Zaman Makinesi

Bir şeyi yarım yaptıysan, hiç yapmamışsındır aslında. 'Geri dönsem, bir fırsatım olsa, sadece ufak bir şey değiştirsem her şey çok farklı olurdu' demez miyiz hepimiz...

NTV Spor 21 Nis 2014
Zaman Makinesi

Bir şeyi yarım yaptıysan, hiç yapmamışsındır aslında.

'Geri dönsem, bir fırsatım olsa, sadece ufak bir şey değiştirsem her şey çok farklı olurdu' demez miyiz hepimiz...

Hayır hayır 'Gelin hep beraber keşkelerde yaşayalım' diyen bir yazı değil bu... Bu yazı hayatın tamamen seçimler üzerine olduğunu hatırlatan, hayallerin gezdiği gökyüzünden düşmüş ufak bir toz bulutu sadece...

Üstelik bu satırların yazarı 'Her şey bitene kadar hiçbir şey bitmemiştir' felsefesine inanır, onun için keşkelerde yaşamaktansa, hep umut taşır. Hayalcilik mi? Hayaller olmalıdır aslında hayatımızın gayesi... Gerçekleştirmek için yaşanacak, uğruna bir ömür adanacak değerde olan hayaller...

Parçalanan edebiyatı biraz kenara koyalım ve spor sahalarına doğru geçiş yaparak başlayalım 'Ya tarih başka türlü işleseydi' güzellememize...

Bu konu açılınca aklıma ilk olarak hep Michael Jordan gelir. Michael Jordan'ın yer aldığı 1984 draftında Houston Rockets, ilk tur 1. sıradan Hakeem (The Dream) Olajuwon'ı seçer. Bu bugün bile anlaşılabilecek bir seçimdir. Süper yetenek bir uzun dünyaya çok az gelen gelir, üstelik şampiyonluk da kazandırarak Roketler'e görevini yapmıştır. Ancak esas hikaye sonrasında yaşanır. 2. sıra seçim hakkı elinde bulunan Portland Trail Blazers, Michael Jordan'ı es geçerek Sam Bowie'yi kadrosuna katar. Forvet Bowie, sakatlıklarla boğuştuğu kariyerini sıradan sularda ve biraz sert bir ifadeyle 'bir baltaya sap olamadan' noktalar. 3. sıra seçimi elinde olan Chicago Bulls ise North Carolina'dan Michael Jordan'ı seçer... Uzatmaya gerek yok gerisini biliyorsunuz: Basketbol dünyasında bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmaz.

Dönemin Portland yöneticileri zamanda bir yolculuk yapsa (Ki hayatları boyunca bunu içten içe düşündüklerine eminim. (Onların yerine ben düşünüyorum nerdeyse her gün ki daha o zamanlar suya 'bu' bile diyemiyordum)  Soru şu: Bu draft gününde seçimler değiştirse nasıl yazılırdı tarih acaba. Bir kere Jordan yine Jordan olur muydu? Sakatlıklar mı boğuşurdu, sisteme uyum sağlamayıp parlayamaz mıydı? Yoksa bugün Chicago'nun sahip olduğu uluslararası repütasyon Portland'ın mı olurdu? Sahi Pippen ne yapardı, ya Phil Jackson... Yoksa iyi bir kadro verilemez Michael'a ve Charles Barkley'nin bir yüzüğü mü olurdu. Hatta Malone ve Stockton'ın... Zorlamaya gerek yok, içimiz içimizi yesin Dr Emmet Brown, hala yapmadı Zaman Makinesi'ni...

Elbette binlerce örnek geçiriyordur aklınıza. Ben de aklıma ilk gelenleri düşüyorum bu satırlara...

Başka bir şey. Alpay, Vlaovic'i düşürseydi. Milli Takımlar bazında neler değişmişti acaba. Bir kere ilk puanımızı alacaktık. Halen daha rüyasında düşürdüğünü gördüğünü eminim Alpay'ın... Bakın bir şey söyleyeceğim. Aslında hiç tartışacak bir şey yok. Bu konu ülke olarak  sendromlarımızdan biridir. Halen daha 3. kadehten sonra 'Ah be abi düşürecekti Alpay' diyen arkadaşlarım var benim, ve hala üzülüyoruz hep beraber. Böyle de gidecek bu. Aslında buradan tüme varım sonuçlar da çıkar birçok başka konuyla ilgili ama yazı yazılıktan çıkar, tez olur. O yüzden uzatmayayım. Şairin dediği gibi 'Ben sana gülüm demem, gülün ömrü' az olur...

Dedim ya örnekler çoğaltmakla bitmez.

Her zaman kötü olmaz ya bu seçimler. Arda Turan mesela... Arda Turan zaten çoktan Galatasaray efsanesi olmuştu... Atletico Madrid kararı ile lokal hayatın kelepçelerinden kurtulmanın mesajını verdi aslında Türk futbolcusuna. Arda gibi seçimler yapan yıldızlarımız çoğalsa, başka bir lig izleyeceğiz burada da... Ama dedim ya büyük resim(Nerede dedin demeyin. Bugün bu yazıda demedim ama hep diyorum). Biz pek sevmeyiz uzun vadeyi. Kısa sürede isteriz her şeyi. Kısa sürede başarı isteriz. Kısa sürede ünlü olmak, kısa sürede zengin olmak. Ama çalışınca, ama lokal değil global bakınca çok farklı olabilecek insanlara sahibiz fark etmesek de... Neyse yine dallandırıp budaklandırmayalım. Zaten uzadı, şurada kaç kişi kaldık ki okumayı sürdüren.

Nereden geldim Arda konusuna. Zaman Makinesine ihtiyacı olmayan iki oyuncudan: Salih Uçan ve Caner Erkin'den... Bu iki yeteneki oyuncuya yurt dışından teklifler var. Acaba kararları ne olacak. Acaba bu kararlar ileride Zaman Makinesi kullanma ihtiyacı oluşturacak mı onlarda.... Pişmanlık mı yoksa mutluluk mu verecek seçimleri. Umarım gerek duymazlar zaman yolculuğu yaptıran bir araca...

Harun Erdenay'ın NBA'de oynamadığı için net olarak pişmanlık yaşadığını biliyorum. Üstelik teklifler de gelmişti kendisine. Ancak Pegasus huzurlu olduğu İstanbul'u bırakmadı. Aslında gitseydi İstanbul da onunla birlikte gidecekti Yeni Dünya'ya... Zaman Makinesi kullansa sanırım 34 numaralı süzülen adamı ABD parkelerinde izlerdik. Yine biz doyduk bir anlamda kendisine de efsanesi daha da büyük olabilirdi... Harun Erdenay gibisi bir daha gelmez.

Bir de Sergen Yalçın konusu var. Sergen'in Real Madrid ya da Barcelona'nın 10 numarası olması gerektiğine dair hepimiz aynı fikirdeyiz sanırım. Bir zaman makinesi bu konuda neleri değiştirirdi? Nou Camp'ın girişinde gülümseyen hafif kepçe kulaklı sihirli bir solağın heykeli olacaktı belki de. Hatta Messi'nin forma numarası asla 10 olamayacaktı, zira emekli edilecekti Sergen 10 yazan bordo-mavi forma. Hayalci miyim? Bana hayal kurduranlara çok fazla inanmış olmamdan kaynaklanıyor o dediğiniz...

Uzatırım da uzatırım, uzar da uzar bu liste....

Elbette tüm bu 'şöyle olsaydı, böyle olurdu' cümleleri, kelebek etkileri yaratan başlıklar içerisinde. Her şey değişirdi her şey. Ancak bir kere yazıldıktan sonra silinmiyor be manşetler...

Hayat keşkelerle yaşanmıyor da, kendi hayalimizde alternatif gerçekleri düşlememize bir yasak yok. Demişti ya yazar 'İnsanlar sadece hayallerinde özgür olurlar'

Aslında bu yazı, 'Ah be şöyle olsaydı, ah be böyle olsaydı' demek için alınmadı kaleme. Yoksa ninemin bıyıkları olsa amcam olurdu deyip geçmek en kolayı. Güzel olan şeyler zor olan şeylerdir, kolaya kaçmayalım asıl anlatmak istediğim...

Hala varsa okuyan bu satırları; 'Gelecek daha yazılmadı!' demek için kaleme alındı bu yazı.
'Hayat yaptığımız seçimlerdir' demek için kaleme alındı. 'Hayatta hiçbir şey için geç değildir, her şey bitene kadar hiçbir şey bitmiş değildir' demek için kaleme alındı.

Bir film karakteri olan Yoda'nın gerçekten daha gerçek bir biçimde söylediği gibi 'Yap ya da yapma, denemek diye bir şey yok' demek için; 'Ya şimdi ya asla' demek için yazıldı bu yazı.

'Ne istediğinizi düşünmeyin; ne istediğinizi bilin. Çizgi çok ince gibi görünse de fark ömürlük aslında' demek için yazıldı.

Hayat yaptığınız seçimlerdir, ve hayatta hiçbir şey için geç değildir.

Şimdi değil, ama yıllar sonra dönüp baktığınızda harıl harıl Zaman Makinesi aramamanız dileğiyle, başkalarına göre değil kendinize göre doğru olanı yaptığınız ve hayallerinizin peşinde koştuğunuz bir ömür dilerim...