Kusursuz bir an (Hikaye sürüyor...)

Top ağır aksak yuvarlanarak ayağının dibine kadar geldi. Meşin yuvarlak adeta; "Ne yapacağını biliyorsun" der gibi

NTV Spor 28 Nis 2015
Kusursuz bir an (Hikaye sürüyor...)

Top ağır aksak yuvarlanarak ayağının dibine kadar geldi. Meşin yuvarlak adeta; "Ne yapacağını biliyorsun" der gibi, sol ayağına çarptı ve öylece durdu.

Başını mikasa toptan kaldırdı ve hafifçe esen rüzgarın, etrafa kahvrengi tozlar serpiştirdiği toprak sahaya baktı. Güneş sahayı aydınlatıyordu.

Birden yeniden topla birlikte fırtına gibi hareketlendi. O dakikada rakip takımın iki iyi savunmacısı Sertan ve Batu ikilisi önünde bir duvar gibi dikildi. İkisinin de kendilerine ait iyi savunma teknikleri vardı. Ancak istediği zaman geçemeyeceği oyuncu olmadığının farkındaydı. İki rakibinin arasından Tsubasa'vari bir sıçrama ile sıyrıldı. Sertan ve Batu öylece kalmıştı...

Sonra sol kanatta boş pozisyonda olan Mehmet'i gördü. Ona, ayağının içi ile uzun bir pas attı. En yakın arkadaşı Mehmet ile yaptığı paslaşmalar her zaman çok başarılı sonuç vermişti. (Bu arada en önemli özelliği olan şişik Egosu'nu korumak isteyen Erkut, savunmaya dönmek için hızla kendi kale bölgesine doğru koşmaya başlamıştı)

Hisssediyordu. Zamanı gelmişti. Ceza sahasına doğru hareketlenmesi gerektiğinin farkındaydı. Ancak bir şey ona engel oldu. Zaman zaman inkar etse de tüm hücrelerinde yer alan ve her an onunla yaşayan o özel duygu... 

Yine çevresinde her şey, çok yavaş hareket etmeye başladı. Arkadaşlarına anlattığında 'Böyle şeyler sadece filmlerde olur, her zamanki gibi yine çok hayalperestsin' dediği 'zaman durması' kavramını bir kez daha yaşadı.

Hemen yanında, sağ tarafında kalan tribünde oturan ve başka kimseye ona baktığı gibi bakmadığı 'hayatının kızı' ile bir kez daha göz göze geldi...

Evet tribün sağındaydı ama o an hikaye en sol tarafının en sol yerinde en sol duygularla yaşanıyordu...

Yine o anı hatırladı; 'Ben seni arayıncaya kadar sen beni arama' demişti siyah saçları rüzgarda dalgalanırken.

Bir an bir kez daha en sevdiği yere; kızın gözlerinin içine baktı ve bir süre orada öylece kayboldu.

Bu kez kız da hatırladı bazı şeyleri. Kızın aklına gelen bambaşka bir anı olmuştu. Ne demişti şimdi toprak sahada renkli gözleri ile kendi gözlerine bakan ve kendisi için yeri herkesten farklı olan bu formalı çocuk, elini tutarken;
"Sen benim kızımsın. Senin eline çöp batsa benim elim kanar. Ne olursa olsun bu asla değişmeyecek. Seni seviyorum..."

Çocuk bunları söylediğinde, kız her zaman yaptığı gibi saçını başının üzerinde topuz yapmış ve bir kurşun kalemi toka niyetine kullanarak tutturmuştu. Çocuğun kendisini başka kimsenin kimseyi sevemeyeceği gibi sevdiğini biliyordu. Evet 'Bu asla değişmeyecek'ti.

Bir süre öylece bakıştılar... Her zamanki gibi kelimeler olmadan uzun uzun konuştular...

Bu özel an bilimsel anlamda birkaç saniye, ruhsal dünyada ise saatler sürdü...

Sonra ikisi de hafifçe gülümsedi... 'Bazı hikayelerin başı ya da sonu yoktur. Sadece hikayenin kendisi vardır'... Zor bulunur az vardır ama vardı. Bu da o nadir hikayelerden biriydi. İkisi de biliyordu: Tüm yaşananlara rağmen hikayeleri yazılıyordu, yazılmaya devam edecekti...

Mehmet'in 'Ortaya geç' diye bağırmasıyla zaman bir anda tekrar akmaya başladı. Kıza gülümsedi ve karşılık aldığı gülümsemesi ile uçarcasına ceza sahasına koştu.

Erkut, Düzey, Sertan, Batu ve İbrahim'in bakışları arasında arka direğe doğru hareketlendi.

Her zamanki gibi Mehmet'ten harika bir orta gelmişti. Top adeta ruh kazanmış gibi rakip savunmacıları bir bir geçti... Kalenin sağ çaprazında arka direğin ön bölümünde yerini almıştı.

O topun herkesi geçip kendisine geleceğini daha kızın gözlerine ilk baktığı an hissetmişti.

Adeta bir sanatçı edası ile hafif yana eğildi ve futbolun en güzel fırça darbelerinden olan vole ile meşin yuvarlağı, sol tarafta iki direğin birleştiği ve 90 diye tabi edilen noktanın biraz altından ağlarla buluşturdu...

Herkesin elleri havadaydı. Gülümsedi ve şu an sağında kalan ama aslında sonuna kadar sol tarafında yer alan tribüne doğru koşmaya başladı. Tribünün önünde durdu. Bir kez daha kızın gözlerinin içine baktı ve geri kalan tüm golleri gibi bu golü de ona armağan etti.

Çocuğun attığı gol kızın kusursuz gülüşünü bir kez daha ortaya çıkardı. İşte en sevdiği tebessüm yine karşısındaydı. Bazı anlar kelimeler için bile fazla kusursuzdu... Aklında bu özel anı hatıra müzesinin en özel yerine kaydetti..
Bir kez daha göz göze geldiler.

Maç da hikaye de devam ediyordu...

Ama şimdilik böyle gülümsemek yeterliydi...

Başka bir şeye gerek yoktu...

Bazı anlar hikayenin ta kendisiydi...