Yaptıkları, yapacaklarının teminatıdır

İngiltere, Almanya, Fransa modelleri... Hepsine katılıyorum. Hiçbir itirazım yok. Bunların doğru modeller olduğuna da katılıyorum. Ama kafama takılan bir soru var

NTV Spor 11 Mar 2015
Yaptıkları, yapacaklarının teminatıdır

Kulüpler Birliği toplantısının ardından yapılan açıklamalar malum... Kulüpler, ligin yayın ve diğer pazarlama faaliyetlerini yürütmek istiyor. “Bütün Avrupa böyle yapıyor” denilerek örnekler sıralanıyor. İngiltere, Almanya, Fransa modelleri... Hepsine katılıyorum. Hiçbir itirazım yok. Bunların doğru modeller olduğuna da katılıyorum. Ama kafama takılan bir soru var:
“Yaptıklarının yapacaklarının teminatları olduğu” ışığında kulüpleri yönetenlerin bugüne kadarki icraatları, ligin yayın ve pazarlama gelirlerini üstlenmeleri için onlara iyi bir referans oluşturuyor mu?
 
Bu sorunun yanıtını dün bu talepte bulunan Kulüpler Birliği Başkanı Göksel Gümüşdağ, 1.5 ay önce, Ocak ayının son günlerinde Türkiye İç Denetim Enstitüsü TİDE'nin düzenlediği panelde vermişti. TİDE'nin spor kulüplerinin kurumsallaşmanın ve risklerini yönetmelerinin önemine dikkat çekmek için düzenlediği panelde Gümüşdağ, “4 büyük takımımız dahil bütün takımlarımız mali kriz yaşıyor. Hepimiz biliyoruz ki şu anki finansal yapılarımızda eğer bir makyajlama yapılmıyor olsa çoğu kulübümüz UEFA'da maça çıkamaz. 2015-2016'da UEFA'nın çok keskin bir şekilde bu işin üzerinde duracağını biliyoruz” dedi.
 
Durum bu? Kulüpleri bu duruma getirenler kim? Aynı yöneticiler.
 
Şimdi aynı kişilere ana gelir kalemlerini emanet edeceksiniz, öyle mi?
 
Büyük kulüplerimizin borçları malum; ekonomik yapıları da... Ama onların en azından çok çok önemli bir artıları var. Yumurtaları aynı sepete doldurmuyorlar. 2014 ve 2015 Deloitte Para Ligi verilerine göre 2014'te Galatasaray'ın gelirlerinin % 33'ü yayın haklarından, % 23'ü maç günü ve % 44'ü ticari gelir. Aynı yıl Fenerbahçe'de bu oranlar sırasıyla % 34, % 22 ve % 44. 2015'te bir tek Galatasaray listede vardı. Bu rapordaki oranlar % 30, % 29 ve % 41.
Anadolu kulüplerimizde bu oranları bilmiyoruz bile. Ancak yayın gelirlerinin toplam gelirleri içinde % 60'ın altında olacağını sanmıyorum. Sadece Süper Lig kulüğplerine 2013'te 81 milyon TL üzerinde kaynak aktaran İddaa'yı da bir kenara bırakırsak, Anadolu kulüplerinin maç günü gelirleri ve kendi ürettikleri ticari gelirlerin toplam gelir içindeki payı % 25'i geçmez. Bu da, çok ama çok iyimser bir orandır. Hele Bursaspor ve Trabzonspor bir kenara bırakılırsa kalan kulüplerde % 20'yi bulmak bile zor.
 
Bugüne kadar hep daldaki kuş, yani yayın ihalesindeki artış kulüplerimizin ekonomik kurtuluş reçetesi oldu. Diğer kalemlerde ekonomik değerler yaratıp bunları güçlendirmek zor ve zahmetli görüldü. Bir marka yaratmakta; hatta daha kolayı, var olan bir markayı geliştirmekte yıllardır bu kadar başarısız olmuş bir grup, bugün Türk futbolunun en önemli gelirlerini geliştirmeye talip.
 
DENETİMİ DE VERMEK Mİ? SAKIN!
Futbol Federasyonu'nun üzerindeki yükü azaltma söylemi, arzusu çok güzel. Kulüpler Birliği'nin ürünün, yani ligin sahibi olduğuna karşı çıkmak da yanlış. Sonuçta ligi bu kulüpler oynuyor. Dolayısıyla Kulüpler Birliği'nin ligi pazarlamaya talip olması da son derece yerinde. Ama dediğimiz gibi, referansları bu haklı talep karşısında kocaman bir çekince yaratıyor.
 
Bir de toplantı çıkışında Beşiktaş Başkanı Fikret Orman'ın NTV Spor'a yaptığı açıklamada söyledikleri var:
 
“Kulüplerin finansal denetimlerinin de Süper Lig A.Ş. tarafından yapılması lazım. Kulüplerin finansal yapısının denetlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Bunun kulüplerin kendi işi olduğu ve Avrupa'da da böyle uygulandığı görülüyor zaten.”
Bu sezon başını hatırlayın. Federasyonun mali kriterleri nedeniyle ceza alması gündemde olan, hatta cezaları çıkmış kulüpler vardı. Bu cezaların yürürlüğe girmemesi için federasyon yönetim kurulu talimatı değiştirdi. Düşünün bunu denetimi federasyon yaparken yaşadık. Bu gerçekle, yazının ilk bölümünde Sayın Gümüşdağ'ın “makyajlı bilanço” itirafını birleştirin. Ondan sonra denetim işini de kulüplere bırakın... Başka arzunuz?
 
Kulüpler bugünkü mali noktaya, bugün sıkılığını beğenmediğimiz, eleştirdiğimiz denetim sistemiyle geldi. Şimdi kulüpler o denetim yetkisini de federasyondan almak istiyor. Mevcut yarım yamalak denetim bile onlara fazla sıkı geliyor. Kulüplerin “Kendi denetimimizi de biz yapalım” düşüncesinin arkasında acaba yeni transfer yönetmeliği mi var? Hani şu “Borcu olan transfer yapamaz” yazan?
 
LİBERALLEŞME Mİ?
Son dönemde çok kullanılan bir ifadeyle futbol kulüplerini futbol ailesinin fertleri, Türkiye Futbol Federasyonu'nu da o ailenin kamusu, devleti gibi ele alırsak, kulüplerin “İhaleyi biz yapalım, gelirleri biz yönetelim” çıkışı futbol ekonomisinde kamunun gücünü, etkisini azaltıp liberalizm talebi gibi görülebilir. Hangi futbol ekonomisinde? Yayıncı kuruluşunun TMSF, ligin isim sponsorunun Spor-Toto, kupa isim sponsorunun Ziraat Bankası, en önemli sıcak para kaynağının da İddaa olduğu futbol ekonomisinde. Bu kuruluşların tamamı devletin kendisi veya devlete bağlı. Hangi liberalleşmeden bahsediyoruz o zaman?