Babam ve Oğlum

Benim babam Galatasaraylı. Fanatik değildir, hatta memleketine yakın olduğu için Trabzonspor’u da çok sever.

NTV Spor 12 Ara 2010
Babam ve Oğlum

Benim babam Galatasaraylı. Fanatik değildir, hatta memleketine yakın olduğu için Trabzonspor'u da çok sever. Elbette gönül verdiği sarı kırmızılı renklerin yenmesine sevinir, yenilmesine bir hayli üzüldüğü gibi. Babam, ben 6 yasındayken ilk Galatasaray formamı almıştı. Formam sarıydı, sırtımda 9 numara vardı ve çok gururluydum. Almanya'daki arkadaşlarım Bayern Münih formasıyla mahalle maçı yaparken, ben hep o formayı giyerdim.

Gurbette yaşadığımız için, maçları eskiden radyodan takip etmek zorunda kalırdı babam. Ben çok fazla birşey anlamazdım Orhan Ayhan ve diğerlerinin anlatımından. Ama babam heyecanla dinlediği için, onun yanında 90 dakika oturur, onun sevindiğinde sevinir, onun üzüntüsünde üzülürdüm. Babam, beni 10. yaşımda ilk kez Ali Sami Yen'e götürdü. Bir Altay maçıydı. Skorunu zor hatırlarım ama o gün hayranlıkla 90 dakika ve daha fazlasını sadece tribünleri izlediğimi hatırlarım. O marşlar, o coşku, çok büyüleciydi.

Babam, beni 11, 12, 13 yasında da Ali Sami Yen'e götürdü. Ağustos'tan, Ağustos'a Türkiye'ye gelen Almancı çocuktum ve her Ali Sami Yen'e geldiğimde mutluydum. Münih'deki evimize uydu anteni izni çıkmıştı bir zaman sonra. Ali Sami Yen'i artık yılda bir kez değil, her hafta görme mutluluğuna ulaşmıştım.

Galatasaray'ın, Avrupa'da başarı elde etmeye başladığı dönemlerdi. Bir Barcelona maçında Arif Erdem'in topla beraber kaleciyi de ağlara gönderdiği şutu hatırlıyorum dün olmuş gibi. O gün Ali Sami Yen'de olmayı çok istemiştim ama Almanya'daydım ve maç bitmeden, ertesi gün okulumun olduğu için, erkenden yatmak zorundaydım. Ancak nice zaferler gelmişti bu statta ve onlara şahit olabiliştim. Çocukluğumun mutluluk mabedlerinden birtanesiydi ve ben her Ağustos ayında gitmeye can atıyordum. Yaşım ilerlediğinde, artık babamsız da gidebiliyordum ve o'na yaşadıklarımı anlatıyordum büyük bir heyecanla.

Babamla, cumartesi akşamı Ali Sami Yen finalini yaptık televizyon başında. Tabii ki bir kupa maçı da olacak daha ama lig Gençlerbirliği maçı ile noktalanacaktı. Güzel bir final beklense de, Galatasaray yine yaptı yapacağını ve alışkanlık hale gelen kötü futboluyla sahadan yenilgi ile ayrıldı. Babam, Galatasaray'ın yenilmesine üzüldü ama ortak üzüntümüz tribünlerde olanlardı. Çocukluğumun önemli bir parçası Ali Sami Yen'e böyle veda edilmemeliydi. Bana ve birçok Ali Sami Yen çocuğuna bunlar yaşatılmamalıydı.

Babamla nice güzel Ali Sami Yen anılarım var ama yarın birgün bir benim bir oğlum olduğunda, ona ilk formasını aldığımda ve ona Ali Sami Yen'i anlattığımda bu kara günümü de anlatmak zorunda kalacağım. Birgün oğlum olduğunda, "Ali Sami Yen Stadı bir efsaneydi" diye anlatmaya başlarken, bu günü hep hatırlayacağım. Emeği geçen herkese teşekkürler, umarım sizinde çocuklarınıza anlatacaklarınız olur birgün. Pişmanlıklarınızı ifade edersiniz belki. Diğer takımlar için cehennem, sarı kırmızıya gönül verenler için cennet olan Ali Sami Yen'e nasıl veda ettiğinizi hatırlarsınız, belki de içiniz sızlar. Renk sevgisi sadece skorla sınırlı olan sizler.

Efsanelerine saygısı olmayan bir camia, en büyük efsanesine Cumartesi akşamı en ağır ihanetini yapmıştır. Aslantepe'de görüşmek üzere...