Futbola doğduğu Almanya'da ikiz kardeşi ile birlikte başladı. Ancak onun kariyeri kardeşinden daha hızlı yol alıyordu. Birlikte oynadıkları Wattenscheid'dan 2003 yılında Schalke'ye transfer oldu. Kardeşi ise Kaiserslautern'e gitti. Sonrasında 2006 yılında Schalke'de yolları bir kez daha kesişti. Birlikte 1 yıl oynadıktan sonra o Schalke'deki 4'üncü yılının sonunda bu defa Almanya'da her futbolcunun hayali olan Bayern Münih'in yolunu tutarken Alman devinde 2010 yılındaki Şampiyonlar Ligi finalinde ilk 11'de yer alma onurunu yaşadı. İkiz kardeşi ile ise yolları Milli Takım dışında bir daha hiç kesişmedi.
Geçen yıllar içinde her transfer döneminde tabii ki Türkiye'ye özellikle de Galatasaray ile Fenerbahçe'ye transferi konusunda sürekli haberlere konu oldu. Ama o, 4 yıl boyunca Bayern Münih forması giymesinin ardından Türkiye yerine İspanya'nın yolunu tutarken formasını giyeceği kulübün adı dünyanın en büyük kulübü olan Real Madrid idi. Ancak Real'de yalnızca 12 karşılaşmada forma giyebildi. 2012 yazında yıllardan beri süregelen transfer dedikodularına noktayı koyarak Galatasaray'a transfer olurken 4 yıllık sözleşmeye imza atıyordu.
Hamit Altıntop'dan söz ediyorum. Galatasaray'da beklentileri tam olarak karşılayamamış olması nedeniyle aldığı yüksek ücret eleştiri oklarının sürekli hedefinde olan Hamit, özellikle Milli Takım ve Galatasaray maçları sonrası uzatılan mikrofonlara söylediği sözlerle de dikkat çekiyor. Çünkü Türkiye'de bizler futbolcuların artık tiye alınan “önümüzdeki maçlara bakıcaz” klişesine o kadar alışmışız ki, Hamit'inki gibi dolu içeriğe sahip konuşmalar bize yabancı geliyor, çoğunluğun hoşuna gitmiyor.
İyi futbolculuğunun yanı sıra müthiş profesyonelliği, çok düzgün karakteri ve her zaman özeleştiri yapabilen ve gerçekleri korkusuzca dile getiren biri olarak Türkiye'deki genel oyuncu profilinden ayrılan 31 yaşındaki oyuncunun bu bağlamda futbolu bıraktıktan sonra da örneğin bugün formasını taşıdığı Galatasaray'a profesyonel bir yönetici olarak hizmet verebileceği düşüncesini taşıyorum. Almanya'dan belli bir alt yapısı olan ve o sistemin içinde yoğurulan, dünyanın en büyük kulüplerinden ikisinde yer almış biri olarak Hamit Altıntop, alacağı bir eğitimle Almanya'da örneklerini gördüğümüz sportif direktörlük modelini Türkiye'de hayata geçirebilir.
Türkiye'de futbolcular genelde aktif futbol kariyerlerine son verdikten sonra ya yorumcu oluyorlar ya da antrenörlük kariyerine başlıyorlar. Futboldan gelen yönetici bazında çok büyük bir boşluk söz konusu. Matthias Sammer, Rudi Völler, veya Michael Zorc benzeri örnekler göremiyoruz. Bizde sportif direktör adı altında görev yapanların işi ise abilik yapmak. Hiçbir yetkileri yok, tokmak hep yöneticilerin elinde. İşte Hamit Altıntop, bu bağlamda yukarıda örnek verdiğimiz isimler gibi çalıştığı kulübün tek söz sahibi futbol direktörü olarak görev yapabilir. Ben onun böyle bir görevi rahatlıkla yapabileceğine inanıyorum. Ancak bunun için kulüp yöneticilerinin bu modeli tam anlamıyla uygulamayı kabul etmeleri ve o vizyona sahip olmaları gerekiyor. O gün geldiğinde Türk futbolunda gerçekten bir şeyler değişmeye başladı diyebiliriz.
HAMİT ALTINTOP'UN KARİYERİ
2 Bundesliga şampiyonluğu
2 Almanya Kupası şampiyonluğu
2 Almanya Lig Kupası şampiyonluğu
1 İspanya La Liga şampiyonluğu
1 Süper Lig şampiyonluğu
1 Türkiye Kupası şampiyonluğu
2 Türkiye Süper Kupa şampiyonluğu
1 Kez Şampiyonlar Ligi finali (B.Münih ile)
