Igor Tudor ile A'dan Z'ye!

Galatasaray Teknik Direktörü Igor Tudor, hedefi Şampiyonlar Ligi zaferi olarak gösterdi. Hırvat teknik adam, antrenman sisteminden, oyun felsefesine, takımın son durumundan Galatasaray'daki hedeflerine bir çok konuda önemli açıklamalar yaptı.

NTV Spor 14.03.2017 - 17:49
Son Güncelleme: 14.03.2017 - 17:50
Sistem.. Antrenman.. Şampiyonlar Ligi..

Teknik Direktörü , beIN Sports’a açıklamalarda bulundu. Florya Metin Oktay Tesisleri’nde soruları yanıtlayan Hırvat teknik adamın sözleri şöyle;

"BU GÜNLERİ KOLAY KOLAY UNUTMAYACAĞIM"
Transfer süreci fantastik bir dönemdi. Galatasaray'dan teklif aldığım gün üçüncü kızım doğdu. İki taraftan büyük bir duygu yaşadım. Gerçekten harika bir periyottu. Her şey birkaç gün içinde oldu... Rize maçına hemen hazırlanmaya başladım. 2-3 gün fantastik geçti. Bu günleri kolay kolay unutmayacağım.

"BEN KENDİ BASKIMI OLUŞTURURUM"
Benim futbola yaklaşımım farklı. Ben kendi üzerimde bir baskı oluştururum. 16 yaşındaki çocuklarla çalışırken de böyle bir baskı yaratırdım. Oyuncuyken de böyleydi; şimdi de böyle. Bir maçı kazanırsınız ama 7 gün önce neler olduğunu kimse hatırlamaz. Her zaman kendinizi kanıtlamak zorundasınız. Her hafta bunun üzerine çalışmalısınız. Benim kendime uyguladığım baskı kadar kimse bana baskı uygulayamaz. Real Madrid hocası olsanız da başka bir kulüpte de olsanız yine aynı olacaktır. Bir taraftan bakınca Galatasaray'da olmak zor görünebilir, diğer taraftan ligde kalmaya çalışan bir takımı çalıştırmak da zordur...

"ZATEN KAZANMAYI HAK ETMİŞTİK"
Biz Antalya ve Gençlerbirliği maçlarında 10-15 dakika önce de o golleri atabilirdik. Ben son iki maçı bir geri dönüş olarak görmek istemiyorum. İlk yarıda daha iyi bir futbol oynayıp bu sonucu hak etmiştik. Takımda kaliteniz varsa, Selçuk, Sneijder, Yasin, Bruma, Podolski gibi oyuncular sonucu değiştirebilir… Selçuk fantastik bir gol attı ve maçı kazandık. bunun gibi detaylarla sonucu belirlenen bir spor. Maçı kazandığımız için mutluyum ama toplamda 95 dakikayı izlerseniz, kazanmayı hak etmiştik... Son iki maçı kazandık, bu bize güve veriyor. Daha sakin çalışabiliyorsunuz. Kaybedince hafta içi çalışmaların kalitesi düşüyor. İki sonuçta da çalışmanız gerekiyor.

"ÖNEMLİ OLAN OYUNU HAKİMİYETİNE ALMAK"
Trabzonspor büyük bir takım ve büyük oyuncuları var. Buraya 3 hafta önce geldim… Analiz yapıyorum. İyi ve kötü şeyleri görüyorum. Ama ben kendi takımıma daha çok odaklanıyorum. Benim her zaman; özellikle Galatasaray'da istediğim; oyunu kazanan, oyunu hakimiyetine alan bir takım olmak.

"TAKIMDAN KENDİMDEN BİR ŞEYLER GÖRÜYORUM"
Bu takımın yüzde kaçı benim; buna cevap veremem... Ama her maçta kendimden bir şeyler görüyorum. O frikiklerle 3 puanları kazanmadık. Anlayışımız değişti... Daha sıkı savunmaya yapmaya çalışıyoruz. Beşiktaş maçını kaybetmeyi hak etmedik. Frikikle kaybettik. Aynı şekilde biz de kazanabilirdik. Takımımda pres gördüm, savunma yapma isteği gördüm. Bunlar çok önemli. Yüzde yüz benim istediklerimi görmek için fizik kondisyonun yüksek olması lazım. Oyuncularım bunu kafalarında anladılar. Ama bacakları henüz onları takip etmiyor. Oyun içindeki fiziki düşüşlerimizi görüyorsunuz. Uzun süre bu oyunu sürdüremiyoruz. Ama zeki oyunculara sahibim. İyi idman yapan çalışan oyuncularım var. Gelecek için umutluyum.

"OYUNCULAR DAHA FAZLA SAVUNMA YAPIYOR"
Dışarıdan nasıl göründüğümü bilemem... Ben çalışmaya inanırım; idmanlara inanırım; idman maçlarında bile kazanmak isterim. Bu belki de 8 yıl Juventus idmanlarında olmaktan geliyor. Zidane ve diğer arkadaşlarla idman yapmak bir maç gibiydi. Yine böyle olduğunu düşünüyorum. Bir hafta sert idman yapamazsınız nasıl Pazar günü iyi maç oynayacaksınız? Robot değilsiniz; parmak şaklatmasıyla işler değişmez. Hafta boyu çalışmalısınız, her oyunu kazanmak istemelisiniz ve yoğun idman yapmalısınız. Bunu da maçta görmelisiniz. Podolski, Sneijder, Yasin ve Bruma’nın daha fazla savunma yaptığını görüyoruz. Fizik olarak istediğimiz noktaya gelirsek daha yukarı çıkacağız.

"SİSTEM KONUŞMANIN PEK ÖNEMİ YOK"
3’lü savunma mı yoksa 4’lü savunma mı daha hücumcu sistem diye sorsanız yarı yarıya cevap alırsınız… 4’lü savunmada sağ beki ileri atarsanız 3’lü kalırsınız. Soldan atak yaparsanız sağ bek kalır yine üçlü olur. Bunun yerine sürekli 3 kişiyi orada bırakıyorum. Bir farkı yok aslında bunun. 4-4-2 ile harika oynayan da var kötü oynayan da. Bu her zaman teknik adam ve oyuncularla alakalı. Sistem önemli değil, ne olacak? Önemli olan anlayış, oyun tarzı ve nasıl felsefeye sahip olduğunuz. Artık bu otomatikleşmeye gitmek önemli. Geçen sezon Chelsea 4-4-2 oynayıp 10. oldu. Şimdi 3-5-2 ile ilk sırada... İnsanlar bunu konuşmayı seviyorlar ama günün sonunda bunun bu kadar önemi yok. İnsanların düşündüğü kadar önemi yok.

"POZİSYONLAR DEĞİL OYUNCULAR…"
Yasin hücumcu, Carole ise sol bek orjinli. Sol ve sağ bekler hücuma çıkınca forvet oluyorlar. Mesela Real'e karşı iki hücumcu kanat koymazsınız. 10 numara merkezde oynayan bir oyuncudur. 3-4-3'te iki 10 numaranız vardır. Önemli olan kaliteli oyunculara sahip olmak. Çok çabuk sürede adapte olurlar. Benim futbol görüşüm top bizde olduğunda her şey normal bir şekilde gelişemez. Her şey oyuncularla ilgilidir aslında...

"OYUNCULARIM FAZLASINI VERMEK İSTİYOR"
“Teknik direktör geldi, sert idman yaptırıyor ayakta kalan oynuyor” diyecekler; hayır... Benden önce nasıl idman yapıldığını biliyorum. Oyuncularımı buna adapte etmeye çalışıyorum. Yüzde 60 yüzde 70'ini yaptırıyorum oyunculara. Yavaş yavaş geçmemiz lazım. Futbolculara önce tam olarak fikirlerinizi anlatmak lazım. Saha ile alakalı sorunlar yaşıyoruz. Oyuncularım yapmak istiyorlar. Bir önceki maçlara oranla daha iyiyiz gidiyoruz. Podolski ileri gidiyor, geri geliyor. Yasin de öyle... Selçuk da aynı şekilde. Bazı sonuçlar var iki üç sakatlığın sebebi bu da olabilir. Antalya sonrası sert idman programlamadık. Yumuşak idman koydum. Buna rağmen sakatlık oldu. Oyuncular maç içinde var olandan fazlasını vermeye çalışıyor. İdmanda hazır olmadan tamamını vermek istiyorlar ya; bununla alakalı... Trabzon maçında belki de ben oynamalıyım. 4 savunmacının aynı anda sakat olduğunu görmemiştim. 10 kişiyle savunma yapma felsefesini uygulayamam. Oyuncularım birlikte çıkıp birlikte geri gelmeye çalışıyorlar. Zamanla daha iyi olacaklar.

"KOŞU KALİTENİZ ÖNEMLİ"
Her antrenörün bir felsefesi vardır. Aynı hocalarla çalışamazsınız. Benim felsefem çok fazla koşmayı barındırıyor. Hep koşarsınız ama yoğun koşmanız lazım... 115 km koşabilirsiniz ama kaç tane depar attığınız önemli. Koşu kaliteniz önemli. Topu kaybettiğimizde kazanmak istiyoruz. Felsefemin bir parçası bu. Bazı şeyleri değiştirmek istiyoruz ama kolay değil. Son 7 ayda hep pas odaklı oynamaya çalışıyorlardı. Benim felsefemde ise top birindeyse pas ver ve koş... Her oyuncunun koşmasını istiyorum. Diğer felsefenin kötü olduğunu düşünmüyorum. Ben topsuz koşuların çok önemli olduğun düşünüyorum. Geriden oyunu kurarak oyunu kontrol etmek istiyorum. Sadece uzun toplarla değil... Bu kolay değil; bu uzun süreli bir felsefe. Oyuncularımın bu felsefeyi anlama hızından çok memnunum.

"İLETİŞİM HER ŞEYİN ÖNÜNDE"
Herkes kendisi olmalı. Yumuşak biriyseniz sert olamazsınız. Sert bir karakter iseniz yumuşak görünmezsiniz. Ancelotti ve Capello'ya yakın olmak, onları anlamak önemli. Oyunculara yakın olmak önemli ama bir yandan da mesafe koymanız ve lider olduğunuz göstermeniz lazım. En önemlisi bilgi sahibi olmanızı ve bu bilginizin kazanmaya yardımcı olacağını anlatmanız lazım. Kazandıkça oyuncular size saygı duyar. İletişim bence her şeyin önünde.

"EREN İLE ÖDEŞTİK"
Eren Derdiyok ile ödeştik. Galatasaray-Karabük maçı sonrası çok üzgündüm. Şimdi ise çok mutluyum. Maç 90 - 95 dakika. Eren'i kendi takımımda görmek çok güzel; o çok kaliteli bir oyuncu ve önemli bir santrofor.

"EN İYİ OYNUMUZU OYNAMALIYIZ"
Galatasaray her maçı kupayı kazanmak zorunda bunu biliyorum. Cumartesi günü bir maç var ben buna odaklanmalıyım. "7 maç kazanırız, bir beraberlik alırız" dersek bunlar hep vakit kaybı. Cumartesi günü en iyi oyunu oynamamız lazım.

"İDMANDA ODAKLANMAYAN OYUNCU İSTEMEM"
Ben aç ve motive oyuncuları isterim. Geçmişte ne kazandıklarının önemi olmasın, daha fazla kazanmak istesin. Cumartesi kazanalım değil, Salı bir daha kazansın, limiti olmasın istiyorum. Fedakarlık yapan oyuncuları istiyorum. Hafta içinde yaptığınız her şeyin hafta sonu göründüğünü düşünürüm. Aç oyuncu kaliteli değilse bu işe yaramaz. Buraya geleli kısa bir süre oldu. Oyuncuların beni görmeleri ve tanımaları lazımdı. İdmanda gördüğüm şeylerle bir sorunum yok. İyi bir iletişim var, oyuncularım da yeni bir teknik adama ve yeni kurallara adapte oluyorlar. İyi bir ilişkimiz var; en önemlisi bu. Dışarıda da hep söylerim. Saha dışında da her şeyi sorabilirler şakalaşabiliriz ama idman başladığında odaklanmamız lazım. Orası iş. Odaklanmayan oyuncu istemem. İdmanda her şeyi görürüm. Bir köşede baskı yapmıyorsa, hemen oraya gider düzeltmeye çalışırım. Oyuncularımdan mutluyum. Zevkli ve fedakarca çalışan oyuncularım var. Zamana ihtiyacım var. Her maçı kazanmamız ve Başakşehir ile Beşiktaş'ın kaybetmesi lazım. Hafta içi idmanlara odaklanmak çok önemli.

"İLK SEFERDE ATTILAR"
Bu benim karakterim. Bazen çok fazla yapıyor olabilirim ama ben duygularımla yaşıyorum. Bazen biraz düşürmem lazım. Duygularla yaşarsanız odağını kaybedebilirsiniz. İlk kez oyundan atıldım. Bir dahaki sefere “Yapma hoca yavaş ol” diyebilirlerdi ama neyse önemli değil. Beni ilk seferde attılar.

"UZUN YILLAR KALMAK İSTİYORUM"
Teknik direktörlüğü başladığımda ne olacağımı düşünmedim. Herkes dünyanın en iyi takımlarında çalışmak ister. Bana inanın; Galatasaray'da yıllarca kalmak istiyorum. Burası çok büyük bir kulüp. Burada iyi sonuçlar almak; taraftar ve kulübü mutlu etmek istiyorum.

Şu ana odaklanmanız lazım. Şimdi yaptığını şey; geleceğinizi belirler ve keyif almanız lazım. ‘Ne olacak ne olacak’ diye düşünürseniz olmaz... Galatasaray hocasıyım ve bundan keyif alıyorum. Değiştirebileceğim tek şey idmanlar. Daha iyi idmanlarla daha iyi takım haline gelmek… Tek düşündüğüm “Keyfini çıkar, iyi takımın varsa iyi sonuçlar gelir.” Önemli olan bugünü yaşamak...

Her teknik direktörü Şampiyonlar Ligi kupası kazanmak ister... Galatasaray ile ligi kazanmak öncelikle fantastik olur.

Gençlerbirliği maçı sonrası 2 çocuğum ve kız kardeşimin çocuklarıyla oynadım. İyi bir baba olduğumu düşünüyorum. İyi bir arkadaş olduğuma inanıyorum. Ama bu başkalarının yapması gereken bir değerlendirme. Ailem Spilt'te yaşıyor. İnsanlar bunu düşünmez ama bu çok zor. Ailenizden uzak yaşamak çok zor. Yazın ne yapacağımızı göreceğiz; belki onları buraya getiririm. Tek başına yaşamak çok kolay değil. Bu da bu işin gerektirdiği fedakarlıklar…

"SABRİ HALA BURADA MISIN? DEDİM"
Sabri bu kulübün efsanesi. İyi bir insan. Burada olmasından dolayı mutluyum. Onunla karşılaştığımda 'Hala burada mısın' diyerek şaka yapmıştım. Taraftara gelince; harika bir taraftarımız var. Umarım onları hayal kırıklığına uğratmam.

Sayfa Yükleniyor...