Gerçekten mi?

Bir ay kadar önce “Algı”yı tarif ettim burada. Gelin, filmi bir aydan da gerisine saralım;

NTV Spor 23 Oca 2012
Gerçekten mi?

Bir ay kadar önce “Algı”yı tarif ettim burada. Gelin, filmi bir aydan da gerisine saralım;

11 Temmuz'da Mehmet Ali Aydınlar “Lig olduğu gibi tescil edildi, UEFA'ya bildirildi” dedi. Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi'ne gidecekti.

18 Temmuz'da Lütfü Arıboğan ve İlhan Helvacı Nyon'a giderek UEFA yetkilileriyle görüşmüşler. Burada UEFA, net bir şekilde süreci takip ettiklerini ancak karar merciinin TFF olduğunu ifade etmiş.

Gazetelerden okuyoruz sonrasında, Michel Platini 27 Temmuz'da “Önce emin olmamız gerekiyor” demiş.

22 Ağustos'da Pierre Cornu İstanbul'a geldi, Mehmet Berk, Fikret Seçen, İlhan Helvacı ve Lütfü Arıboğan'la görüştü. Sebebi, “bir şekilde” Platini'ye ulaşan 4 çok gizli klasördü. Bu tarihte henüz davaya delil olması söz konusu belgeler üzerindeki gizlilik kararı kalkmamıştı çünkü iddianame henüz hazırlık aşamasındaydı. Yine “bir şekilde” belli gazetecilere servis edilen deliller ise internette elden ele dolaşmaktaydı. Platini bu belgeler yüzünden Cornu'yu İstanbul'a “göndermişti”.

Cornu TFF yetkilileriyle ve savcıyla yaptığı bu görüşmede TFF yetkililerinin Fenerbahçe'nin şikeye karıştığına dair hiç bir şüphe olmadığını söylediğini, Beşiktaş ve Trabzonspor için ise sadece şüpheli konumunda bulunduğunun ifade edildiğini CAS'a verdiği ifadesinde belirtmiş.

Bu iddialara temel olan belge ise etik kurul raporu. Bu etik kurul raporu TFF tarafından cezai uygulama yapmak için yeterli bulunamadığından sezon başında bir karar alınamamıştı hatırlarsanız. Ancak aynı rapor UEFA'ya “Fenerbahçe kesin suçlu, Beşiktaş ve Trabzonspor için ise tam emin değiliz” demek için yeterli bulunmuş.

Bunun üzerine 24 Ağustos tarihinde Fenerbahçe TFF tarafından (her ne kadar onlar “UEFA böyle istedi” dese de) Şampiyonlar Ligi'nden men edildi, “şüpheli” durumundaki Trabzonspor ise aynı dava sürecinden suçsuz çıkacağına emin olunduğundan olsa gerek Fenerbahçe'nin yerine Şampiyonlar Ligi'ne gönderildi. Beşiktaş'a da dokunulmadı.

Buradaki can alıcı noktalardan biri, yine Cornu'nun ifadesindeki “Fenerbahçe yetkililerinin maçlarda hile yapmadığına dair %1 bile olasılık yok mu diye sorduğumda TFF yetkilileri ‘Hayır' cevabını verdiler” sözleri.

Fenerbahçe Spor Kulübü'nün, Trabzonspor'un da soruşturmaya dahil olmasına rağmen Şampiyonlar Ligi'ne Fenerbahçe'nin yerine gönderilmesi, benzeri şekilde soruşturmada adı geçen Beşiktaş'ın da gönderilmesiyle ilgili bir inisiyatif alınmaması nedeniyle, “Onların dosyaları paylaşılmadı mı” sorusuna TFF “tüm belgeler paylaşıldı” diyerek yazışmaları sitesine koydu. Siteye konulan yazışmalar ise, her nedense 16 Ağustos'ta kesiliyordu.

Cornu'yla görüşen TFF yetkililerinin, daha tek bir kişinin savunması dahi alınmamışken, sonradan resmileşen iddianame ve ona ek olarak ortalığı fena halde sulandırıp bulandıran ek klasörler ışığında bugün bile %100 ispatı olmayan şeyler için Ağustos ayı sonunda UEFA'ya “%1 bile şans yok” diyebilmiş olması düpedüz skandaldır. Bunu diyebilmiş kişilerin TFF'yi temsilen Fenerbahçe'yle ilgili süreçlere dahil olması ise en basit tabiriyle çıkar çatışmasıdır ve aynı derecede büyük bir skandaldır.

Sonrasında, Cornu'nun CAS'a verdiği bu ifadeler ortaya çıkınca, men kararının UEFA tarafından alındığı, hatta UEFA'nın olası bir tazminat durumunda bile kefil olduğu iddiaları çöpe gitti. Fenerbahçe'nin men edilmesi sürecinde kahraman ilan edilen İsviçreli, birden bire yalancı bir hain oluverdi. Bahse konu TFF yetkilileri (Arıboğan ve Helvacı) Cornu aleyhine dava açacaklarını iddia ettiler ama bir gelişme olmadı. Son olarak, Cornu'nun CAS'a verdiği ifadenin UEFA talebiyle geri çekilmesi talebi TFF internet sitesinden duyurulsa da bu ifadenin CAS'taki dava dosyasından çıkarılmadığı Fenerbahçe Spor Kulübü'nü CAS davasında temsil eden Emin Özkurt tarafından açıklandı.

Çok uzun yazdım farkındayım ama kronolojiyi dökmek lazımdı.

Atlaya zıplaya okuyanlar varsa, burayı yakalasınlar, özeti şu;

TFF önce “Lig tescil” dedi, sonra etik kurul raporu hazırlandı, o rapora bakarak “Kesin kanaat oluşmadı” dendi ama aynı TFF, aynı rapora bakarak UEFA'ya “Fenerbahçe'nin aklanması için %1 bile olasılık yok” dedi, Beşiktaş ve Trabzonspor için ise “Kesin değil” dedi, Fenerbahçe'yi men etti, diğer iki takımı Avrupa Kupaları'na gönderdi. CAS sürecinde Cornu kararın alınmasında TFF'nin yaklaşımının izlendiğini, kararı alanın, TFF olduğunu söyledi TFF bunu da yalanladı ancak konu bilinmezliğini sürdürüyor. Biri yalan söylüyor, ama kim? Cornu nezdinde UEFA mı, Arıboğan ve Helvacı nezdinde TFF mi?

İçeride ne oldu, 6222 no'lu Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine dair Kanun'da değişikliğe gidilmesi için meclis toplandı ve yasayı değiştirdi. Yasanın değişme sürecinde “Aziz Yıldırım'ı kurtarmak için değişiklik yapılıyor” yaygarası kopartıldı, meclisten geçen yasayı Cumhurbaşkanı sırf bu yüzden “Kişiye özel yasa çıkartılıyor algısı var” diyerek veto etti. Meclis yasayı aynen geri gönderince kerhen onayladı.

6222 no'lu yasa 6250 no'lu yasaya dönüşürken 6222'nin 11, 13, 14, 15, 16 ve 23. maddeleri değiştirildi. Bunlardan sadece 11. madde şike ve teşvik primini ilgilendiriyordu. Burada da söz konusu hapis cezaları beş yıldan oniki yıla kadar iken bir yıldan üç yıla kadar oldu.

“Aziz Yıldırım'ı kurtarmak için” çıkan yasadaki diğer değişiklikler yine yasanın ilk bilindiği adıyla “Sporda Şiddet”i ilgilendiriyordu. Bugün hâlâ “Aziz Yıldırım 3 yıl hapis yatıp çıkacak işte” diyen var. Suçlu bulunacağından herkes emin. Algı mı demiştim?

Yasa değiştikten sonra mevcut tutukluların büyük kısmının tutukluluk halleri sona erdirildi. Aziz Yıldırım mı? Hâlâ içeride.

Son olarak da, 58. madde tantanası koptu. Ne diyordu bu 58. madde;

1 - Müsabakanın sonucunu hukuka veya spor ahlakına aykırı şekilde etkilemek veya buna teşebbüs etmek yasaktır. Bir futbolcuya veya kulübe teşvik pirimi verilmesi de bu kapsamdadır.
2 - Bu hükmü ihlal eden kişiler, bir yıldan üç yıla kadar müsabakalardan men veya hak mahrumiyeti cezasıyla; kulüpler ise küme düşürme cezasıyla cezalandırılır. İhlalin ağırlığına göre küme düşürme cezasına ek olarak puan indirme cezası da verilebilir.
3 - İhlalde sorumluluğu bulunan kişi veya kulüplere ayrıca para cezası verilir.
4 - Anılan yasağın hakemler tarafından ihlali halinde sürekli hak mahrumiyeti cezası verilir.

Yani diyor ki, şike yapar da maç satarsanız, teşvik primi gönderir veya alırsanız kişi bazında ağır cezalar alacağınız gibi kulübünüz de küme düşer. Suçunuz ağırsa, mükerrerse, düşmekle de kalmaz, düştüğünüz kümede bir de eksi puanla başlarsınız. Beter olursunuz.

Açık olan şu ki, eksi puan cezası, düşme cezası olmaksızın uygulanamaz. Eksi puan cezası, küme düşme cezasının üstüne, ilaveten verilir, ağırlaştırıcı cezadır.

Şike soruşturması başladığından beri “Fenerbahçe küme düşürülmeyecek, eksi puanla kurtarılacak” dedikoduları hiç eksik olmadı. Şampiyonlar Ligi'nden men cezasının akabinde, Fenerbahçe yönetimini temsilen Ali Koç “Tedbirli olarak küme düşürün” demiştir. İlerleyen süreçte, niye istifa ettiği, niye geri döndüğü belli olmayan Nihat Özdemir “Fenerbahçe ve diğer kulüplerin küme düşmesi Türk futbolunu yaralar” cinsinden açıklamalarda bulunarak Koç'u ve Koç gibi düşünen Fenerbahçelileri tekzip etmiştir ne yazık ki. Ancak TFF'nin 58. maddenin değişmesiyle ilgili genel kurul kararı almak için düzenlediği toplantı sırasında Aziz Yıldırım tarafından yapılan açıklama sonrası, sayın Özdemir de yerini ve yönünü değiştirmiştir.

Aziz Yıldırım söz konusu açıklamasında “Kamuoyu açıkça bilmelidir ki 58. madde değişemez ve değişmemelidir. Türk futbolunda şike, teşvik ve teşebbüs suç ve cezaları birbirinden ayrılamaz. Suçsuz olduklarına inananlar yasaları değiştirmek için bu kadar çırpınmazlar. Fenerbahçe suçlu bulunursa küme düşecektir ve bu kimse tarafından yapılmazsa bizler eliyle hayata geçirilecektir” demiştir.

58. maddede yapılması planlanan değişiklik, şike ve teşvik suçlarının sabit olması halinde düşme, teşebbüs halinde ise puan silme şeklindeydi. Kamuoyu gözünde çoktan suçlu ilan edilen Fenerbahçe'nin küme düşürülmesi dışında bir formül yokmuş gibi gözükürken, teşvik teşebbüsünde bulunduğu aynı delillerle desteklenen diğer kulüplerin (hangi kulüpler olduğunu yukarıda birden çok kez andım) “teşebbüs” durumunda hafifletilmiş cezayla kurtarılması planlanmıştır. Aziz Yıldırım'ın çıkışı bunu bozmuştur.

Akabinde, geçtiğimiz haftasonuna girerken yapılan bir diğer toplantıda, Fenerbahçe de düşürülmetken kurtarılıp eksi puan furyasına katılmış, konu pazarlık malzemesi haline getirilmiştir. Fenerbahçe yönetimi, bu kez hem Nihat Özdemir, hem Ali Koç'un ağzından birlik göstererek puan silinmesine kesinlikle razı olmadıklarını, düşme maddesinin değişmesine karşı olduklarını belirtmişlerdir. Yani bunu isteyen Fenerbahçe değildir. Bilakis, Fenerbahçe buna karşıdır.

Ne tuhaftır ki, TFF bünyesinde toplanan, Kulüpler Birliği'nde kurtarılmaya çalışılıyor gözüken Fenerbahçe Spor Kulübü yöneticileri “Biz küme düşmenin kaldırılmasına karşıyız, puan silme cezasını da kabul etmiyoruz” derken, birliğin üyesi hangi kulüplerin bu maddenin değişmesinden yana olduğuna dair bir açıklama göremedik, duyamadık. Kurtarılmak istenen (?) Fenerbahçe buna hayır derken kim “Yok illa kurtaralım sizi” diyor, bunu bilmiyoruz.

Toparlayalım bir kez daha:

TFF “Fenerbahçe'yi Şampiyonlar Ligi'ne almama kararı UEFA'nın” dedi, UEFA yalanladı.

6222 Aziz Yıldırım için değişti, Aziz Yıldırım hâlâ içeride.

58. madde Fenerbahçe için değişsin isteniyor denildi, Fenerbahçe karşı çıkıyor buna.

Siz hâlâ, tuttuğunuz renklerden bağımsız olarak, tüm bunlara rağmen sürecin doğru, net, adil, dürüst bir şekilde yürütüldüğünü düşünebiliyor musunuz? Hadi ben Fenerbahçeliyim, Fenerbahçeli olmayan herkes mi bu kadar emin bütün bu yukarıda saydıklarımdan sonra, Fenerbahçe'nin bir şekilde Türk futbolunun sözde temizliği için kurban edilmeye çalışıldığının ama sağladığı maddi imkanlar nedeniyle bir türlü de külliyen gözden çıkarılamadığının?

Gerçekten mi?

Not: Kronolojik sıralama için blogundan yararlandığım Behçet Üstün'e teşekkürlerimle.