Omlet mi olsun rafadan mı?

Schuster'in teknik-taktik yeterliliği tek başına bu takımı başarıya ulaştıramaz.

NTV Spor 20 Şub 2011
Omlet mi olsun rafadan mı?

Ecnebilerin en çok kullandığı benzetmelerden biridir, omlet yapmak için bir kaç yumurta kırmak gerekir. Bernd Schuster Beşiktaş'ın başına geldiğinden bu yana ondan hem Beşiktaş yönetimi hem de taraftar Avrupa'da kendine yer edinen, Şampiyonlar Ligi olmasa da UEFA Avrupa Ligi'nde başarılı olabilecek bir takım yaratmasını beklediler, istediler. Hatta başkanlık yağtığı dönemde genelde aceleci olmakla, başarıya hemen ulaşmak için sürekli transfer yapıp, antrenör değiştirmekle (haklı olarak) suçlanan Yıldırım Demirören bile devre arası transferlerinin ardından biz önümüzdeki senenin takımını kuruyoruz, sabır etmek gerekli diyecek kadar temkinli ve sabırlıydı.

Peki bu başarılı takım, Avrupa maçlarına çıkarken karşı tarafa korku verecek, Avrupa'da kupa kazanmayı kendine gerçekçi bir hedef olarak koyabilecek, Türkiye'de kupalara ambargo koyabilecek, “yenilmez armada” nasıl oluşturulacak. Bunun taktik-teknik açıklamasını yapmak sayfalar sürer. En basit haliyle Rıdvan Hoca'nın her zaman dediği gibi iyi futbol, iyi oyuncularla oynanır. Beşiktaş yaptığı yabancı oyuncu transferleriyle bunun ithalat ayağını tamamladı ama yerli oyuncu kalitesini de mutlaka yükseltecektir. Oyun anlayışı olarak, sürekli atak yapmayı düşünen, topa hakim olup, onu doğru yönlendiren, savunmayı ileri uçtan başlatan, savunma hattını ileride kurup topun oynandığı alanı kısaltan, bu sayede rakip takımı kendi alanına hapseden bir takım. Kısaca Schuster'in şu ana kadar söylediklerinden ve yaptığı seçimlerden bu kadarını çıkarmak mümkün. Peki schuster bunları yapabilir mi? İstikrar konusunda bu kadar sorun yaşayan bu topraklarda kendi oyun mantalitesine sadık kalabilir mi?

Açıkçası eğer bunları Schuster yapamazsa kimse yapamaz, Almanya vatandaşı olan ama ısrarla İspanyolca konuşan Schuster tam bir Fransız kibrine sahip. Kendi doğruları dışında herhangi bir doğruya bütün kapıları kapalı. Son ana kadar da bu doğrularından vazgeçecek gibi durmuyor. Amacım Beşiktaş'ı küçümsemek değil ama Real Madrid'te bile kolayca Barcelona'yı yenemeyiz diyebilen bir adamdan bahsediyoruz. Tabi ki inandığı oyun sisteminde sonuna kadar direnecek. Ama bu tek başına yeterli olmaz.

Schuster'in teknik-taktik yeterliliği tek başına bu takımı başarıya ulaştıramaz. Rıdvan Hoca'nın lafına bir ekleme yapalım, iyi futbol sadece iyi futbolcularla değil aynı zamanda teknik patrona saygı duyan futbolcularla oynanır. Yani Schuster'in mutlaka kendi takımını oluşturması gerekiyor. Türk futbolunda teknik adam harcama alışkanlığı futbolcuların elini fazlasıyla güçlendirmiş durumda. Şu ana kadar Schuster bu konuda yönetimin de desteği ile hiç taviz vermedi. Fatih Tekke, İbrahim Üzülmez ve son olarak Bobo olaylarında Schuster çok basit olaylar sonrasında bile kendisinin hancı futbolcuların yolcu olduğunu gösterdi. Belki de bu olaylarda haklı değildi ama zaten bu oyuncuların gönderilmesi onun ileride yaşanabilecek olayların önüne geçmesine neden oldu. Burada bir parantez açıp futbolun en başarılı teknik direktörü “Sir” Alex Ferguson'dan örnek verelim. Ferguson ilk büyük başarılarına ulaştığı Aberdeen'de John Hewitt'e kendisini trafikte solladığı için ceza vermişti, daha yakın tarihte Manchester United'ın yetiştirdiği en büyük yıldızlardan biri olan David Beckham'ın yüzüne maçın devre arasında krampon fırlatmış ve sonrasında da oyuncusunu Real Madrid'e göndermişti.

Schuster'in yaklaşımı başarılı olur mu? Beşiktaş Schuster'de ısrar ederek “yenilmez armada”yı yaratabilir mi? Bunlara cevap vermek mümkün değil ama kesin olan bir şey var Schuster tek patron olarak kendi ağırlığını takıma yansıtamadığı sürece kafasındaki futbolu sahaya yansıtamayacak. O yüzden ilk lafımızı tekrar edelim; bir kaç yumurta kırmadan omlet yapamazsınız.