Mızık

Ülkemiz futbol ligindeki yabancı oyuncu düzenlemesiyle ilgili bu sayfada görüşlerimi birden çok kez belirttim. “Bilenler bilmeyenlere anlatsın” diyen Nasrettin Hoca olmamak için özet geçeyim: Sınırlandırma tamamen kalkmalı.

NTV Spor 03 Tem 2013
Mızık

Ülkemiz futbol ligindeki yabancı oyuncu düzenlemesiyle ilgili bu sayfada görüşlerimi birden çok kez belirttim. “Bilenler bilmeyenlere anlatsın” diyen Nasrettin Hoca olmamak için özet geçeyim: Sınırlandırma tamamen kalkmalı.

Çok mu kısa oldu?

Açayım; memlekette az yetişen kaliteli yerli oyuncu sayısını arttırmak için yabancı oyuncu sayısına kısıtlama getirmenin hiçbir anlamı yok. Dün U20 takımımızı 4-1'le geçen Fransa U20 milli takımının oyuncularının geçen sezon oynadığı kulüp A takımı maç sayısı 200'ün üzerindeyken bizim milli takımımızın 50 civarı. Bunu “yabancılar gençlerin önünü kesiyor” diye değerlendirmenin anlamı yok, dün görüldü ki Fransız oyuncular o seviyede oynamayı bizimkilerden daha çok hak ediyorlar.

Mevcut yabancı uygulamasındaki sayının azaltılmasının, aniden kulüplerin ellerindeki yabancı oyuncular yüzünden oynat-a-madığı yerli genç yetenekleri ortaya salacağını düşünen bir ulusal futbol aklı var. Bu akla sorarsanız bizim elimizde Sanogo'lar, Digne'ler çok ama yabancıları kesip A takımlarında oynayamıyorlar. Arda Turan, zamanında Emre Belözoğlu, bugünlerde Oğuzhan Özyakup ve Salih Uçan gelip o formaları alamamışlar gibi.

Konu bu oyuncuların gelip formayı almak için yabancılarla mücadele edememeleri değil. Konu bu oyuncuların altyapılarda hiç olmamaları. Var da önleri kesiliyor değil, yoklar. Olanlar da erken piştim sanıp sükse peşindeler, acı ama gerçek.

Fenerbahçe 10 seneye yakın zamandır yabancı kısıtlamasının kalkması için mücadele ediyor. Ligdeki gelecek vaat eden yerli oyuncuları kadrosuna katmak için sık sık kesenin ağzını (haddinden fazla) açmak zorunda kalan bir kulüp olarak bunu talep etmesi de doğal. Bu tersine uygulanan kota Türkiye sınırları dahilinde Türk pasaportunun diğerlerinden daha kıymetli olmasına yol açıyor. Hem bonservisleri, hem oyuncuların talep ettiği yıllık ücretleri saçma sapan yerlere çekiyor bu durum.

Zamanında Kulüpler Birliği'nde Fenerbahçe'nin başı çektiği çoğunluğun sınırın kalkmasından yana olduğu bir toplantı sonrası, o zamanlar TFF'nin değil Beşiktaş'ın başkanı olan Yıldırım Demirören'in “Kalkmaması için tek başıma savaştım” dediğini hatırlıyoruz. Çoğunluk kalksın dediği halde kalkmamıştı sınır. Beşiktaş'ın kendi yabancı sayısını kontrol edemeyip literatüre “sözleşme dondurma” tanımını sokması bunun az sonrasına denk gelir.

Şimdi Fenerbahçe “Sınır BU SENE İÇİN kalkmasın” diyor. Çünkü gündemde yine sınırın kalkması var ancak sayının kademeli olarak azaltılacağı kararı TFF tarafından 2 sene önce verildi. Planlamalar buna göre yapıldı. Ancak Galatasaray'ın başını çektiği grup, Cavcav'ın demecinden anladığımız kadarıyla toplantıya katılmayan Fenerbahçe hariç oybirliğiyle sınırın kalkması için TFF'ye talepte bulunacak. Zamanında kalkmaması için herkesle tek başına savaşan Demirören'in başkanı olduğu futbol federasyonumuz ne karar verecek merakla bekliyoruz.

Yıllarca Fenerbahçe sınır kalksın derken kalkmasın diyenler, bu sene oyun başlamış, kartlar dağıtılmışken oyunun kuralını değiştirip sınır kalksın diyorlar. Yıllarca sınır kalksın diyen Fenerbahçe ise kalkmasın diyor. Ama bunu derken yaptığı açıklamada olaya genel bakış açısını yansıtmıyor. “Karar alındı, değiştirmeyin” diyor. “…anlık ve kısa vadeli kararlarla yönetilmemeli…” diyor ki itirazın esas dayanak noktası bu.

Bugün gelinen noktada iş saçma bir şekilde Fenerbahçe – Galatasaray mızıkçılığına dönüşmüş gibi bir imaj veriyor. Konunun iki tarafı sadece bu iki kulüp değil oysa ki. Ancak bugüne kadar kalkma kalkmama konusunda baskın söylemi olan taraflar bu iki kulüp olduğundan ve bugün taraflar aynı, söylemler yer değiştirmiş şekilde ters olduğundan absürt bir manzarayla karşı karşıyayız.

Geçen sene biri Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek final, diğeri UEFA Avrupa Ligi'nde yarı final oynamış iki ekibin, Avrupa'da bu başarılarını devam ettirebilmek için gördükleri ortak doğru aslında tamamen aynı. Uygulamanın zamanlama ve şekliyle ilgili olan anlaşmazlığı ise mızıkçılıkla çözmeye çalışıyor gözükmeleri her ikisine de yakışmıyor.

Doğru olan 2013-14 sezonunda, TFF'nin daha önceden uygulayacağını bildirdiği, 10 yabancının bildirilip 6 tanesinin 18 kişilik maç kadrosuna dahil edilmesi kararının uygulanmasıdır. 2014-15 sezonu ve sonrası için ise, Kulüpler Birliği ve Türkiye Futbol Federasyonu masaya oturmalı ve karar almalıdır. Sınırı kaldırmalı ancak bunun yanına aşamalı olarak uygulanacak düzenlemeler eklemelidir.

Türkiye bir Avrupa Birliği üyesi ülke olmamasına rağmen AB pasaportlu oyunculara serbestlik ve AB dışı oyunculara sınırlama uygulamak (Fransa, İspanya'da olduğu gibi) veya yaş, kariyer, milli olma gibi somut kıstasları olan bir izin mekanizması ortaya koymak (İngiltere'de olduğu gibi) gündeme gelebilir. Sınırı kaldırırken tüm yerli kulüplere altyapılarından genç oyuncu yetiştirmek için teşvik edici düzenlemelerde de bulunabilirler. Örneğin zamanında basketbolda uygulandığı gibi, belli bir sayının üzerinde yabancı oyuncu oynatmak için bir ilave katkı payının TFF'ye ödenmesi ve bu katkı payının ek kontenjanlı yabancı oyuncu oynatmamayı seçen kulüplere altyapı yatırımına harcanmak üzere aktarılması gibi.

Yapılabilecek onlarca şey varken “Aman ya, bu sene de değişmeyiversin” diye Temmuz ayında federasyon kapısı çalmak ise o onlarca şeyden biri değildir.

Not: Gezi Parkı olaylarıyla ülke gündemi bambaşka bir yere gelmeden önce başladığım Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray sezon sonu değerlendirmesi Beşiktaş değerlendirmesinden sonra aradan geçen zaman nedeniyle anlamsızlaştı. Transfer sezonunun sonlanmasıyla artık geriye değil ileriye dönük değerlendirmelerle devam ederim.