DÜNYA FUTBOLUNDA 2012

2012'de futbolun kalbi Ukrayna ve Polonya'nın ortaklaşa düzenlediği Avrupa Şampiyonası’nda attı. Şampiyonlar Ligi sürpriz bir finale sahne olurken; Avrupa Ligi'nde kupayı Arda'nın kaldırması göğsümüzü kabarttı.

NTV Spor 31.12.2012 - 14:30
DÜNYA FUTBOLUNDA 2012

2012'de futbolun kalbi Ukrayna ve Polonya'nın ortaklaşa düzenlediği Avrupa Şampiyonası'nda attı. Euro 2012, favorilerden İspanya'nın şampiyonluğuyla sona erdi. Dünya futbolunda son döneme damga vuran İspanya, böylelikle peş peşe 3 büyük turnuvadan şampiyonlukla ayrılan ilk takım olarak bir kez daha tarihe geçti.  

Kiev'deki finalden yalnızca iki ay sonra takımlar şimdide, Brezilya'daki Dünya Kupası için eleme gruplarında amansız bir mücadeleye girdi. Avrupa'nın kulüpler bazında en büyüğü ise beklenmedik bir takım; Chelsea oldu. Yarı finalde Barcelona'yı eleyen İngilizler, Bayern'in evi Allianz Arena'da penaltı vuruşları sonrası gülen taraftı. UEFA Avrupa Ligi'nde Atletico Madrid ile Athletic Bilbao'yu karşı karşıya getiren "İspanyol Finali'nde" kazanan, Arda Turan'ın takımı Atletico Madrid oldu. Atletico böylelikle son 3 yılda 2. kez bu kupayı müzesine götürmüş oldu.

İspanya'da Jose Mourinho'nun Real Madrid'i, Barcelona'nın ligdeki hegomonyasına son vermeyi başardı. İngiltere'de son haftanın son dakikasına kadar süren şampiyonluk yarışından zaferle çıkan, Manchester şehrinin 'mavi'lileri oldu. İtalya'da 2006'daki şike skandalı sonrası zor günler geçiren Juventus, yeniden zirveye çıkmanın heyecanını yaşarken, Bundesliga'da şampiyon Borussia Dortmund, unvanını korumayı başardı. Sürprizlere açık yapısıyla dikkat çeken Fransa'da yine beklenmedik bir şampiyon ortaya çıkarken, Montpellier tarihinin ilk şampiyonluğunu yaşadı. Özellikle İngiltere'de ortaya atılan ırkçılık iddiaları ve Brezilyalı Sokrates'in hayata vedası, 2012'den geriye kalan olumsuz hatıralar olarak belleklerde yer edindi.

İSPANYA KUPALARA AMBARGO KOYDU
2012'de en büyük futbol heyecanı, Ukrayna ve Polonya'nın ortaklaşa düzenlediği Avrupa Şampiyonası'nda yaşandı. Bir önceki Avrupa Şampiyonası'nı ve 2 yıl önceki Dünya Kupası'nı kazanan İspanya, favori olarak girdiği Euro 2012'de futbol severleri şaşırtmadı. Teknik direktör Vicente Del Bosque'nin liderliğinde Casillas, Pique, Xavi, Iniesta ve Alonso gibi yıllardır birlikte oynayan yıldız futbolcuların yarattığı farkla İspanya, Euro 2012'ye de damga vurmayı başardı. İtalya, İrlanda ve Hırvatistan'ın bulunduğu grupta liderliği elde elen İspanya, çeyrek finalde Fransa ile eşleşti. Sahadan 2-0 galip ayrılan İspanya, yarı finalde Portekiz'i penaltılarla saf dışı bırakmayı başardı. Bu maçın sonunda en çok konuşulan konu, Portekiz'in yıldızı Ronaldo'ya penaltı vuruşlarında sıra gelmeden skorun belirlenmesiydi. İspanya, finalde grup maçında 1-1 berabere kaldığı İtalya ile eşleşti. Cesare Prandelli yönetiminde büyük bir dönüşüme giren İtalya Milli Takımı, alışılmışın dışında ortaya koyduğu pozitif oyun tarzıyla beğeni kazandı. Çeyrek finalde, İngiltere-İtalya mücadelesi ise futbol severleri kalite açısından tatmin etmese de büyük bir heyecan yaşattı. Maçın sonucu penaltı vuruşlarıya belirlenirken, yarı finale kalan takım 4-2 ile İtalya oldu. Turnuva öncesi İspanya ile birlikte favori olarak gösterilen Almanya karşısında İtalya, sonuca ilk yarıda gitti.

"İşini yapan postacılar mektup bıraktıktan sonra seviniyor mu? Gol atmak da benim işim, onun için gol atınca sevinmiyorum" sözleriyle futbol literatürüne katkı yapan Mario Balotelli'nin attığı gol sonrası sergilediği sevinç, turnuvanın unutulmazları arasına girdi. Turu 2-1'le İtalya geçerken, finalin adı da İspanya-İtalya olarak kondu.

Finalde vites arttıran İspanya, İtalya'ya hiç şans tanımadı. Silva ve Jordi Alba'nın golleriyle ilk yarıda 2-0 üstünlüğü yakalayan İspanya, son dakikalarda Torres ve Mata ile 2 gol daha bularak farklı bir galibiyete imza attı.

Turnuvanın en değerli oyuncusu İspanyol futboclu Andres Iniesta seçildi.

Gol krallığı yarışı ise kısır ancak çekişmeli geçti. İspanyol Torres, Hırvat Mandzukic, Alman Gomez, Portekizli Ronaldo, İtalyan Balotelli ve Rus Dzagoev, gol sayılarında birbirlerini geçmeyi başaramadı.

6 futbolcu 3'er golde kalınca kazananı, oyunda kalınan süre ve asist sayıları belirledi. Chelsea'ye transfer olduktan sonra eski performansından uzak bir görüntü çizen İspanyol futbolcu Fernando Torres, 5 rakibini geride bırakmayı başardı ve unvanın sahibi oldu.

Şampiyon İspanya'nın dışında, ev sahibi ülkeler Ukrayna ve Polonya, organizasyon konusundaki endişelere rağmen otoritelerden geçer not almayı başardı. Turnuvayı 8 ayrı şehirde, 1 buçuk milyona yakın futbol sever statlarda takip etti. 31 maçta toplam 76 gol atılırken, ortaya çıkan 2.76'lık oran futbol tutkunlarını memnun etti.

2014 BREZİLYA SERÜVENİ BAŞLADI
Euro 2012'nin yankıları sürerken, milli takımlar daha terleri bile soğumadan Eylül ayında Brezilya'da düzenlenecek Dünya Kupası için grup mücadelelerine başladılar. Avrupa Elemelerinde 4. maçlar geride kaldı. A grubunda, son yıllarda potansiyelini bir türlü sahaya yansıtamayan Belçika bu kez gruba hızlı başladı. Belçikalılar, Fellaini, Hazard, Kompany ve Benteke gibi yıldızlarıyla potansiyel 12 puanın 10'unu hanesine yazdırmayı başardı. Grupta ikinci sırada yine 10 puanla Hırvatistan yer alıyor. 3. sıradaki Sırbistan ise 4 maçta sadece 4 puan toplayabildi. Sürpriz yapma iddiasıyla elemelere başlayan İskoçya ise grubun dibine demir atınca çareyi menajer değişikliğinde buldu.

B grubunda son Avrupa Şampiyonası Finalisti İtalya'nın hakimiyeti var. Prandelli yönetiminde, daha çok hücumu düşünen vizyonuyla fark yaratan İtalya Milli Takımı, 10 puan topladı. Grupta 6 puanlı Bulgaristan 2. sırada. Henüz 3 maç oynayan Çek Cumhuriyeti ise kalan maçlarda ilk 2'yi daha çok zorlayacak. Grubun kötü sürprizini ise 3 maçta hanesine sadece 2 puan yazdırabilen Danimarka yaptı.

C grubunda Almanya, 10 puanla liderlik koltuğunda oturuyor. İkinci sırada ise 3 maçta 7 puan toplayan isveç var. Bu iki takımın Ekim ayında oynadıkları maç, uzun süre futbol severlerin hafızalarından silinmeyecek gibi görünüyor. Berlin'deki randevuda karşılaşmanın ikinci yarısında 4-0 yenik duruma düşen İsveç, inanılmaz bir geri dönüşe imza atarak sahadan 1 punla ayrılmayı başardı. C grubunun diğer iddialı takımları Avusturya ve İrlanda Cumhuriyeti.

Millli Takımımız'ın da yer aldığı D grubunda, Hollanda yüzde yüzle devam ediyor. ilk maçta bizi zorlanmasına rağmen yenmeyi başaran Hollanda, sonraki karşılaşmalarda da sürpriz yaşamadı. 4 maçta 9'ar puan toplayan Romanya ve Macaristan, ikincilik için Türkiye önünde büyük bir avantaj yakaladı. Euro 2010 ve 2012'nin dışında kalan Türkiye ise Abdullah Avcı yönetiminde iddialı başladığı 2014 elemelerinde istediği puanları toplayamadı. Ay-yıldızlı takım, sadece sahasında Estonya'yı yenince ilk 4 maç sonunda 3 puanda ve 4. sırada kaldı.

E grubunda ise dengeli bir dağılım var. elindeki potansiyeli hep çok iyi kullanan isviçre, ilk 4 maç sonunda liderlik koltuğuna oturmayı başardı. ikinci sıradaki norveç'in dışında 2 galibiyet almayı başaran arnavutluk ve izlanda'nın iddiasını sürdürüp sürdüremeyeceğini zaman gösterecek.

F grubunda Rusya, 4'te 4 yaparak zirveye yerleşti. İsrail ve Portekiz, onları zorlayabilecek takımlar. Grubun diğer ekipleri Azerbaycan, Kuzey İrlanda ve Lüksemburg, üst sıralara tırmanması zor olan takımlar.

G grubunda mücadele, Bosna Hersek, Yunanistan ve Slovakya arasında geçiyor. 10'ar puanlı Bosna ve Yunanistan'ın rakiplerine karşı avantajları var. Baraj maçında bizi eleyerek Euro 2004'e katılmayı başaran Letonya ise benzer bir sürprizi gerçekleştirmekten yine çok uzak.

H grubunda Karadağ, İngiltere ve Polonya'nın önünde liderlik koltuğunda oturuyor. Ukrayna ise ilk 3 maçta sadece 2 puan toplayabilince büyük hayal kırıklığı yaşadı. Ukrayna Futbol Federasyonu, çareyi teknik adam değişikliğinde buldu.

I grubunda ise iki eski dünya şampiyonu liderlik mücadelesi veriyor. Brezilya'ya unvanını korumak için gidecek olan İspanya ile 98'in şampiyonu Fransa, 3 maçta 7'şer puan topladı. İki takımın Ekim ayında Madrid'deki randevusu ise 1-1 berabere sonuçlandı. Grubun diğer takımlarının Gürcistan, Belarus ve Finlandiya olduğu düşünülünce, İspanya ile Fransa'nın zorlanacağını söylemek pek doğru olmaz.

Dünya Kupası eleme gruplarında son maçlar, Ekim 2013'te oynanacak. Grubunu lider tamamlayan 8 takımla birlikte, ikinciler arasında en iyi performansa sahip 1 takım doğrudan Brezilya'daki finallerin yolunu tutacak. Diğer 8 grup ikincisi ise 2013 Kasım ayı içerisinde baraj maçlarında kozlarını paylaşacak.

ŞAMPİYONLAR LİGİ'NDE 'SÜRPRİZ' ŞAMPİYON
Avrupa'nın kulüpler bazında en büyüğü İngiltere'nin Chelsea takımı oldu. Mourinho, Grant, Scolari, Hiddink ve Ancelotti yönetiminde, kulübün sahibi Roman Abramoviç'in en büyük hayali olan Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğuna ulaşamayan Chelsea, belki de en beklenmedik sezonda, en beklenmedik teknik adamla Avrupa'nın zirvesine çıktı. Chelsea, Allianz Arena'da Bayern Münih'le oynayacağı final yoluna, grup maçlarında başladı. Bayer Leverkusen, Valencia ve Genk ile aynı grupta yer alan Chelsea, 11 puan topladı. Grubu Leverkusen'in önünde lider tamamlayan Chelsea, tek mağlubiyetini Bay Arena'da Alman rakibi karşısında aldı. Chelsea son 16 turunda, A grubunu ikinci sırada tamamlayan İtalyan temsilcisi Napoli ile eşleşti. Napoli, kendi sahasındaki ilk maçı 3-1 yendi. Bu karşılaşmadan sonra Chelsea'de önemli bir değişiklik gerçekleşti. Sezon başında yeni Mourinho olması ümidiyle Porto'dan transfer edilen genç menajer Andre Villas-Boas'ın görevine son verildi. Villas-Boas'ın yerine Chelsea'nin başına sezon sonuna kadar yardımcısı Roberto di Matteo getirildi. Takımın kaptanları Terry ve Lampard'ın desteğini almış olmasına rağmen di Matteo'dan beklentilerin büyük olduğu söylenemezdi. Ancak İtalyan teknik adamın Chelsea'deki günleri parlak galibiyetlerle başladı. Chelsea, sırasıyla FA Cup'ta Birmingham City'i eledi. Premier Lig'de de Stoke City'i yenerek, Şampiyonlar Ligi 2. turunda 3-1'in rövanşında Napoli'nin karşısına çıktı. Stamford Bridge tarihi akşamlarından birini yaşarken, normal süre Chelsea'nin 3-1 üstünlüğüyle tamamlandı. Uzatmaya giden karşılaşmada 105. dakikada ortaya çıkan Branislav Ivanoviç, Londra ekibine çeyrek final kapısını açan gole imza attı.

Çeyrek finalde Chelsea'nin rakibi Zenit st Petersburg'u eleyen Benfica oldu. Lizbon'daki ilk maçı Kalou'nun golüyle 1-0 kazanan Chelsea, Stamford Bridge'deki rövanşa büyük bir avantaj taşıdı. Lampard'ın 21. dakikada penaltıdan attığı golle öne geçen Chelsea, rahat götürdüğü maçın son dakikalarında sıkıntı yaşadı. 85'te Javi Garcia eşitliği sağlasa da duraklama dakikalarında Raul Meireless, Chelsea'nin turu geçtiğini ilan eden isim oldu. Birçok otorite, yarı finalde Barcelona ile eşleşen Chelsea için Şampiyonlar Ligi macerasının sona erdiğini düşünüyordu. Ne var ki Stamford Bridge'deki ilk maçı Didier Drogba'nın golüyle İngilizler kazandı. Nou Camp'a avantajlı gitmesine rağmen Chelsea'ye şans verenlerin sayısı fazla değildi. FIFA kokartlı hakemimiz Cüneyt Çakır'ın yönettiği rövanş, kolay kolay unutulmayacak bir mücadeleye sahne oldu. Busquets'in golüyle öne geçen Barcelona, genel toplamda skoru eşitledi. Bu golün üstüne hakem Cüneyt Çakır, Terry'nin Alexis Sanchez'e yaptığı centilmenlik dışı hareketi gözden kaçırmadı ve Chelsea sahada 10 kişi kaldı. 43'te fark, Iniesta'nın golüyle 2'ye çıktı. Maç Chelsea için kabusa dönmüştü ama 45+1'de Ramirez'in şık golü İngilizler için ufukta beliren ışık gibiydi.

İkinci 45 dakikada tüm gücünü harcayarak savunma yapan Chelsea, büyük bir direnç gösterdi. İngilizler bu direncin karşılığını alırken, Torres'in duraklama dakikalarında attığı beraberlik golü de pastanın üzerindeki krema gibiydi. Chelsea, Allianz Arena'daki büyük finalde Bayern Münih'in rakibi oldu.

Bir önceki sezon Bundesliga şampiyonluğunu Borussia Dortmund'a kaptıran Bayern Münih, finali kendi evi Allianz Arena'da oynanacak Şampiyonlar Ligi'ne büyük önem veriyordu.
 
Bayern Münih, Şampiyonlar Ligi'ne A grubunda başladı. Kırmızı-lacivertliler, Napoli, Manchester city ve Villarreal'in bulunduğu grupta 4 galibiyet ve 1 beraberlikle 13 puan topladı. Bayern Münih'in lider tamamladığı A grubunda ikinci sırayı, 11 puanla Napoli aldı. İkinci turda Bayern'in rakibi İsviçre temsilcisi Basel'di. Deplasmandaki ilk maçı 1-0 kaybeden Bayern Münih'te sinirler gerilirken, maç sonrası soyunma odasında yaşanan kavga medyaya da yansıdı.

15 gün sonra Allianz Arena'da ise bambaşka bir Bayern Münih vardı. İlk maç sonrasında felaket senaryoları yazanlar haksız çıkarken, Bayern Münih Basel'i evine 7 golle gönderdi. Karşılaşmanın yıldızı 4 gol atan Mario Gomez oldu.

Çeyrek finalde Bayern'in rakibi, bir önceki turda Inter'i geçen Marsilya oldu. İlk maçı deplasmanda 2-0 kazanan Bayern Münih, rövanşa son derece rahat çıktı. Rövanşı da Olic'in golleriyle aynı skorla kazanan Bavyera kulübü, yarı finale adını yazdıran takım oldu. Yarı finalde, Bayern'in karşısında Jose Mourinho'nun Real Madrid'i vardı. Almanya'daki ilk maçı ev sahibi takım 2-1 kazandı. Maç, Ribery ve Mesut özil'in karşılıklı golleriyle devam ederken, 90. dakikada Madrid filelerini havalandıran Mario Gomez, belki de turu takımına getiren isim oldu.

Bernabeu'daki rövanşa beklenildiği gibi Real Madrid hızlı başladı. Eflatun-beyazlılar, Cristiano Ronaldo'nun ilk 15 dakikadaki golleriyle 2 farklı üstünlüğü sağladı. Pes etmeyen konuk ekip, 27'de Robben'in penaltısıyla maçı uzatmaya götürecek olan 2-1'lik skoru yakaladı.

İkinci yarıda ve uzatma dakikalarından tarafların skoru değiştirme çabaları yetersiz kalınca sonucu seri penaltı vuruşları belirledi. Real Madrid adına ilk 2 penaltıyı kullanan süper yıldızlar Ronaldo ve Kaka, 2'de sıfır çekerken, Alaba ve Gomez, Casillas'ı mağlup etmeyi başardı.

Sonraki 2'şer penaltıda ise bu kez karavana çeken Bayern Münih oldu ancak buna karşılık Real Madrid de Xabi Alonso'nun ayağından 3. penaltısını kaçırdı. Sonrasında Ramos, topu tribünlere gönderince, Bastian Schweinsteiger, Münih'teki finalin kapılarını takımına açan futbolcu oldu.

Münih'teki Bayern-Chelsea sürpriz finali, futbolseverlerin beklediği oyun kalitesinden uzak geçti. Allianz Arena'da ev sahibi avantajını elinde bulunduran Bayern Münih, 83. dakikada Thomas Müller'in golüyle öne geçmeyi başardı.

Müller'in golüyle birlikte Allianz Arena tribünlerinde kutlama başlamıştı zira oyun boyunca rakip kaleye zor giden Chelsea'nin beraberliği yakalayabileceğine ihtimal verenlerin sayısı çok da fazla değildi. Unutulan isimse, Didier Drogba idi. Fildişili yıldız, 88'de kornerden gelen topa iyi yükseldi ve maçı uzatmaya götüren golün altına imzasını attı. Uzatmanın iki yarısında eşitlik bozulmayınca futbolcular, penaltı noktasının başına geçti.

Penaltılara Bayern Münih çok iyi başladı. Chelsea'de ilk penaltıda Mata, başarısız olurken Bayern,  Lahm-Gomez ve Neuer ile 3'te 3'le başladı. Mata'dan sonra Chelseali futbolcular David Luiz, Lampard, Cole ve Drogba hata yapmadı. Bayern'de ise 4. ve 5. penaltılarda topun başına geçen önce Olic, sonra real madrid maçının son penaltıcısı Schweinsteiger golü bulamayınca Münih'te kutlamaya başlayan Londralılar oldu.

AVRUPA LİGİ'NDE KAZANAN YİNE ATLETİCO MADRID
Avrupa'nın 2 numaralı kupasının sahibi son 3 sezonda 2. kez Atletico Madrid oldu. Milli futbolcumuz Arda Turan'ın da formasını giydiği Atletico Madrid, finalde bir başka İspanyol temsilcisi Athletic Bilbao'yu farklı yenerek kupaya ulaştı. Sezona Manzano yönetiminde başlayan Atletico Madrid, La Liga'da beklentilerin uzağında kalmıştı. Atletico yönetimi verdiği kritik kararla, Manzano'nun yerine eski futbolcusu Diego Simeone'yi getirdi. Arjantinli çalıştırıcı, gelir gelmez takıma damgasını vurdu. Atletico, çok daha mücadeleci, çok daha tempolu çok daha fazla yardımlaşan bir takım haline geldi. Atletico Madrid, UEFA Avrupa Ligi'nde mücadeleye 3. eleme turundan başladı. Norveç takımı Stromgodset, İspanyol temsilcisine rakip olamadı. Play-off turunda ise Portekiz'den Victoria Guimarez ile eşleşen Atletico Madrid, toplamda 6-0'lık bir üstünlük sağlayarak gruplara kaldı.

Atletico Madrid'i grupta, Udinese, Celtic ve Rennes ile mücadele etti. Grupta 4 maç kazanan Atletico Madrid, 1 beraberlik, 1 de mağlubiyet aldı. Atletico, Rennes ile berabere kalırken, Udinese'ye mağlup oldu. Atletico Madrid'in ardından gruptan çıkan ikinci takım ise Udinese'ydi. İspanyollar, son 32 turunda İtalyanların bir diğer güçlü takımı Lazio ile eşleşti ama sezon başındaki istikrarsız görüntüsünden kurtulan Atletico, bu turu da zorlanmadan geçti. Roma'da 3-1 kazanan tletico, Vicente Calderon'da da rakibini tek golle yendi. Son 16'da Atletico Madrid, temsilcimiz Beşiktaş'la eşleşti. Madrid'deki ilk maçta takımımıza üstünlük kuran evsahibi ekip,  Salvio'nun 2, Adrian'ı tek golüyle ilk yarıda 3 faklı üstünlüğü sağladı. Simao'nun golü Beşiktaş'ı rövanş için umutlandırsa da, İstanbul'da da Atletico, Siyah-beyazlı takıma şans tanımadı. Adrian, Falcao ve Salvio'nun karşılaşmanın skorunu belirledi.

Çeyrek finalde Bundesliga'dan Hannover'e rakip olan Atletico Madrid, evindeki ilk maçta zorlandı. Salvio'nun son dakika golü Atletico'ya 2-1'lik üstünlüğü getirdi. Ancak rövanşı da aynı skorla kazanan Atletico Madrid, adını yarı finale yazdırdı.
Rakip bu kez Valencia'ydı. Vicente Calderon'da rakibi gole boğan Atletico, sahadan 5-2 galip ayrılarak bir anlamda turu ilk maçta geçti. Mestella'da oyunu tutan Atletico, Adrian'ın ikinci yarıdaki golüyle kazanarak Bükreş'teki finale çıkmaya hak kazandı.

Kendine özgü kulüp yapısıyla futbolseverlerin sempatisini kazanan Bask ekibi Athletic Bilbao, Arjantinli teknik adam Marcelo Bielsa yönetiminde geçen sezon UEFA Avrupa Ligi finaline yürürken beğeni kazandı.

Bielsa'nın takıma yerleştirdiği pozitif futbol anlayışı, yanında iyi skorları da getirirken, kırmızı-beyaz-siyahlılar finale giden yolda önemli takımları saf dışı bıraktı. Bilbao'nun UEFA Avrupa Ligi macerası ilginç bir şekilde başladı. Play-off turunda Trabzonspor'la eşleşen Athletic Bilbao, temsilcimizin Şampiyonlar Ligi'ne alınmasıyla birlikte 0-0 biten ilk maçın rövanşını oynamadan gruplara adını yazdırdı.

Gruplarda Bask takımı, Red-Bull Salzburg, Paris Saint Germain ve Slovan Bratislava ile eşleşti. 4 galibiyet, 1 beraberlikle 13 puan toplayan Bilbao, lider olarak bir üst tura çıktı. Bilbao, grup turunda Red-Bull Salzburg'la berabere kalıp, PSG'ye yenildi. Son 32 turunda Lokomotif Moskova'nın rakibi oldu. Athletic, Moskova'daki maçta öne geçmesine rağmen 2-1 mağlup olmaktan kurtulamadı. San Mames'teki rövanşta ise Muniain'in tek golü turu ev sahibine getirdi.

Son 16 turunda, Athletic Bilbao'nun çok güçlü bir rakibi vardı. Şampiyonlar Ligi'nde umduğunu bulamayan ve grupta 3. olarak UEFA Avrupa Ligi'ne kalan Manchester United, karşısında Athletic Bilbao, tam bir gövde gösterisi yaptı. Old Trafford'dan 3-2 galibiyetle ayrılan Athletic Bilbao, kendi sahasındaki rövanşta da henüz ilk yarıdan 2 farklı öne geçerek, beklentilerin aksine çok rahat şekilde çeyrek finale çıkan taraf oldu. Bilbao'nun bir sonraki turdaki kurbanı almanların güçlü ekibi Schalke 04 oldu. Almanya'da 4-2 kazanan Bilbao, rövanşta skoru 2-2'de tutmayı başardı ve yarı finale çıktı. Geride kalan 2 turda kağıt üstünde çok güçlü rakipleri eleyen Bilbao, yarı finalde Portekiz'in büyük kulüplerinden Sporting Lizbon karşısında daha çok zorlandı. Lizbon'daki ilk maç 2-1 ev sahibinin üstünlüğüyle sona erdi. San Mames'teki rövanş ise büyük bir çekişmeye sahne oldu. 2-1 devam eden maçta son sözü 88'de söyleyen Fernando Llorente, takımını finale taşıyan futbolcu oldu.

Bükreş'teki final, İspanya için bir şenlikti. La Liga'nın iki güçlü ekibi kupa iki için karşı karşıya geldi ama deyim yerindeyse Diego Simeone yönetiminde büyük bir çıkışa geçen Atletico Madrid, Athletic Bilbao'ya fazla geldi. Atletico Madrid, henüz 7. dakikada Radamel Falcao'nun mükemmel golüyle öne geçti. Bu golden sonra hız kesmeyen Atletico, 34'te ikinci golü buldu. Golün yaratıcısı Arda Turan, bitircisi yine Falcao oldu. Bielsa'nın Atletic Bilbaosu, Atletico karşısında varlık gösteremezken, son sözü Diego Ribas söyledi ve 3-0'lık skorla Atletico Madrid kupanın sahibi oldu.

SÜPER KUPA'DA FALCAO FIRTINASI
Ağustos ayının sonunda kupa 1 ve 2.'nin şampiyonları her zaman olduğu gibi Monaco'da Süper Kupa için karşılaştı. Atletico Madrid oynadığı futbolla, Şampiyonlar Ligi Şampiyonu Chelsea'ye futbol dersi verdi. Atletico, 90 dakikanın tamamında rakibine üstünlük kurarken Falcao'nun 3, Miranda'nın tek golüyle sahadan 4-1 galip ayrıldı. Chelsea'nin golünü ise Cahill kaydetti.

REAL MADRID, BARÇA'YA 'DUR' DEDİ
La Liga'da 2011-2012 sezonunda Real Madrid, Barcelona'nın 3 yıllık hegomonyasına son verdi. Jose Mourinho'nun öğrencileri, Real Madrid'e 32. şampiyonluğunu getirirken, kırılmadık rekor da bırakmadı. Eflatun-beyazlılar, toplam 32 galibiyetle bir sezonda 100 puan topladı, 121 gol attı, artı 89'luk bir gol averajı yakaladı. Real Madrid'in şampiyonluk yolunda önün açan maç ise 21 nisan 2012'de oynandı. Ezeli rakibini Nou Camp'taki maçta 2-1 yenen Real Madrid, şampiyonluk yolunda dev bir adım attı.

Real Madrid'in şampiyonluğuyla sonuçlanan sezonda Villarreal, Gijon ve Santander, küme düşen takımlar oldu. Ligin gol krallığını ise 50 gol kaydeden Messi elde etti.

İspanya'da Kral Kupası'nın sahibi ise Athletic Bilbao'yu finalde yenen Barcelona oldu. Barcelona ilk 25 dakika içinde Pedro'nun 2, Messi'nin tek golüyle 3-0'ı bulup, 26. kez kupayı müzesine götürdü.

PREMIER LIG'DE 'MAVİ' ŞAMPİYONLUK
İngiltere Premier Ligi'nde zirveye bu kez Manchester'ın 'mavilileri' çıktı. 2008'de Dubai grubun kulübü satın almasıyla finansal olarak güçlenen ve kadro zenginliği yakalayan Manchester City, 1968'den sonra şampiyonluk kürsüsüne çıktı. Son haftanın, son dakikasına kadar mücadeleyi sürdüren Sir Alex Ferguson'ın Manchester United'ı ise 2. likle yetindi. Ligin gol krallığını 30 golle Arsenalli Robin van Persie elde etti. Championship'e düşen kulüpler ise Bolton Wanderers, Blackburn Rovers ve Wolverhampton Wanderers oldu.

Dünyanın en eski futbol turnuvası olan İngiltere Federasyon Kupası'nı ise Liverpool'u 2-1 yenen Chelsea müzesine götürdü. Wembley'deki finalde Chelsea'nin golleri Ramires ve Drogba'dan gelirken, Liverpool'un tek golünü Carroll kaydetti.

JUVENTUS GERİ DÖNDÜ
Serie A'da 2011-2012 sezonu Juventus'un geri dönüşüne sahne oldu. 2006'da yaşanan Calciopoli skandalından sonra 2 şampiyonluğu elinden alınan, bir alt kümeye düşürülen Juventus, 5 yıl sonra tekrar Serie A'nın zirvesine çıkmayı başardı. 38 maçta bileği bükülmeyen Juventus, 23 galibiyet ve 15 beraberlikle en yakın rakibi Milan'ın 4 puan önünde Juventuslulara göre 30'uncu, resmi kayıtlara göre 28. şampiyonluğuna ulaştı.

Gol krallığını ise rakip fileleri 28 kez havalandıran, Milanlı Zlatan Ibrahimoviç elde etti. Lecce, Novara ve Cesena ise Serie B'ye düştü. İtalya Kupası'nı ise Roma Olimpiyat Stadı'nda oynan finalde Juventus'u 2-0 yenen Napoli, 4. kez kazandı.

DORTMUND ZİRVEYİ BIRAKMADI
Almanya'da şampiyonun adı değişmedi. Jurgen Klopp'un takımı Borussia Dortmund, bir kez daha Bayern Münih'e şans tanımayarak üst üste 2. şampiyonluğunu elde etti. Bir kaç yıl önce iflastan kurtulan Borussia Dortmund, gösterdiği çıkışla dünya çapında bir çok takıma da ilham kaynağı oldu. 2008'de Dortmund'un başına geçen Klopp, yarattığı yıldızlar, oynattığı pozitif futbol ve taraftarıyla kurduğu ilişkiyle yıllarca anlatılacak bir başarı hikayesi yarattı.

2011-2012 sezonunda 25 galibiyet alan Borussia Dortmund, 3 maçta rakiplerine boyun eğdi. 81 puan toplayan Borussia Dortmund, Bayern Münih'in 8 puan önünde 8. şampiyonluğunu elde etti. Gol krallığını ise 29 golle Schalke'nin Hollandalı yıldızı Huntelaar elde etti.

Almanya'nın köklü kulüpleri Hertha Berlin, Köln ve Kaiserslautern ise Bundesliga'ya veda eden kulüplerdi.

Almanya Kupası'nda da Borussia Dortmund damgası vardı. Berlin'deki finalde Bayern filelerini topa tutan Sarı-siyahlılar maçı 5-2 kazanarak, tarihinde 3. kez Almanya Kupası'nı müzesine götürdü.

FRANSA'DA GELENEK BOZULMADI, SÜRPRİZ ŞAMPİYON...
Fransa Ligi ise 2012'de de sürpriz şampiyonlar çıkarmaya devam etti. Lille'den sonra bu kez de Fransa'nın mütevazi kulübü Montpellier adını zirveye yazdırmayı başardı. Sezonu 82 puanla Paris Saint Germain'in 3 puan önünde tamamlayan Montpellier, tarihindeki ilk şampiyonluğu büyük bir coşkuyla kutladı.

Lig 1'in gol krallığını ise iki futbolcu paylaştı. Şampiyon Montpellier'den Olivier Giroud ve PSG'li Nene, 21'er golle zirvede yer aldı.

MESSİ REKORU TARİHE GÖMDÜ
2012'de Barcelona, kulüp olarak arzuladığı kupalara ulaşamasa da, süper yıldız Lionel Messi, çok önemli bir rekoru daha tarihe gömdü. 1972'de bir yılda 85 gol atan Gerd Müller'i geride bırakan Arjantinli yıldız, 91 gol atarak futbol tarihindeki yerini biraz daha perçinledi.

2012 yılı Messi'nin rekoruyla birlikte, İspanya'nın Avrupa Şampiyonluğu, Chelsea'nin beklenmedik Şampiyonlar Ligi zaferinin yanısıra, İsveçli Zlatan Ibrahimoviç ve Milanlı Mexes'in attığı muhteşem röveşata golleriyle hatırlanacak.

Şimdi tüm futbolseverlerin ortak dileği, yeni yılın futbol için rekabetin yanı sıra, eğlence ve tabi ki Fair-Play getirmesi.

Sayfa Yükleniyor...