glasgow Rangers ile aynı gruba düştü. Tek puanını Glasgow karşısında alan yeşil-beyazlılar, grup sonuncusu olarak Avrupa'ya veda etti.

İkinci turda Arsenal-Milan ve Valencia gibi güçlü takımlar kupaya veda etti. Çeyrek finallerde, Real Madrid, İngiliz ekibi Tottenham'ı, Barcelona, kupanın sürpriz takımı Shakhtar Donetsk'i, Schalke 04, son şampiyon Inter'i ve Manchester United, Premier Lig'deki ezeli rakibi Chelsea'yi eledi.

Yarı finalde, herkesin gözü Avrupa'ya taşınan El Clasico'nun üzerindeydi. Real Madrid'in sahasında oynanan ilk maç, Barcelona'nın 2-0 galibiyeti ile son buldu. Pepe'nin kırmızı kart gördüğü maç sonrası, Real teknik direktörü Mourinho, UEFA'ya, hakeme ve rakiplerine ağır eleştiriler yöneltti.

Rövanş maçı 1-1 sona erince, finale adını yazdıran ilk takım 2009'un şampiyonu Barcelona oldu. Yarı finalin diğer ayağında, Manchester United, Schalke 04 karşısında çok rahattı. Deplasmandaki ilk maçı 2-0 kazanan İngiliz ekibi, rövanştan da 4-1 galip ayrılarak, finalde Barcelona'nın rakibi oldu.

Büyük final, 28 Mayıs 2011 günü Londra'daki ünlü Wembley Stadı'nda oynandı. İlk yarı, Pedro ve Rooney'in karşılıklı golleri ile 1-1 berabere sonuçlandı. İkinci yarıda oyuna ağırlığını koyan Katalan ekibi, Messi ve David Villa'nın golleriyle 2009 finalinde de karşılaştığı Manchester United'ı bir kez daha yenerek, Avrupa'nın 1 numaralı kupasını müzesine götürdü. Avrupa'nın en büyük kupasını, sezon içerisinde karaciğerinden tümör alınan ve bir süre sahalardan uzak kalan Eric Abidal kaldırdı.

Barcelona'nın Arjantinli yıldızı Lionel Messi, 13 maçta attığı 12 golle, Şampiyonlar Ligi'nin en golcü oyuncusu oldu.

UEFA AVRUPA LİGİ
PORTEKİZ SAVAŞI PORTO'NUN
Avrupa'nın 2 numaralı kupası UEFA Avrupa Ligi'nde Portekiz fırtınası esti. Grubunu 2. sırada tamamlayan temsilcimiz Beşiktaş'ın, 2. turda Dinamo Kiev'e elendiği kupada, 3 Portekiz ekibi birden yollarına yarı finale kadar devam etti.

Bu takımların arasına İspanyol ekibi Villarreal girmişti. Villarreal'in kupa macerası ise, kadrosunda Falcao - Hulk gibi yıldızlar bulunan Porto karşısında son buldu. Falcao'nun yıldızlaştığı ilk maçı 5-1 kazanan Porto, deplasmanda rakibine 3-2 yenilmesine karşın, final bileti alan ilk takım oldu. Yarı finalin diğer ayağı, Benfica ile Braga'yı karşı karşıya getirdi. Benfica, sahasında oynanan ilk maçta rakibine 2-1 üstünlük sağladı. Ancak kupanın sürpriz ekibi Braga, rövanşı 1-0 kazanınca, finalde Porto'nun rakibi oldu. Avrupa'nın 2 numaralı kupası, 18 Mayıs 2011'de İrlanda'nın başkenti Dublin'de sahibini buldu. Kupaya damgasını vuran Falcao'nun tek golüyle Porto, Avrupa'nın 2 numaralı kupasının yeni sahibi oldu.

UEFA Avrupa Ligi serüveni boyunca 17 kez fileleri havalandıran Falcao, Avrupa kupalarında bir sezonda en çok gol atan oyuncu unvanının yeni sahibi oldu.

LA LIGA'YA BARCELONA DAMGASI
KATALAN EKİBİ ÜST ÜSTE 3. KEZ ŞAMPİYON
La Liga'da 2010-2011 sezonu, bir kez daha ezeli rakipler Real Madrid ile Barcelona'nın çekişmesine sahne oldu. Barcelona, Pep Guardiola yönetiminde üst üste 3. kez şampiyon olmayı hedefliyordu. Takımın başına ünlü teknik adam Jose Mourinho'yu getiren Real Madrid ise Katalan ekibinin üstünlüğüne artık son vermenin planlarını yapıyordu. İki takım arasında sezonun ilk El Clasico'su, Mourinho'nun son yıllarda görmediği kadar ağır bir hezimetle noktalandı. Barcelona, sahası Nou Camp'ta fırtına gibi esiyor ve unutulmaz maçta, Real Madrid'i 5-0 ile denize döküyordu.

O maçtan sonra ligin sonuna kadar sadece 1 kez yenilen Barcelona, bitime 2 hafta kala Levante karşısında aldığı beraberlikle üst üste 3. şampiyonluğu garantiledi. Sezon, 38 maçta 96 puan toplayan Katalan ekibinin ardından, 92 puanlı Real Madrid 2. sırada tamamladı. 3. sırayı alan Valencia ise Real Madrid'in tam 21 puan gerisinde kalmıştı. Bu üç takımla birlikte, 4. Villarreal, Şampiyonlar Ligi'ne katılmaya hak kazandı. Jose Mourinho, tam 9 yıl aradan sonra, iç sahadaki ilk yenilgisini Sporting Gijon karşısında Real Madrid'in başında aldı.

GOL MAKİNESİ RONALDO
PORTEKİZLİ LA LIGA TARİHİNE GEÇTİ
Real Madrid şampiyon olamadı ama Cristiano Ronaldo, La Liga tarihine geçmeyi başardı. Sezonu 40 golle kapatan Portekizli yıldız, La Liga tarihinin bir sezonda en çok gol atan oyuncusu unvanını eline geçirdi.

Mesut Özil de, sezon boyunca yaptığı 17 asistle taraftarın gönlünde özel bir yer edindi. Barcelona'nın süper yıldızı Lionel Messi ise sezonu 31 golle tamamladı. Arjantinli yıldız, arkadaşlarını da 18 kez golle buluşturdu. La Liga'nın köklü kulüplerinden Deportivo La Coruna'yla birlikte, Hercules ve Almeira ise ikinci lige düşen ekipler oldu.
 
İSPANYA KRAL KUPASI
REAL MADRİD RÖVANŞI ALDI
Real Madrid, Barcelona'dan rövanşı ise Kral Kupası'nda aldı. Valencia'nın evi Mestella'daki final maçı, uzatma dakikalarında Ronaldo'nun golüyle, Eflatun-beyazlıların 1-0 üstünlüğü ile son buldu.

PREMIER LEAGUE
M. UNİTED 19. KEZ ŞAMPİYON
Premier Lig'de 2010-11 sezonuna Chelsea son şampiyon unvanı ile başladı. Carlo Ancelotti yönetimindeki Maviler, sezona fırtına gibi girdi. Ancak ilk haftaların ardından takımda büyük bir düşüş başladı. Üst üste puan kayıpları yaşayan Chelsea, deplasman performansı ile eleştirilen Manchester United'ın, zirveyi ele geçirmesine engel olamadı.

Sezonun son bölümleri yaklaşırken, United bir kez daha şampiyon olacak gibi görünüyordu. Ancak Kırmızı Şeytanlar önemli hatalar yapınca, bitti denilen şampiyonluk yarışı yeniden başladı. Sezon sonunda performansını arttıran Chelsea, yeniden zirveye ortak olsa da Alex Ferguson yönetimindeki United, şampiyonluğu rakibine bırakmayacak kadar deneyimliydi. 14 Mayıs 2011'de, Blackburn Rovers deplasmanında aldığı beraberlikle ligi zirvede bitirmeyi garantileyen United, yıl içinde takımın başındaki 25. yılını kutlayan Alex Ferguson'a bir şampiyonluk daha armağan etti.

19. kez mutlu sona ulaşan United, böylece İngiltere Lig tarihinin en çok şampiyonluk elde eden takımı unvanını, Liverpool'dan devraldı. Manchester United ve Chelsea'yi, yaptığı büyük yatırımın karşılığını nihayet alarak Şampiyonlar Ligi'ne katılmaya hak kazanan Manchester City izledi. Arsene Wenger yönetiminde bir sezonu daha kupasız kapatan Arsenal, devler ligi bileti alan son takım oldu. Birmingham City, Blackpool ve West Ham united ise bir alt lige düştü.

FA CUP
M. CITY'NİN KUPA ÖZLEMİ SONA ERDİ
Federasyon Kupası Finali'nde ise Manchester City ile Stoke City karşı karşıya geldi. Rakibini 1-0 yenen Manchester City, tam 34 yıl aradan sonra ilk kez müzesine büyük bir kupa götürmenin mutluluğunu yaşadı. Lig kupasının sahibi ise Championship'e düşen Birmingham City oldu.

BUNDESLIGA'DA DORTMUND FIRTINASI
B. DORTMUND GENÇLERİYLE ŞAMPİYON OLDU
Bundesliga'da, sezon boyunca Borussia Dortmund fırtınası esti. Genç teknik adam Jurgen Klopp'un genç öğrencileri, son şampiyon Bayern Münih'i koltuğundan etmeyi başardı. Uzun yıllar süren sancılı bir yeniden yapılanma süreci geçiren Dortmund, milli futbolcumuz Nuri Şahin'in yıldızlaştığı sezonda, Kagawalı, Barrioslu, Göetzeli kadrosu ile bitime 2 hafta kala, tarihinin 10. şampiyonluğunu ilan etti.

2. sırayı, Bayer Leverkusen aldı. Son şampiyon Bayern Münih ise son haftalardaki atağı ile 3. sıraya tırmandı ve devler ligi bileti aldı. Bayern yönetimi, sezon sonunda teknik direktör Louis Van Gaal ile yolları ayırdı ve takımı Jupp Heynckes'e emanet etti.

Ligden düşen takımlar ise Saint Pauli ve ilk yarıyı orta sıralarda bitirmesine karşın, ikinci yarıda inanılmaz bir düşüş yaşayan Eintracht Frankfurt oldu. Borussia Mönchengladbach ise 2. lig ekibi Bochum karşısında, baraj maçları sonunda lige tutundu.

BUNDESLIGA
MARIO GOMEZ GOL KRALI OLDU
Takımı Bayern başarısız bir sezon geçirse de, Mario Gomez nihayet kendisini kanıtlamayı başardı. 30 milyon euro karşılığında Stuttgart'tan transfer edilen Gomez, 28 kez fileleri havalandırarak gol kralı oldu.

Almanya Kupası'nı ise final maçında Duisburg'u 5-0 yenen Schalke 04 kazandı.

SERIE - A
MILAN'IN 7 YILLIK ÖZLEMİ DİNDİ
Serie A'da 2010-11 sezonu, yıllardır lige damga vuran Inter'in, zirvedeki yerini Milan'a bıraktığı yıl olarak hatırlanacak. 2010 yılında, Ligde - kupada ve Şampiyonlar Ligi'nde mutlu sona ulaşan Inter, Jose Mourinho'nun Real Madrid ile anlaşması sonrası büyük bir düşüşe geçti.

Mourinho'nun yerini alan Rafael Benitez ile yollar henüz aralık ayı gelmeden ayrıldı ve takım, bir dönem Milan'ı da çalıştıran Leonardo'ya emanet edildi. Leonardo, başarılı bir grafik çizse de Inter, İtalya Kupası'nı kazanmanın tesellisi ile ligi ezeli rakibi Milan'ın ardından 2. sırada bitiriyordu.

Sezon başında takımı, Massimiliona Allegri'ye emanet eden Milan, Ibrahimoviç - Robinho - Van Bommel ve Cassano gibi oyuncularla güçlendirdiği kadrosuyla, 2004 yılından bu yana ilk kez Serie A şampiyonu oldu.

3. sırayı, kısıtlı bütçesine karşın büyük bir başarı hikayesinin altına imza atan Napoli aldı. Şampiyonlar Ligi bileti alan diğer takım, daha sonra ön eleme turunda Arsenal'e kaybedecek Udinese oldu. Serie A, 2010-11 sezonunda eski bir efsaneye de veda etti. İtalyan futbolunun köklü kulüplerinden Sampdoria, Brescia ve Bari'yle birlikte Serie B'ye düştü.

SERIE A
DI NATALE VE CAVANI YILDIZLAŞTI
Serie A'ya damgalarını vuran oyuncular ise Udineseli Antonio Di Natale ve Napolili Edinson Cavani oldu. 28 golle gol kralı olan Di Natale'yi, Cavani 26 golle takip etti.

FRANSA 1. LİGİ
LILLE 57 YIL SONRA ŞAMPİYON
Fransa Birinci Ligi, 2010-11 sezonu sonunda bir 'Sindrella Hikayesi'ne tanıklık etti. Herkes zirve yarışının son şampiyon Marsilya ve Lyon arasında geçmesini bekliyordu. Ancak, Eden Hazard - Gervinho - Moussa Sow gibi genç yıldızlarıyla Lille, rakiplerinin arasından sıyrılmayı başardı.

Bitime 2 hafta kala, Paris Saint Germain ile berabere kalan Lille, tarihinin 3. şampiyonluğunu tam 57 yıl aradan sonra elde etmenin mutluluğunu yaşıyordu. Bu genç takım, 2011 yılı içinde Fransa Kupasını da müzesine götürerek, başarısını taçlandırdı.

Şampiyon Lille'i, Marsilya ve Lyon takip etti. Seyircisi olmasa da, Fransa ligi denince her zaman ilk akla gelen takımlardan Monaco, bir başka önemli kulüp Lens ile birlikte 2. lige düştü. Arles'nin, 1. lig macerası da sadece 1 sezon sürdü.

Gol krallığını, 25 kez fileleri havalandıran Lilleli Moussa Sow elde etti. Sow'u, sezonun bitimi sonrası Paris Saint Germain'e transfer olan, Lorientli Gameiro 22 golle takip etti.

AVRUPA'NIN ŞAMPİYONLARI
PORTO, AJAX VE GENK MUTLU SONA ULAŞTI
Avrupa'nın diğer önemli liglerinden Portekiz'de, Porto yenilgisiz şampiyonluğu kucakladı. Hollanda'da, son ana kadar nefes kesen şampiyonluk yarışı, Twente'yi son haftada 3-1 yenen Ajax'ın üstünlüğü ile son buldu. Belçika'da ise Anderlecht ile nefes nefes bir zirve yarışa giren Genk şampiyonluk ipini göğüsledi.

LIBERTADORES KUPASI
NEYMAR'IN SANTOS'U ŞAMPİYON OLDU
Latin Amerika'nın Şampiyonlar Ligi niteliğindeki Libertadores Kupası'nda, şampiyonluk Brezilya ekibi Santos'a gitti. Tarihindeki 3. şampiyonluğu elde eden Santos, iki maç üzerinden oynanan final serisinde, deplasmanda golsüz berabere kaldığı Penarol'u, sahasında 2-1 yenerek mutlu sona ulaştı. Santos'un dünya futboluna armağan ettiği Neymar, attığı 6 golle kupaya damgasını vurdu. Neymar, Corinthians'ın şampiyonluğu ile sonuçlanan Brezilya Ligi'nin de en iyi oyuncusu seçildi.

BİR DEVİN ÇÖKÜŞÜ
RIVER PLATE KÜME DÜŞTÜ
Arjantin Ligi ise bir devin çöküşüne sahne oldu. Boca juniors ile birlikte Arjantin tarihinin en köklü kulübü River Plate, son 3 sezonda topladığı puanlar yeterli olmayınca, bir alt lige düştü. Takımın küme düşmesi sonrası, taraftarı büyük olaylar çıkardı.

ASYA ŞAMPİYONLAR LİGİ
ASYA'NIN EN BÜYÜĞÜ EL-SADD
Asya'nın en büyüğü ise kadrosunda eski Fenerbahçeli Mamadou Niang ve eski Galatasaraylı Abdel Kader Keita bulunan El Sadd oldu. Katar ekibi, penaltılara giden final maçında Güney Kore Temsilcisi Jeonbuk Motors'u yenerek, kupayı müzesine götürdü.

Asya Şampiyonlar Ligi'nde sezona El Sadd ile bir diğer Güney Kore ekibi Suwon arasında oynanan yarı final ilk maçı damga vurdu. El Saddlı oyuncular, Suwonlu bir oyuncu sakat halde yerde yatarken topu ağlarla buluşturunca, büyük olaylar patlak verdi.

DÜNYA KULÜPLER ŞAMPİYONASI
La Liga ve Şampiyonlar Ligi kupalarını müzesine götüren Barça'nın kupa mesaisi, yılın son günlerinde Japonya'ya kadar uzandı. FIFA Dünya Kulüpler Şampiyonası yarı finalinde, Asya Şampiyonlar Ligi'nin şampiyonu ile karşılaşan Katalanlar, sahadan 4-0'lık galibiyetle ayrıldı ve finalde Santos'un rakibi oldu.

Final mücadelesinde ise gözler, Barça-Santos mücadelesinden çok Neymar'ın Messi karşısında neler yapabileceğine çevrilmişti. Ancak birçok otoriteye göre dünyanın en iyi takımı olan Barcelona, Messi'nin önderliğinde Santos ve Neymar'a göz açtırmadı. Sahadan 4-0'lık farklı bir skorla ayrılan Barcelona, Dünya Kulüpler Şampiyonası'nda da şampiyonluğa ulaşmayı başardı.

MESSI YİNE EN BÜYÜK
ÜST ÜSTE 2. KEZ YILIN FUTBOLCUSU SEÇİLDİ
İşte kulüp bazında 2011'e damgasını vuran takımlar ve gelişmeler böyleydi. Kişisel bazda ise 2011 yine Lionel Messi'nin yılı oldu. Barcelona'nın Arjantinli yıldızı, takımı La Liga ve Şampiyonlar Ligi Şampiyonu olurken, Messi de takım arkadaşları Xavi ve Iniesta'yı geride bırakarak, üst üste 2. kez yılın futbolcusu ödülüne layık görüldü.

AVRUPA'DA TRANSFER
BİRÇOK YILDIZ TAKIM DEĞİŞTİRDİ
2011-12 sezonu öncesi transfer piyasası da her zamanki gibi hareketliydi. Milli futbolcularımız Hamit Altıntop ve Nuri Şahin, dünya devi Real Madrid'e transfer oldu.

Onları bir diğer milli oyuncu Arda Turan'ın, Atletico Madrid ile anlaşması izledi.

Madrid ekibi, Porto'nun gol makinesi Falcao'yu da renklerine bağlıyordu. Barcelona ise nihayet Cesc Fabregas'a kavuşmanın mutluluğunu yaşadı. Son 2 sezondur altyapısından yetişen oyuncu için Arsenal'in kapısını çalan Katalan ekibi sonunda istediğini elde etti.

Avrupa transfer piyasasının gözde isimlerinden Udineseli Alexis Sanchez'in tercihi de Barcelona oldu. Çok konuşulan bir diğer transferin altına yine Avrupa'nın son dönemdeki transfer rekortmeni Manchester City imza attı. İngiliz ekibi, Atletico Madridli Sergio Aguero'yu renklerine bağladı. City, Arsenal'den Samir Nasri'yi de kadrosuna kattı.

Interli Eto'o ise kariyerinin son yıllarında parayı tercih etti. Kamerunlu golcü, Rus basınına göre yıllık 20 milyon euro karşılığında, Anzhi'ye imza attı. Inter ise Eto'o'nun boşluğunu, Atletico ile yolları ayrılan Diego Forlan ile doldurdu. Bundesliga'nın devi Bayern Münih, kalesini Schalke 04'ten Manuel Neuer'i transfer ederek sağlama aldı. Geleceği parlak olan genç Atletico kalecisi David De Gea ise Manchester United ile anlaştı.

Sezonun en pahalı transferinin altına ise Chelsea imza attı. Londra ekibi, ara transfer döneminde tam 50 milyon sterlin karşılığında, Liverpoollu Fernando Torres'i renklerine bağladı. Ancak Torres, şu ana kadar, Chelsea'de beklentilerin çok altında kaldı. Chelsea'nin bir diğer önemli transferi, Porto'yu UEFA Avrupa Ligi Şampiyonu yapan Andre Villas-Boas oldu. Henüz 34 yaşındaki genç teknik adam, Carlo Ancelotti'nin yerine mavilerin başına geçti.

ONLARI ÇOK ÖZLEYECEĞİZ
SPEED, SOCRATES, RONALDO, SCHOLES, CANNAVARO
2011 yılında futbol dünyası bazı önemli yıldızlarını da kaybetti. Şüphesiz en büyük şok, Galler Milli Takımı'nı çalıştıran Gary Speed'in henüz 42 yaşında yaşamına son vermesiydi. Futbol dünyası uzun süre, Speed'in kendisini evinde asmasının şokunu üzerinden atamadı.

Yılın son günlerinde gelmiş geçmiş en büyük efsanelerden Brezilyalı Socrates de yaşama veda etti. yıllardır sigara ve alkol bağımlılığının pençesindeki Socrates, yaşamını yitirdiğinde 57 yaşındaydı. 2011'de lakabı gibi gerçek bir fenomen olan Ronaldo da yeşil sahalardan koptu. Kariyerinin en verimli yıllarını ağır sakatlıklarla geçiren Ronaldo, kilo problemleri ve yineleyen sakatlıklarla daha fazla başa çıkamayınca, 33 yaşında yeşil sahalara veda ettiğini açıkladı.

İngiliz futbolunun son 20 yılına damga vuran Paul Scholes, emeklilik kararı alan bir diğer ünlü isimdi. 37 yaşındaki Scholes, Manchester United Menajeri Alex Ferguson'ın tüm ısrarlarına karşın, kararından geri adım atmadı.

Scholes'un yanı sıra, tüm kariyerini Ferguson ile birlikte geçiren Gary Neville de, aktif futbolculuk yaşamına son verdi

United'ın son kaybı, yıllardır takımın kalesini koruyan Edwin Van Der Sar'dı. Hollandalı kaleci, 40 yaşında eldivenlerini asma kararı aldı. Futbol dünyası, son yılların belki de en başarılı savunma oyuncusu Fabio Cannavaro'yu da sessiz sedasız emekliliğe uğurladı. 2006 yılında İtalya'nın kaptanı olarak Dünya Kupası'nı kaldıran ve yılın futbolcusu seçilen Cannavaro, kariyerine Dubai'de son verdi.

GREV DALGASI
LA LIGA VE SERIE A GEÇ BAŞLADI
Bu yıl La Liga ve Seriea'daki oyuncu grevleri de futbol gündemini uzun süre meşgul etti. Daha iyi şartlar isteyen oyuncular sahaya çıkmayınca, hem İspanya hem de İtalya'da liglerin başlaması 1 hafta ertelendi.

Sayfa Yükleniyor...