Güneş’in sorunu

Başlığa “Güneş’in sorunu” dedim ama, sözünü ettiğimiz şey, esasen Beşiktaş’ın sorunu… Tedavi edecek kişi Şenol Güneş olduğundan, bizzat hocanın sorunu olarak da görülebilir.

NTV Spor 04 Mar 2016
Güneş’in sorunu
Başlığa “Güneş'in sorunu” dedim ama, sözünü ettiğimiz şey, esasen Beşiktaş'ın sorunu… Tedavi edecek kişi Şenol Güneş olduğundan, bizzat hocanın sorunu olarak da görülebilir.
 
Hemen konuya girelim: Beşiktaş'ın 10 Şubat'tan bu yana oynadığı lig ve kupa maçlarını hatırlayalım.
Kupa maçında Konya'ya kendi sahasında 2-1 yenildikten sonra çıktığı lig maçında Başakşehir ile 2-2 berabere kaldı. Sonraki iki maçında Mersin ve Gençlerbirliği'ni aynı skorla (ve zorlanarak) 1-0 yendi. Fenerbahçe deplasmanında 2-0 yenildi; Konya ile oynadığı kupa rövanşını 1-0 kaybetti.
 
Toplam altı maç; iki galibiyet, bir beraberlik ve üç mağlubiyet.
 
Sözünü ettiğimiz takım, söze her başlayanın “Türkiye'nin en iyi top oynayan takımı” dediği ve şampiyonlukta başlıca favori olarak gördüğü takım. Lakin yukardaki tabloya bakıldığında ortada ciddi bir sorun olduğu hemen farkediliyor.
 
RAKİPLER ÇÖZÜMÜ BULDULAR
Beşiktaş'ın –artık herkesin bildiği- ezberlenmiş bir oyunu var. Oyunu savunmadan kuruyor. Stoperlerin Atiba'ya teslim ettiği top Oğuzhan ve Sosa marifetiyle ya kanatlara taşınıyor ve “bir şekilde” Gomez'le buluşturuluyor ya da rakip ceza sahasına kısa ve hızlı pas trafiğiyle tehlikeli girişler yapılıyor. Burada ilk kilit kişi Atiba… İlk toplara o yön veriyor. Sonrasında Oğuzhan ve Sosa devreye giriyor; pas trafiği kanatlara ya da göbeğe taşıyorlar.
 
Hayalkırıklığı yaşanan son maçlar gösterdi ki, rakipleri artık Beşiktaş'ı durdurmanın yolunu buldular. Öncelikle stoperler ve Atiba üzerinde baskı kur; hücum organizasyonunu başlamadan akamete uğrat. De ki top burdan çıktı; Oğuzhan ve Sosa'nın kanatlarla bağlantısını kes, oynayacak alan bırakma. Beşiktaş'ın oyun kurucularına sert baskı kuran, sabırla ve oyun disiplinini elden bırakmadan savunma yapan rakipler karşısında Beşiktaş'ın (artık) bocalamasının başlıca sebebi bu; yani şifresi çözülmüş bir taktik anlayışta ısrar etmesi…
 
OYUNCU KALİTESİ
Denilebilir ki, hemen her takımın yerleşik bir taktik anlayışı vardır ve istisnai durumlar dışında bu anlayışı terketmez. Rakipleri de bunu bilir. Söz gelimi, Barcelona'nın nasıl oynadığını rakipleri bilmiyor mu? Elbette biliyorlar. Ama durduramıyorlar! Çünkü o takımın oyuncu kalitesi, rakibin genellikle çok üzerinde ve kendi taktik anlayışını uygulamakta çok büyük bir sorun yaşamıyor. Oysa dönüp bizim ligimize baktığımızda; şimdiden havlu atmış görünen 3-5 takımı bir kenara bırakacak olursak, takımlar arasında oyuncu kalitesi itibarıyla büyük bir uçurum yok. Hâl böyle olunca teknik direktör hamleleri bir çok kez belirleyici oluyor.
Tam da bu noktada konuya Şenol Güneş üzerinden baktığımızda, genel taktik anlayışı bir kenara bırakalım; işlerin iyi gitmediği bir maç içinde farklı taktik varyasyonlara yöneldiğine henüz tanık olmadık. Tabii, forvete Cenk takviyesini saymazsak… Bunun da müthiş bir yaratıcılık olduğu herhalde söylenemez.
 
YENİ BİR HAMLE ŞART
Şimdi Şenol hocanın oturup düşünmesi gerekiyor. Son altı maçın yarısını kaybetmişsin; 5 gol atıp 7 tane yemişsin. Bu sonuçların ‘arızi' olduğunu düşünmek fazla iyimserlik olur. Demek ki, takımın oyun anlayışında yeni taktik yaratıcılıklara ihtiyaç var. En kötü ihtimalle, topsuz alanda pas alternatiflerini daha hızlı yaratan, oyunun yönünü daha hızlı değiştiren bir anlayışı zorlamak gerekiyor. Aksi takdirde, her yeni rakip bir önceki ne yaptıysa aynısını yapıp sonuç almaya çalışacak. Muhtemelen alacak da…