Terim'den reçete...

Haliç Kongre Merkezi'nde yapılan 23. Uluslararası Antrenör Gelişim Semineri'nin son oturumunda, "Futbolumuz ve geleceği" konulu bir konuşma yapan Fatih Terim, Türk futbolunun geleceği, ne durumda olduğu, tüm çıplaklığıyla geleceğin nasıl olması gerektiği konularında tespitlerde bulunmakla yetinmedi, çözüm önerileri de sundu.

NTV Spor 07.01.2015 - 15:59
Terim'den reçete...

Türkiye Futbol Direktörü Fatih Terim, ülke futbolunun iyiye gitmediğini ve durumumuzun kelimerle tarih edilemeyecek kadar vahim olduğunu söyledi. Son 1 yılda yaptığı geniş çaplı araştırmanın verilerini ve çözüm önerilerini anlatan Terim, kulüplere getirilen ve getirilmesi gereken kriterlerin tavizsiz biçimde uygulanması, bazı kulüplerin üst lige, bazılarının alt lige alınması, altyapılardan yönetimlere medyadan TFF'ye kadar herkesin el birliğiyle çalışması gerektiğini belirtti.
  
Sözlerine "Bu planı yaparken şu amaçla koyduk. Futbolumuz ve geleceği. Futbolumuz ne durumda bütün çıplaklığıyla, gelecek nasıl olmalı? Sadece tespit yok. Çözüm önerileri de var." diye giren Terim, şunları söyledi:
 
"İÇERİDE LIPPI KONUŞURKEN DIŞARIDA KAHVE İÇİYORLARDI"
"Hazır hepimiz buradayken, sevgili TÜFAD (Türkiye Futbol Adamları Derneği) başkanımız da buradayken bir rahatsızlığımı dile getirmek istiyorum. Antalya'da her iki senede bir uluslararası teknik adam semineri yapıyoruz. Dünyada önemli teknik adamların bilgilerine başvuruyoruz. Ama dikkatimi bir şey çekiyor. Antalya'da dünya şampiyonu olduktan bir kaç ay sonra Marcelo Lippi'yi çok iyi arkadaşım olduğu için getirmiştim. Hocalarımızın bir şeyler alabileceği isimler getirmeye çalışıyoruz. Bunlar da kolay olmuyor. En azından kredimizi kullanıyoruz. Anfi tiyatroda konuşurken yarı arkadaşımız lobide kahve ve sigara içiyordu. Demek ki bilmedikleri bir şey yok. Hiç bir yere gitmeyen Fabio Capello'ya rica ettim. Aynı durum devam ediyor. 2 senede 2 gün. Bu sabrımız bile yok. Burada da bu kararı 3 senede yapma kararı aldık. Sabah konuşmada Fransız arkadaşımız çok önemli bilgiler verirken, salonun yarısı burayı dinlemiyor. Açıkçası bilgiyi birikimi çok kolay elde edemezsiniz. Ama canlı yaşamış, anlatan uzmanı kişiler geldiğine göre her arkadaşımız bir kelime de kapsa, taktik anlayışla ilgili kendine uygun gördüğü felsefeyi alsa karıdır. Ama biz bu sabırda bile değiliz. Bu saygıda değiliz demeyeceğim. Aylarca yıllarca bir grup size en iyi hizmeti vermeye çalışıyor ama bu böyle. Geçerli sebepleri var. TFF izin vermezse çalışma yetkisi vermez. Mazereti geçerli olanlara saygı duyuyoruz, mazeretsiz gelmeyenler var. Ancak benim ricam, hatta tavsiyem lütfen bilgiyi nerede bulursanız, birikimi nerede görüyorsanız alın. Konunuzda uzman kişileri kendi dağarcığınıza alın. Bir hatırlatmak istedim."
 
"ÜLKE FUTBOLU İYİYE GİTMİYOR"
"Basın mensupları arkadaşlarıma başlığı vererek sözlerime başlıyorum: Ülke futbolu iyiye gitmiyor"
 
"Futbolun içindeki aktörler olarak kendimizi gelelim. Bugün beni sadece Milli Takım Antrenörü veya Türkiye Futbol Direktörü olarak değil, hayatını yaklaşık 50 yılını futbola vermiş biri olarak, bir spor adamı olarak, hayatını ülkeye ve ülke sporuna adamış bir ülke insanı olarak dinleyin. Bütün ünvanları bir kenara bırakın. Söyleyeceklerime ülkesi için, ülkesinin kaynakları ve yüreği yanan birinin haykırışı olarak kulak verin."
 
"Bu sözlerin kişilerle, kulüplerle, kurumlarla hiçbir ilişkisi yoktur. Lütfen ilişkilendirme çabasına da girmeyin. Bu konuşma kimseye karşı değil. Sadece ve sadece futboldan yana bir konuşmadır. Lütfen olayı böyle dinleyin ve yorumlayın"
 

 
"MİLLİ TAKIM'DA UZUN SÜRELİ ÇALIŞMAYI G.SARAY İÇİN REDDETMİŞTİM"
"Öncelikle sizlere kendim ile çok kısa bir süreci hatırlatmak istiyorum. TFF ve Milli Takımlarla ilgili ilk görüşmem ve anlaşmam kulübümün izni ve onayı ile 4 karşılaşmaya teknik adam olarak çıkmam, artı Türk futbolunun geleceği için danışmanlık yapmam üzerineydi. TFF Başkanı'nın Milli Takımlar'la ilgili uzun süreli teklifini kabul etmeme gerekçem ise Galatasaray ile olan uzun süreli bir atılım projemin olmasıydı. Bunu da o günlerin arşivine bakarsanız net bir şekilde ifade etmiştim. Yaşanan süreci biliyorsunuz. Biliyorsunuz ancak yaşananların üzerine perde de çekiyorsunuz. Bunları da ifade etmek zorundayım. Ben takımımla antrenmandayken görevime son verildi. Maçtan sonra yaptığım açıklamada 'Kovsalar da gitmeyeceğim' dediğim toplantıdan bir kaç gün sonra..."
 
"MİLLİ TAKIM'DAN GELEN TEKLİFİ KABUL ETMEZDİM AMA..."
"Ardından TFF teveccüh göstererek, teknik adamlık göreviyle birlikte Türk futbolunun geleceği için pojeler sürdürmek için bu görevi bana teklif etti. Birkaç maç için değil, Türk futbolunu ileriye götürecek uzun süreli bir projeydi. Aksi takdirde Milli Takım teknik direktörlüğü görevini kabul etmezdim. Türk futbolunu dizayn etme üzerine olan teklif olduğu için kabul ettim. Bundan yaklaşık 365 gün önce yapılan bir imza töreniyle mukavele imzaladım, Adana'da 5 Ocak'ta. 5 Ocak'da Milli Takım'ın maçı vardı. 5 Ocak Adana'nın kurtuluşudur, unutulmamak için böyle yaptık."
 
"KRAL ÇIPLAK DEMEK İÇİN KARŞINIZDAYIM"
"İmza sonrası kazanamazsam daha 'engel olanları ve engelleri de açıklayacağım' dedim. Bir yıl sonra buradayım. Hakikaten 1 yıl Türkiye'yi arkadaşlarımla beraber tüm dünyanın Avrupa'yı kıyaslayarak bir kısım projeler hazırladık. Bir kısmını da hayata geçirmiş biri olarak karşınızdayım. Yani 1 yıl projelere neredeyiz, ne yapabiliriz, hatamız nerede diyerek geçti. Görevden gitmekten çekinmeyen ve doğruyu söylemekten vazgeçmeyen bir kişi olarak karşınızdayım. Bir kısmını görmezden geldiğiniz, bir kısmını göremediğimiz şeyleri söylemek için 'kral çıplak' demek için karşınızdayım."

"SPOR KELİMESİNİ BASİT BİR ŞEY GİBİ KULLANIYORUZ"
"Spor kelimesini basit bir oyun, kolay bir uygulama, sıradan bir şey gibi kullanıyoruz. Ancak durum hiç öyle değil. Spor artık spor veya oyun değil. Günümüzde spor, gelişmiş ülkelerin birbirine üstünlük sağlamaya çalıştığı bir mücadele alanıdır. Spor bacasız sanayii, bilinirlik için yatırım yapılan bir alandır. Spor sağlıklı ve yüksek yaşam kalitesi için kullanılan önemli bir enstrümandır. Spor sağlık harcamalarını azaltmak için kullanılan bir uygulamadır. Özellikle çocuklarımız için kuvvetli bir sosyalleşme vesilesidir. Peki ülkemiz spor konusunda nasıl? Sizler işiniz gereği, bunu en iyi bilenlerdensiniz. Birebir yaşayan hissedenlerdensiniz. Ama bu sizin iyi bildiğinizi bir de benden dinleyin."

"Gelişmiş ülkeler spora milli savunmaları kadar yatırım yaparken, sporcularına orduları önem verirken en son teknolıojiden yararlanarak büyük bilimsel çalışmalarla sporu ve sporcuyu desteklerken sadece 3 milyon içinde, Almanya'yla aşağı yukarı nüfusumuz aynı. Orada 28 milyon kişi spor yaparken bizde 3 milyon. Korkarım ki bunların çoğu da lisanslıdır. Bu lisanslı sayısının bir kısmı da ölmüş olabilir."

"ŞAPKADAN TAVŞAN ÇIKARMAYA ÇALIŞIYORUZ"
"Almanya 28 milyon spor yapan arasından yarışmacı sporcuları çıkarırken, biz 3 milyondan Dünya ve Avrupa şampiyonlukları istiyoruz. Onların neredeyse 10'da 1 hacminden şampiyonlar çıkarmaya, açıkçası şapkadan tavşan çıkarmaya çalışıyoruz. Uzun süreli projeler yapacağımıza çok başarılı olamadığımız her zamanki gibi kısa süreli çözümler oluşturmaya çalışıyoruz. Hatta bu yüzden devşirmelere yöneliyoruz. Yapıp devşirmelere yöneliyoruz."

"Dünyada 265 milyon insanın kayıtlı futbol oynadığını görüyoruz. 5 milyon da hakemler ve ofis çalışanları olmak üzere 270 milyon insan, ülkemizde ise 273 bin futbol emekçisi var. Dünya ortalamasında bu yüzde 4.5-5 iken bizde 0.33! Bu sayı da şaibeli. Bu sayının doğru olduğunu kabul ettiğimizde bile ülkemizdeki oran ne yazık ki 0.33!"

"273 bin kişinin nüfusumuza oranı bizi UEFA'daki 54 takım içinde 48'inciliğe taşıyor. Kulüpler arası sıralamada 1. sıraya gelmiş, Milli Takımlar'da 20'in altına inmiş hoca olarak da buradayım."
 
"Bütün dünyada hızla gelişen kadın futboluna Türkiye seyirci kalmamalı. Voleybol ve basketbolda kadınlarımız çok da başarılıyken, lisanslı kadın futbolcu sayısının genel nüfusa oranı yüzde 15 olmalı."
 
"ANLAYIŞIMIZDAKİ MAĞLUBİYET, SAHADAKİNDEN ÖNEMLİ"
"Almanya 7 milyon lisanslı oyuncuya sahip. Biz sayı konusunda şüphelerimize rağmen 273 bin futbolcuya sahibiz. 6.851.892 rakamına 273 bin kişiyle karşı koymaya çalışıyoruz. Bir de havuzdan altyapılar ve  A Milli Takım olmak üzere sporcularımızı bulmak seçmek zorundayız. Rakamlardaki, anlayışımızdaki mağlubiyetimiz sahadaki mağlubiyetlerimizden çok daha önemlidir. Sahada bir maç kaybedebilirsiniz ama burada geleceğimizi kaybediyoruz. Bir maçın telafisi olabir. Ama buranın telafisi maalesef yok."
 
"PİRAMİDİMİZ TERS"
"Daha ilginç bir tablo da Avrupa'nın genelinde ülkedeki yaşlara göre takım ve oyunculara baktığınızda tabanı geniş bir piramit görürüz. Altta daha geniş bir grup görürüz. En üste gittiğinizde sayı azalır. Bizim de ülkemizde de buna benzer bir yapılanma olmalı. Fakat bizde tuhaf bir şey var. Piramidin başı sonu karışmış. Her şeyimiz ters olduğu gibi piramidimizi de ters hale getirmişiz. A takımlarda oynayan oyuncu sayısı (3472), altyapıdaki oyuncuların sayısının üç katı kadar (1342). U13 kategorisinde Ulusal şampiyonası olan tek ülke biziz ancak oyuncu sayısı U19'dan daha az. Normalde en fazla U13'de en fazla olması lazım."
 
"Avrupa'nın genelinde alt yaş takımlarındaki oyuncu sayısı üstten çok çok fazladır. Bu tabloyu görünce uykularım kaçıyor. Bu ülkede yetenekli oyuncu vardır; ancak endişe duyuyorum. Ülkemizde ekonomimizin büyüklüğüyle övünülüyor. Ama ekonomisi bizden büyük ülkeler daha az profesyonel kulübün elit futbolcu yetiştirmesi için ve uluslararası yarışmalardaki başarısı için kullanıyor."
 
"Avrupa'nın en büyük 7. futbol ekonomisine sahibiz. Peki bu tek başına neyi ifade eder ki? Bizim olmayı istediğimiz, hep örnek gösterdiğimiz bizden hariç 5 ülkeyi getirdim. İngiltere'de Premier Lig ve diğerleriyle beraber 92, İspanya'da 42, Fransa'da 40, Hollanda'da 38 profesyonel takım var. Taze dünya şampiyonu Almanya'da 36 profesyonel takım var. Bu tek başına koca bir hiç ifade eder. Bir şey ifade edebilmesi için yanını doldurmamız lazım. Maalesef hayır, hayır. Biz ne yapıyoruz, piramid ters. Altta oyuncu az. Ekonomik gücümüzü harcıyoruz. Bizde az buz para harcamıyoruz. Biz de şöyle yapıyoruz. Şu anda Türkiye'de 127 profesyonel kulübümüz var. Kulüpler arası rekor sahibi oluyoruz. Orada 1.'yiz. Övündüğümüz 7. büyük ekonomimizle bu kadar kulübü besleyip futbolumuzu kalkındırmaya çalışıyoruz. Nafile çabalar içerisindeyiz."
 
"DURUMUMUZ TARİF EDİLEMEYECEK KADAR VAHİM"
"Ben de kulüplerimizin durumu nedir diye, göreve geldiğimiz andan itibaren çalışmaya başladım. Proje başlattım veya teknik bir analiz gibi bir şey başlattık."

"Sevgili arkadaşlar, durum kelimelerle tarif edilemeyecek kadar vahim. Kulüplerimiz birer ticari şirket olsaydı, bir kaçının dışındakinin tamamı iflas ettiklerini açıklamak zorunda kalırlardı. Bir çok kulübümüzde kaynağı olmayan paralar harcanıyor, başarı kaygısıyla ülke kaynakları yokediliyor. Geleceğe yönelik gelirler bile harcanıyor. Yanlış harcamaların hesabı sorulmuyor. Böyle bir düzen olur mu? Böyle bir kulüp yapısı olur mu? Bu mudur kulüp yapısı? Hayır. Ama müsade ederseniz oluyor. Kulüplerimizin durumu hepimizin malumu.
 
"PTT 1. LİG KULÜPLERİNİN UEFA LİSANS BAŞVURUSU BİLE YOK"
"Arkadaşlar, 2014-15 sezonunda UEFA, kulüp lisansı almaya hak kazanan kulüplerimizin sayısında ciddi düşme var. PTT 1. Lig'de mücadele eden hiçbir kulübümüzün UEFA kulüp lisansı bulunmamaktadır. Hiçbirinin başvurusu bile yok. Kupayı kazanabilirler mi? Futbolda var. Nasıl gidecekler? gidemezler. Bu ligdeki 18 kulübün sadece 9'unun ulusal kulüp lisansı var. Bırakın PTT Ligi'ndeki kulüpleri, Süper Lig'de de ulusal kulüp kriterlerine uymayan kulüpler var."

"FIFA'daki uyuşmazlık davalarımızın sayısı 600'ü aşmış. Makedonya ve Bulgaristan'ın gerisindeydik. Onların da önüne geçtik. FIFA, 3 kulübümüze dosyalar nedeniyle puan tenzili cezası vermiş. 2 kulübümüz transfer yasağı cezası aldı. Yargı kararları geldikçe durum daha da vahim olacak."

"KAHVEHANE KULÜPLERİ VAR"
"2. ve 3. Lig'e gelince. Kahvehanede kurulmuş ve hala oradan yönetilen kulüpler mevcut. Bu kulüplerden bazılarının faksı olmadığı, hatta e-posta kullanamadıkları için kulübe ulaşamıyorsunuz. Verdikleri adres de kahveye ait. Soyunma odası olmayan bir adam ne yapacak? Maça gidiyor, kahvehanede soyunuyor, maçtan sonra hamamda yıkanıyor. Profesyonel mi? Evet. Buna benzer çok çarpıcı örnekler var. Futbol kamuoyuna gerçekleri anlatıyorum. İlk kendimi suçlu ilan ederek başladım. Tesis böyle, lisans sayısı böyle, ekonomi böyle."

"BİR TEK ARDA VAR, ONU DA GERİ GETİRİRİZ"
Saha performanslarına geldiğimizde, dünyayı incelediğimizde, milli takımların çoğunun futbolcuların Avrupa'nın önde gelen 5 liginde oynadığını görüyoruz. Dünyanın en iyi 5 ligi olduklarını kabul ediyor muyuz? Biz bunlarla yarışmaya çalışırken, bizim milli takımımızda bu liglerde oynayan sadece 1 kişi var. O da Arda. 2. var mı? Yok. Onu da yakında getiririz, öyle görünüyor. Tutmayız orada, özlemiştir diye. Biz 2.'sini, 3.'sünü, 4.'sünü deneyip göndermeyi isterken, onu da geri getirmeye çalışıyoruz.

"Rakiplerimizle beraber önemli bir konu da koşu mesafeleri. Bunlara da baktığımızda Fransa 116, İngiltere 116, İspanya 116 , Almanya 118 ve biz 108. Rakiplerimizin oldukça gerisindeyiz. Kaliteli rakipleri yenmek için onlardan daha fazla mesafe katetmelisiniz. Daha fazla yüksek süratte koşu sayılarını artırmalısınız. Toplam mesafemizi onlarınkinin üzerine çıkarmalıyız. Bunun temini Milli Takımımıza gelen oyuncuların kulüplerindeki form durumlarıyla direk ilintilidir."

"Oyuncunun sahip olduğu performans alt yapısının ne kadarının sahaya yansıttığının gerçeğini de gözardı etmemek lazım. Koşu mesafelerimiz az. Maalesef aklımıza gelen ilk şey, topun oyunda kaldığı süre olabilir. Bu düşük koşu mesafelerine bu sebep olabiliyor diye düşünebilirsiniz. Ancak verilerde eksikliğimizi topun oyunda kaldığı süreyle açıklamak mümkün değil. Çünkü topun oyunda kalma süreleri ilk 5 ülke ligine yaklaşabiliyor. Eksikliğimizi topun oyunda az kalmasına bağlamayalım."

"FUTBOLA BAŞLAMA YAŞI AVRUPA'DA 5, BİZDE 10!"
"Gençlerimize gelince. Yarıştığımız tüm ülkelerde futbola başlama yaşı 5'tir. Hollanda, İngiltere, İsviçre, Fransa, Almanya 5; biz 10! 5 yaş, eğitim bilimleri açısından da sosyal gelişim açısından da sportif başarı açısından da en uygun yaş olarak tayin edilmiştir. Elit bir futbolcu yeşitmesi için 10 bin saat oynaması gerekir. Bu sürenin içinde okulda yaptığı beden eğitimi dersleri, sokaktaki oynadığı oyun ve futbol, kulüp dışı oyun formatındaki oyunlar bunun  dışındadır. Elit futbolcu yetiştirmek için zaman ve çocuğun en çok öğrenme becerisi olan yaşları çok önemlidir ve çok verimli değerlendirilmelidir. Biz 10 yaşta başlıyoruz, arada 5 yaş fark var. Rakiplerimize dar havuzdan seçimi yapıyorken, Hollanda U7; İngiltere, İsviçre, Almanya U9'da başlarken biz de U11'de başlıyor. Çocuklarımız okulda da çok az spor yapma imkanı buluyor. Ne acıdır ki sıklıkla spor yapmak için bazı yerler bazı dersler kullanılmıyor. Beden eğitimi derslerimizin sayısı içler acısı. Zorunlu eğimi bitirine kadar bir sporcunun Avrupa'daki çağdaşlarından 5 yıl antrenman eksikliği, her yıl için de ortalama 80 saat beden eğitimi dersi eksikliği bulunuyor.

"Şehirdeki çocukların artık boş alan bulmakta zorlandığını ve sokak futbolu oynayamadığını da düşünürsek her geçen gün aradaki makas daha da artıyor. Futbolumuzun kalkınması için geleceğimiz için futbolun tüm paydaşları ile birlikte hareket etmek zorundayız. Ne kadar edebiliyoruz, bunu da sizlerin takdirine bırakıyoruz. Elit oyuncu yetiştirmenin önündeki sorun, rakipler 40 haftalık düzenleme yaparken biz ancak 10 haftalık yapabiliyoruz. Kulüplerden tepkiler gelmeye başladıkça, medya bu konuları görüp konuştukça, TÜFAD çözüm önerileri geliştirdikçe ancak ilerleyebiliriz."

"YABANCI BİR ARAÇTIR, AMAÇ DEĞİL"
"Yoksa yabancı sayısına sıkışıp maalesef büyük resmi göremeyip futbolumuzu yok etmeye devam ederiz. Yabancı benim için bir araç, amaç değil. Esas amaçlar bunlar. Bunlar bizi bir yere taşıyacak. Benli veya bensiz. Ama gerçekler bunlar. Rakiplerimizde diyelim ki, bir çocuk futbol oynamaya karar verdi. Öncelikle en yakın amatör kulübe çok kolay ulaşabiliyor. Bırakın profesyonel kulüpleri amatör kulüplerin tesisleri, bizim profesyonel kulüplerimizden çok daha iyi. Hadi tesisin eksik olur. Zihniyetin, felsefen elit futbolcu yetiştirmeye uygun mu? Buna müsait misin? O da yok. Rakiplerimiz oyuncu gelişimine odaklanmış durumda ve her yaşın durumuna uygun stratejiler geliştiriyorlar. Biz her yaş kategorisinde kazanmaya endekslediğimiz başarı anlayışıyla yıldız adaylarımızın yitip gitmesine sebep oluyoruz."

"MESSİ BİZDE OLSA CÜCE DERDİK"
"Messi'nin çocukluğu eğer bizim ülkemizde geçseydi, önce bir defa bu çelimsiz derdik. Yarıştığı yaş kategorisi yaşı küçültülmüş ve gelişmiş fizikli rakipleri tarafından bir hayli yıpratılırdı. Yapamadığı uygulamalar nedeniyle cüce derdik, dalga geçerdik, yok olmasına sebep olurduk ya da medya tarafından ve etraf tarafından göklere çıkartılıp, televizyon televizyon dolaştırılıp anası, babası, komşuları televizyonlarda programlara katılırdı. Oyuncu o yaşta böyle bir yükü taşıyamayıp psikolojisi bozulup kaybolup giderdi. Örneklerine ülkemizde çok çabuk ulaşabilirsiniz."

"KULÜPLERİN GENÇLİK GELİŞİM PROGRAMLARININ %10'U İYİ DURUMDA"
"Bu çalışma kapsamında tüm profesyonel kulüplerin gençlik gelişim programının her bir kulübe 2 ayrı ekip olarak gönderdik. Gittiğimiz yerlerde arkadaşlarımız kontrollerini yaptılar. Gelen raporları kayıt altına altık. Bünyesinde alt yapı olan kulüplerin sadece yüzde 10'u iyi durumda. Yani 127'nin 12.7'si. 115 kulübümüzün ideal olmadığı görülüyor. Bunların arasında uluslararası kriterlere göre mükemmel olan yok. Yüzde 90 gençlik geliştirme programı ıslah edilmeye muhtaç. Altyapı yok. Altyapının olmadığı yerde hiçbir şey olmaz. Gözbebeklerimiz iyi değil."

"Elit futbolcu adaylarının antrenman yaptığı, yarıştığı kurumlar, önemli bir kısmının tesisleri yok. Bir kısmının soyunma odası bile yok. Antrenörlerin büyük kısmının odası yok. Oradaki teknik adamların pedogojik formasyonu yok. Hangi yaştaki çocuğa nasıl davranması gerektiği konusunda uzmanlık da yok. Aileler kulübe baskı yapıyor. Kulüp yönetimleri altyapıların programında oyuncu yetiştirmekten çok, maç kazanmayı beklediği için işlerini kaybetmemek için ileride elit oyuncu olabilecek çocukları, kendilerine maç kazandıracak çocuklar olarak oynatmakta. Hatta yaşlarıyla oynanmış oyuncular da oynatılıyor. Biz burada penaltıydı, değildi. Ofsyat mıydı, değil miydi, kim kimin arkasından dolanmıştı, dolanmamıştı... Sadece ilgilenmekte kalmıyoruz tüm kamuoyunun da ilgilenmesine neden oluyoruz."

"VELİ VE SEMİH'E SÖYLENENLERE YAZIK!"
"İki tane güzel olay oldu. Biri Veli, biri Semih. Çocuklar hakeme yardımcı olmuşlar. Kararlarının düzenlenmesine vesile olmuşlar. Karşılaşma sonrası televizyon programlarında böyle güzel hareketler övüleceğine, geri düşseydiyler böyle şeyler yapar mıydılar deniliyor. Yazık! Kaybettiğimiz değerlere yazık!.. Niye hep emeğimizi komplo teorilerine, yalanlara dolanlara harcıyoruz. Harcamıyoruz, bir grubu da inanmaya çalışıyoruz. Dedikodulu mübalağalar yapıyoruz. Geçirdiğimiz zamana yazık. Zaman zaten geçiyor. Zaten rötar yapmışız. Zaten o çocuklara borcumuz var. Gençliğimize bunları vermek zorundayız.

"ALT YAPIYI KALDIRABİLİRSİNİZ DESEK KALDIRIRLAR"
"Bugün kulüplerde alt yapı programı zorunluluğunu kaldırsak dedik. TFF'den böyle bir şey istese, bir çok kulüp bundan memnuniyet duymazsa adımı değiştiririm. Hemen alt yapı programlarını kaldırırlar. Bazı aymaz kulüp yöneticileri, alt yapıları kulübe yük olarak görüyor. Öbür tarafta ne olursa olsun, oradan tasarruf edip buraya aktarma yok. Aşağıdaki tasarruf önemseniyor, yukarıdaki harcama önem ifade etmiyor."

"ONLAR 2001'DE BAŞLADI, BİZ YENİ"
"Futbol Federasyonu olarak Çcuk Koruma Programından bahsetmek istiyorum. Biz TFF olarak Çocuk Koruma Programını çok önemsiyoruz. Çünkü her ne yapılırsa yapılsın sonuçta iki merciye olan oluyor. Biri çocuklarımıza, biri de geleceğimize. Çocuk Koruma Programı'nda çocuklarımızın istismar edildiğini gördük. Bu konulara kulüpte çalışırken şahit olmuş ve küçük müdaheleler yapmış biri olarak, ne pahasına olursa olsun kazanmak için kurulmuş alt yapı eğitim düzeni nedeniyle çocuklar hem aileleri hem de antrenörleri tarafından çok çiddi travmalara maruz bırakılmaktadırlar. Çocuk Koruma Programı, çocukları korumalıdır. Çocukların güven içinde ve mutluluk içinde her türlü zarardan arındırılmış eğitimli ve kişiler tarafından kollamak zorundayız. Cinsel istismarın, fiziksel istismarın, duygusal istismarın yaşanmadığı, insanlık haysiyetinin korunduğu saygın futbol ortamları yaratmak hedefimizdir."

"Rakiplerimiz 2001'de veri tabanı işine başlamış. Çocuk Koruma Programı'na 2001'de başlamış. Bunlar o zamanda kurmuşlar biz yeni kurduk. Onlar süreci tamamlamışlar, şu anda kullanıma hazır bir veri tabanına sahipler. Bu veri tabanı sayesinde ülkelerinin futbolunun gelişimine katkı sağlamışlar. Çünkü nerede ne olduğunu görüyorlar. Bu veri tabanından herkesin faydalanması sağlanıyor. Bizim de süratle excell tablolarından kurtulmamız lazım. Türkiye'nin gelişmiş bir veri tabanına sahip olmamız gerek. Bu konuda da projemiz hazır."

"ZAMAN, ÇÖZÜM ZAMANI""
"Futbol seyircinin varlığıyla değerli ve keyifli hale gelen bir spor. Bu sayede kulüpler ciddi gelirler elde ediyor. Sporcular bu sayede keyif alabiliyor. Rakiplerimizin seyirci sayısına baktığımızda 2012-13'te Almanya, İngiltere, İspanya, İtalya, Hollanda, Fransa, İskoçya, Belçika, İsviçre, Ukrayna ve Türkiye geliyor. Hepsinin gerisindeyiz. Almanya yüzde 100'ken biz çok gerilerdeyiz. İsviçre ile aramızdaki nüfus farkını görüyor musunuz Allah aşkına! Bizden çok seyircileri var. Sorunlardan kaçmama zamanıdır. Dibe vurmadan ne yapacağımızın çözümünü bulma zamanıdır. Bunun çözümüne katkıda bulunacak herkesin fikrini açıkça ifade etmesini istiyorum. TFF'nin kuruluşu 1923. Ogünden bugüne herkes için konuşuyorum. O günden bugüne hepsini incelediğim için konuşuyorum. Artık tamamdır. O zamandır bu zaman. Herkesin samimi katkı sağlama zamanıdır. Çünkü kısa pansumanlar bizim karakteristik özelliğimiz. Maalesef bunlar işi çözmüyor. Onun için uzun süreli sözleşme yaptım. Kalırım kalmam bilmiyorum. Dibe vurduk gidiyoruz. Yapılan planı uygulama zamanı. Futbolun tüm paydaşları için diyorum, vurma, sövme, yargılama, asma zamanı değil. Tüm paydaşların çözümün ortağı olma zamanı."

"HALK MAÇ ÖZETİ GÖRMEK İSTİYOR"
"Bir de ülkemizde yıllara göre seyirci durumuna bakalım. Seyircisiz futbolu ayakta tutmak mümkün değil. Seyirciyi tekrar tribünlere çekmek zorundayız. Her hangi bir sebeple seyirciyi azalttı, çoğalttı demeden bunu yapmak zorundayız. Bunun çok nedeni vardır. Her şeyi sayabilirsiniz. Bizim bunları çözüm futbolu tekrar seyirciye sevdirmemiz gerekiyor. Peki seyirci tribüne gelmiyor."

"Futbolla yatıp kalkan halkımız spor programlarını ne kadar izliyor. Pazar akşamları sadece maç özetlerini veren spor programları reytingde ilk yüzde bulabiliyor. İlk yüzde 20 dizinin tekrar gösterimi var. İlk 20'de bir tane spor, tartışma ya da yorum programı yok. Halkımız maç özetini izliyor. Hala futbolun kendini seviyor. Tartışma programlarına futbol programı dememiz lazım. Tekrar eden dizilerden bile arkadayız."

"Yazılı basınımızda gazetelere ilgi ne durumda. Ülkemizde spor gazetelerinin günlük trajı 340 bin civarında. Okuyucuların büyük bölümü gazetenin kendinden çok iddia ve at yarışına ilgi gösteriyor."
 
"Bu yüzden hepiniz ile el birliği yapmak zorundayız. Sevsek de sevmesek de işbirliği yapmalıyız. Asılsız haberler yapılarak bir yerlere gidilemeyeceği ortada. Aynı gemideyiz. Bir taraf su alırsa diğer taraf yükselir. Orada olduğunuz için kendinizi şanslı hissetmeyin. Çünkü gemi batar. Batan gemiden mutluluk kazanç beklemeyin. Sonuç kaçınılmazdır. Eninde sonunda geminin batması kaçınılmaz olur. Futbolun gelişmesinde projeler ve uygulalamalar için sizin (medyanın) katkı sunmanız lazım. Futbolun yaşamasına destek vermeniz lazım. Sizle de olmuyor, sizsiz de olmuyor. Gelin emeğinizi ülke futbolu için kullanın. Türk futbolunun 92 yıldır biriken bir kısmı kronikleşmiş sorunlarını yok mu saymanız gerekiyor. Bildiğimiz gerçekleri bilmiyormuş gibi mi davranmamış gerekiyor. 'Her şey günlük gülistanlık mı' dememiz gerekiyor. Sorunları söylemek kolay."

"TFF, KRİTERLERİ HARFİYEN UYGULAMALI"
"Ekonomik olarak borç batağındaki kulüplerimiz yüksek maliyetli oyuncular almaya devam ediyor. Tesis eksiğimiz var. Alt yapıdan oyuncu yetiştirme dertleri yok. Yetiştirmediğimiz için transferler yapıyoruz. Bu kısır döngüyü kırmalıyız. Bunu da ancak TFF'nin kulüpleri denetleyip, gerekli yaptırımları uygulamasıyla mümkün olur. TFF, kulüplere UEFA kriterlerine uyma zorunluluğu getirmelidir. Bu zorunluluk yok mu? diye sorabilirsiniz. Harfiyen uygulanmalı. TFF bununla da yetinmeyip ülke şartlarına uygun TFF kriterleri getirmelidir. UEFA kriterleri oldu mu herkes telaşta. TFF kriteri oldu mu 'hallederiz' deniliyor. Bu kriterlerin hayata geçirilmesi için ciddi çalışmalarımız var."

"Bazı kulüplerimiz için TFF'nin vereceği kriterler uydu, uydu. Uymazsa, gereği uygulanmalıdır. Affın olduğu, kararların sürekli ötelendiği durumda adalet duygusu da ciddi bir şekilde yara almaktadır. Kulüpler için ciddi çalışmalarımız var. Bir önceki yıl gelir gider dengesi bozuk olan kulüp transfer yapmamalıdır. Ayrılmış teknik direktöre veya futbolcuya borcu olan kulüp transfer yapamamalıdır. UEFA ve TFF kriterlerini yerine getiremeyen kulüp eksi puanla başlayacak, iki sezon üstüste yaptığı takdirde küme düşme cezası verilmelidir. Bütün kurallar hiçbir baskıya boyun eğmeden yerine getirilmelidir. Gerekirse ben dahil, bu görevler bırakılmalıdır."
 
"KRİTERİ TUTTURAN ÜST LİGE, TUTTURAMAYAN ALT LİGE"
"Rakiplerimizin kulüp sayılarını da gördük. Ülkemizin 127 profesyonel kulübü kaldırması mümkün değil. Kimse alınmasın, darılmasın. Süratle TFF kalite değerlendirmesi yapmalı. Öncelikle 3. Lig'de kriterleri tutturabilen kulüpler, 2. Lig'e alınmalıdır. Tutturamayan kulüpler futboluna BAL Ligi'nde devam etmelidir. Tutturanlara ödül, tutturamayanlara ceza verilmelidir. Soyunma odanız, tuvaletiniz, antrenman sahanız yok. Profesyonelliği iddia ediyorsunuz. Orada güzel şeyler yeşermez. Bizim buna mani olmamız lazım. BAL Ligi'nden profesyonel liglere çıkmak sadece saha başarısıyla olmamalıdır, kriterleri uygun olmalıdır. Türk futbolu taşıyamayacağı yükün altında ezilmekten bıkmıştır."

"ŞİKAYET ETMEYELİM, KAFAYI DEĞİŞTİRELİM"
"Elit oyuncu yetişmiyor diye şikayet ediyoruz. Bu şikayetlerden vazgeçelim. Kafa yapımızı değiştirelim. 90 ile 2005 arası yüz senenin en başarılı yılları. O arkadaşlarımız bu ülkeyi 2008'e kadar kulüp ve milli takım düzeyinde taşıdılar. Bu arada biz toplayıcılıkta devam ederken Avrupa yetiştiriciliğe döndü. Biz hala avcılık ve toplayıcılıkta devam ediyoruz, devam etmekteyiz. Rakiplerimizden 15 yıl gerideyiz. Matbaanın geç gelişinin etkilerini bugün bile hissediyorsak, futbolumuzda da aynı etkiyi görüyoruz."
 
"ADAMLAR UÇTULAR..."
"Rakiplerimiz futbolu bacasız sanayiye dönüştürürken, bilgisayar kullanan antrenör deyip duruyoruz. Adamlar uçtular. Biz daha burada duruyoruz. Sporcu yetiştiren yapıları kurmak zorundayız."

"KULÜP-OKUL-SPORCU-AİLE İLİŞKİSİ KURULMALI"
"Akademik kriterleri tutturamayan kulüplere yaptırım yapılmalıdır. Laubali olan kulübe küme düşme cezası verilmeli. Amatör kulüplere kendilerine en yakın okullarla organik bağ kurma zorunluluğu getirmelidir. Okul-amatör kulüp-kulüp-aile işbirliği çok önemlidir. Bu şekilde profesyonel kulüplerin geniş bir oyuncu havuzunu takip etme şansı doğar. Bu durumda kulüple okul arasında iyi bir ilişki kurulabilir. Okul-kulüp ilişkisini Riva'da sürdürüyoruz. 90 oyuncuyu aldık, okulu yatılı hale getirdik. Haftanın belirli günleri bizim ve Milli Eğitim öğretmenleri tarafından ders veriliyor. Hafta sonunda da maçlarına gidiyorlar. 2 sene sonra ilk mezunumuzu vereceğiz. Yetenekli oyuncuya burs veriyoruz, ödüllendiriyoruz. Bunları tüm genç milli takım hocaları seçti. Bu sayede çocuklarımız artık aileleri okul mu, futbol mu ikileminden kurtuldu. Bu ikilemden dolayı çok yetenekli oyuncularımız yitirdik. Mümkünse bunu ilkokula indireceğiz. Dünyanın en genç nüfusuna sahip Türkiye, bu özel durumundan faydalanamıyor. En büyük kaynak burasıdır."

"Her profesyonel kulüpte, TFF tarafından özel yetiştirilmiş antrenör bulunacak. Bizim yetiştirdiğimiz uzman kişiler, kulüplerle organik bağımızı kuracak. Kulüp antrenörlerine sadece TFF'nin kursları değil, oradaki görev verdikleri antrenorlerin ayağına gidip ders vereceğiz. TFF'nin atadığı uzman arkadaşlar, eğiticilerin eğiticisi göndereceğiz. Bu arkadaşların TFF'nin açtığı kurslara tabli kalmasını istemiyoruz."

"TFF'nin kulüplere verdiği bir  maddi destek var. UEFA fonları da var. Bu kullanım için kulüplerin doğru belgeler yollaması artı bu rakamların doğru yere gitmesi gerekir. TFF'nin bu fon ve desteklerin kesinlikle ve kesinlikle gençlik yetiştirmeye kullanılması gerekiyor. TFF bu iradeyi kulüplerden ne baskı gelirse gelsin ortaya koymak zorundadır. TFF, alt yapıya harcanacak parayı garanti almaya çalışmalıdır."
 
"Alt yapılarda görev yapan tüm arkadaşlara teşekkür ediyorum. Alt yapılarda çok az ücretle hatta maaş almayan antrenörlerimiz var. Ucuz ama alt yapıya hakim olamayan veya o uzmanlıkta o dolulukta o birikimde olmayan antrenörleri seçip çalıştırmak yerine, liyakat sahibi, yetiştiricilik özelliği olan antrenörleri tercih etmeliyiz. TFF olarak da biz de bunun önünü açmalıyız."
 
"Alt yapı programı bir üniversite ile bilimsel işbirliği yapmak zorundadır. Alt yapıdaki her oyuncuya bilimsel test yapılmalı. Bu kişisel tercihe bırakılmamalıdır. Bilimin futbolla buluşmasının yolu açılmalıdır."
 
"Sporun iyi bir eğitim aracı olduğunun farkındayız. Kulüpte 10 bin saatlik süre geçireceği, elit futbolcu olmak için futbola 5 yaşında başlanmalıdır. Çocuklarımızı elit futbolcu olmasının yanında, çok iyi bir insan; fikri, vicdanı hür insanlar yetiştirmeliyiz. Şampiyonlar kadar iyi insanlar yetiştirmeliyiz."

"Çocuklarımızı bu şekilde yetiştirebilecek, alanında istekli, becerikli, antrenörleri yetiştirmeliyiz. TFF'de bBilim ve teknolojiden en üst sevide yararlanmalıdır. TFF artık futbol analiz takip ve istatistik hareketini başlatmak zorundadır. Teknik eğitim raporlara ve istatistik merkezini kurmak zorundadır. Kulüplerin performansı, sağlık vs. bir veri tabanı kurmak zorundadır. Bu hem kulüplere hem de milli takıma hizmet edecektir."
 
"SİYASET FUTBOLA KARIŞMAMALI, KARIŞTIRILMAMALI"
"Bir başka konu futbolumuzun mali kaynaklarıdır. Süper Lig'in isim hakkı Spor Toto'da. 1. Lig'in PTT. Kamu kurum ve kuruluşlarının futbola büyük destekleri var. Devletin futbola destek olması çok önemli. Olmalı da, devletin gücünü hissetmek çok önemli. Ancak siyaset futbola karışmamalıdır, karıştırılmamalıdır. Ne futbola, ne tribüne siyaset sirayet etmemelidir. Bunu futbolumuz, sporumuz için temin etmeliyiz."

"ADAMLAR 2060'IN PLANLAMASINI YAPIYOR"
"Almanya'yı yenmeyi planlıyoruz. Arkadaşlarımız Grass Roots (UEFA'nın Altyapı Projesi) için oraya gitti. Döndüler bize ne gördüklerini anlattılar. 'Çok etkilendik' dediler. Adamlar buraya 2060 yılı için planlarını açıkladılar. Bırakın 2060'ı; 2015, 2016 için stratejik planımız yok. Almanya'yı yenemezsek üzülecek kadar gerçeklerden uzağız. Bütün bunların gerçekleşmesi için çözülmesi gereken çok önemli sorunlarımız var. Rakiplerimizde bir benzeri olmayan çok önemli bir sorunumuz var. Bunu kimsede bulamazsınız."
 
"TFF GENEL KURUL YAPISI DEĞİŞMELİ"
"Yapısı gereği, 1923'te kurulan TFF yönetimini tehdit eden genel kurul yapısını süratle değiştirmeliyiz. Avrupa'da hiçbir ülkenin futbol genel kurulunda profesyonel futbolun temsili yüzde 50'i aşmaz iken, TFF genel kurulunda bu yüzde 90 olarak görülüyor. Antrenör, hakem, topçu, eski oynamış futbolcuyu yanyana koyduğunuzda ancak yüzde 10 ediyor. Böyle bir yapı tehdit unsudurur. Ne size kuralları uygulattırır, ne istediğinizi yaptırtırsınız. Ya acaba demek maalesef tölerans vermeyi gerektirir."

"Genel Kurul'daki insanların taviz verdiğini düşünüyorum. Taviz vermeyenin burada kalıp sağlıklı karar alıp, uygulamalar yapması mümkün olmayacağı gibi kulüp kriterlerini denetleyip yaptırımlar uygulaması da mümkün olmaz. Kulüplerin beklentilerini saygıyla karşılamama rağmen, yapılacak uygun düzenlemelerle tüm bunları çözmenin mümkün olduğunu düşünüyorum. Hakem, antrenör ve oyuncuların uygun sayıya çıkarılması genel kurul'un hareket kabiliyeti kazanmasını sağlayacaktır."

"Bu çalışmalarımız sayesinde kulüplerin daha aktif yer alma imkanı bulacağı gibi Disiplin ve Tahkim Kurulu'nun, FIFA'nın ve UEFA'nın kurallarını yargılama modeli haline getirmesi mümkün olacaktır. Tahkim, Disiplin ve Merkez Hakem Kurulu'nun yapısıyla ilgili projeleri başkan ve yönetim kuruluyla görüştükten sonra açıklayacağım. Düşündüğüm değişiklikler uygun görülürse TFF, kulüplerin denetlenmesi misyonuna dönebilir. Futbolun yaygınlaştırılması, kulüplerin ve futbolun tesisleştirilmesi, futbolun eğitimi, futbolun topluma spor kültürünü benimsetmesi, futbol ekonomisinin büyütülmesi, elit futbolcu yetiştirilmesi konularında daha etkin ve daha verimli çalışmalar yapabilir."

"ÖNEMLİ OLAN TÜRK FUTBOLU"
"Tüm ülke halkına sesleniyorum. Başkanımızın geçen gün söylediği gibi biz bir sene bunların hepsini çalıştık. Federasyon başkanı yönetim kuruluna bu imkanı sağladıkları için ve inanılmaz yetkiler verdikleri için, bunların hepsi idari ve ekonomik anlamda daha da katkı sunulacak konulardır. Her şeye açık yüreklilikle değindim. Duygularımı vücut dilimi kullanarak artık kavganın zamanı değil diye belirttim. Burada Fatih Terim, TFF Başkanı Yıldırım Demirören değil, üzerinde durmamız gereken tek merci vardır: Türk futbolu. Ben giderim başkası gelir. O yüzden şimdi Türk halkına ve kamuoyuna sesleniyorum. Benim amacım Mevlana'nın dediği gibi güzel günlere yürümek. Türkiye Futbol Direktörü görevini de bunun için kabul etmiştim. Bunları hayata geçirmek için her şeyi yapacağımdan emin olun. Ya yaparım ya yaparım. Sonuna kadar bu mücadeleyi sürdüreceğim. Yapamazsam bu mücadelemi başka platformlarda sürdürürüm. Pes etmek yok."

Sayfa Yükleniyor...