Toprak, Belözoğlu ve dev aynası hastalığı

Her fırsatta “Türk olmaktan guru duyuyorum ve kendimi Türk hissediyorum” diyen Ömer Toprak bana göre bu bağlamda asla milliyetçilik söylemleri ile suçlanamaz.

NTV Spor 26 Mar 2015
Toprak, Belözoğlu ve dev aynası hastalığı

ÖMER TOPRAK
Milli Takım'ın önemli bir değeri olarak gördüğüm Ömer Toprak sessizliğini bozdu ve Alman Süddeutsche Zeitung'a konuştu. Sözlerini NTVSpor.net'de okuyabilirsiniz.
 
Şimdi düşünelim. Bundan 1 yılı aşkın süre öncesi Milli Takım kampında bir skandal yaşanıyor ve bu skandal hasıraltı ediliyor. Gerçek ortaya çıktıktan sonra ise mağdur olanlar suçlu durumuna düşürülüyor ve kadroya alınmıyor. Nedeni de sakatlık nedeni ile kadrodan aflarını istemiş olmaları. Oysa olayın gerçekleştiği tarihte Fatih Terim gerekenleri yapsaydı bugün bu skandal çoktan unutulup gitmişti. O dönem yapılacak şey Gökhan Töre'yi ceza kuruluna sevk etmek ve resmi olarak belli bir süre men cezası vermek, cezasını tamamlayınca da hak ediyorsa yeniden Milli Takım'a almaktı. Olay bugünlere kadar geldiyse bunun baş sorumlusu, olayı iyi yönetemeyen ve halı altına süpüren Fatih Terim'dir.
 
Her fırsatta “Türk olmaktan gurur duyuyorum ve kendimi Türk hissediyorum” diyen Ömer Toprak bana göre bu bağlamda asla milliyetçilik söylemleri ile suçlanamaz. Olay polisiye bir durum teşkil etmesine rağmen Türk futboluna zarar gelmesin diye kendine düşeni yapmış durumu polise ve medyaya değil yalnızca yetkililere bildirmiştir. Ama ne yazık ki karşılık bulamamıştır. Çünkü yetkililer işi ört bas etme derdine düşmüşlerdir. Bununla birlikte Ömer kendisine haksızlık yapanlara ve olaya gerektiği gibi müdahale etmeyenlere tepkisini ortaya koymaktadır. Bu bağlamda da kendi bakış açısından karakterli bir duruş sergilemiştir. Hakan Çalhanoğlu ise bu olaydan onun kadar etkilenmemiş ve daha anlayışlı davranmış olabilir. Ona da herhangi bir suçlama yapmak yersizdir.
 
Diğer yandan Volkan Demirel olayında da Fatih Terim tamamen keyfi davranmaktadır. Bir milli maç öncesi haklı veya haksız bir futbolcu sahayı terk edip oynamak istemiyorsa yapılması gereken o oyuncunun Disiplin Kurulu'na sevk edilerek men ceza almasıdır. Oysa Terim, Volkan Demirel'i tamamen kendince cezalandırarak Milli Takım'a almamaktadır. Gökhan Töre'ye de aynı malum olay sonrası aynı uygulamayı yapmıştır. Oysa cezalar daima kurumsal olur. Bir cezanın amacı kamuoyunu tatmindir. Hukukta bazı hallerdeki “kamu davası” bunun için vardır. Terim'in uyguladığı gibi adalet olmaz. Her iki olayda da Fatih Terim bana göre kötü bir yönetim göstermiştir. Ha Gökhan Töre ve Volkan Demirel men cezası alırlarsa kulüpleri ne der derdine düşülmüşse onu bilemem.
 
EMRE BELÖZOĞLU
Yıllardır saha içindeki olumsuz davranışları ile sürekli gündemde olan Emre Belözoğlu ile ilgili olarak çok sıklıkla söylenen bir şey var: "Saha dışında çok efendi, saygılı ve terbiyeli"
 
Hayatımda duyduğum en saçma laflardan bunlar. Bir kere, iki şeyi birbiriyle karşılaştırmak için durumun atmosferinin aynı koşulları içermesi gerekir. Emre Belözoğlu saha içindeki kora kor mücadeleyi yönetememekte ve olumsuz davranışlar içine girmektedir. Saha dışında Emre İle karşılaştığını söyleyenler ne yapıyorlar, Emre ile bir mücadele bir tartışma içindeler de Emre onlara çok mu nazik davranıyor? Olan şey herhangi bir yerde karşı karşıya gelindiğinde çoğunlukla “Merhaba, nasılsın, iyiyim abi” gibi yüzeysel konuşmalardır. Zaten bundan öteye de gitmez, bir futbolcunun dışarı ile ilişkileri. Yani Emre ne yapacak durup dururken kafanıza bir şey mi geçirecek. Emre Belözoğlu'nun saha dışında sakin terbiyeli ve nazik olduğunu iddia etmek için onunla dışarıda da bir çıkar çatışmasına girmek gerekiyor. Ha o zaman da diyorsanız “Emre çok efendi” sözüm olmaz.
 
DEV AYNASI HASTALIĞI
Beşiktaş'ın Club Brugge'ye elenmesi bize bir kez daha gösterdi ki, biz futbol konusunda kendimizi dev aynasında görüyoruz. Hatırlayalım. Kura çekiminde Beşiktaş Başkanı Fikret Orman adeta bir gol sevinci yaşayarak havalara zıplamıştı. Belçika gibi futbol kültürü üst düzeyde bir ülkenin önemli takımına “köy takımı” diyenler çıktı. Yapılan yorumların çoğu da “Brugge'ü geçip finale gider bu takım” şeklindeydi. Keza Galatasaray'ın, Şampiyonlar Ligi grup kuraları çekildiğinde rakibi olan Anderlecht de çantada keklik olarak görüldü ve Galatasaray en kötü üçüncü olarak Avrupa Ligi'ne gider şeklinde yorumlar yapıldı.
 
Buradan şu sonuç çıkıyor: Bizim futbol dünyamıza göre Bayern Münih, Barcelona, Real Madrid, Chelsea, Arsenal, Manchester United gibi kalburüstü takımlardan hemen sonra biz geliyoruz. Milli Takımlar bazında da Brezilya, Arjantin, Almanya, İspanya'dan sonra gelen yine biziz. Diğer yandan aslında bizim futbolcularımız hep çok yeteneklidir, süperdir tek sorun eğitimdedir. Kısaca kendini sürekli bir dev aynasında görme hastalığı ve karşı tarafı küçümseme söz konusu. 
 
Hanımlar, beyler... İngiltere'nin Avrupa'da silindiği bir futbol dünyasında biraz haddimizi bilerek konuşmamız gerekmiyor mu? Yetenek olarak daha iyi oyunculara sahip olmak daha iyi takım olma anlamına gelmez. İddialı ve mücadeleye hazır olalım ama burnumuz bir karış havada olmasın. Yoksa daha çok hüsranlar yaşarız.