Tekno ritmli samba

2002 Dünya Kupası için "Play Station Dünya Kupası" denmişti sürprizler nedeniyle. Peki ya 2014 için ne diyeceğiz?

NTV Spor 14 Tem 2014
Tekno ritmli samba
2002 Dünya Kupası için "Play Station Dünya Kupası" denmişti sürprizler nedeniyle. Peki ya 2014 için ne diyeceğiz?
 
"Klişeleri ve ön yargıları yıkma kupası" olabilir mi?
 
Almanlar'ın tekno ritmli samba yapan Brezilya gibi oynadığı, Brezilya'nın 90'ların Almanya'sının kötü bir taklidi gibi oynadığı kupa.
 
Almanya'nın sadece Almanya olduğu için oynadığı futbol sayesinde taraftar kazanmayı başardığı bir kupa.
 
Almanya'ya bir bakalım isterseniz. Guardiola'nın Bayern'inin topa sahip olma bilgisini Klopp'un Dortmund'unun hızlı kontralarıyla harmanlayan bir takım. Joachim Löw'ün bu sentezi üretmesi sürpriz değil. Ama bizim alimlerimiz 15 yıl önce Fenerbahçe'nin belki de televizyonlu dönemde en iyi futbol oynadığı zamanlarda onu yerden yere vurmuştu. O oyunu okuyamazdı!
 
Almanlar 2002'de final oynamıştı. Ne güzel işte! Yok öyle değil işin aslı. “Doğru dürüst top oynamadık” dediler ve altyapıya el attılar. Bizim gibi birkaç kişiyi gönderip yerlerine birkaç kişi almadılar. Sistemi değiştirdiler. İşte bu takım, o devrimin sonucu. 2000'li yılların ortalarından itibaren gelen genç milli takım başarılarının ürünleri bu çocuklar.
 
90'larda kazanırken çirkin oynardı Almanlar. Klinsmann ve Löw'le birlikte kazansalar da kaybetseler de güzel oynamaya çalışıyorlar. 20 yıl öncesinin her yol mübahçıları artık yok. Kanını akıtmaktan çekinmeyen Schweinsteiger'e siz çirkeflik yaptıramazsınız. Mesut'un topla yumuşaklığını, Kroos'un oyun görüşünü, Lahm'ın elfleri andıran zerafetini kimle kıyaslayacaksınız? Lahm 90'larda bu fizikle oynatılır mıydı koskoca Almanya'da?
 
Klose 4 kupada 16 gol atarak tarihe geçti. Önceki lider Ronaldo 3 kupada 15 gol atmıştı. Gerd Müller 2 kupada 14 gol bulmuş, Fontaine tek kupada 13 atmıştı. Sırada 5 kupa oynayacak golcü var! Müller olabilir mi? 2 kupa 10 gol. Belki de 5 kupaya bile gerek yok.
 
İyiden bu kadar bahsettik. Yahu yarı finalde kendi evinde 7 gol yemek ne demek? Zavallı Barbosa 64 yıl önce 2 gol yedi diye ne çekti öyle! Yarı finalin günah keçileri Scolari ve Fred oldu. Açıkçası Büyük Phil bu kez gerçek anlamda patladı. Parreira ile kafa kafaya verip çıkardıkları ürünün bu olması akıl alır gibi değil. Ama Allah için kupaya damgalarını vurdular.
 
Arjantin'de hücumun merkezi Messi'ydi. Ama takımın merkezi Mascherano'ydu. Bosna maçının devre arasında teknik direktör Sabella'ya gidip, “Hoca 4'lü savunmaya geçelim” diyen futbolcular, finalin kapısını açtı. Hücum aksiyonlarında en etkili oldukları maçın gol atamadıkları ve Di Maria'dan yoksun oldukları final olması şaşırtıcı.
 
Efendim yıllar önce genç Gullit yeni yeni ortaya çıkarken bir rakiplerinin hocası en tecrübelşi oyuncularından ikisini yanına çağırmış. “Çocuklar orta saha size emanet. Gullit top almaın”. Demesi kolay tabii ki. Gullit şov yapmış. O oyunculardan birisi Dick Advocaat. Diğeri Louis Van Gaal.
 
İnadım inatçılardan olarak bilinen Van Gaal, çoluk çocuk takviyeli Hollanda'yı üçüncü yaparken İspanya ve Brezilya karşısında görkemli galibiyetlere imza attı. Futbol bilgisine ve taktisyenliğine şapka çıkartılır. Hele hele Tim Krul'u bir Süpermen edasıyla Kosta Rika maçında oyuna sokuşu unutulmaz. Ama Manchester United'da İngiliz basını başta olmak üzere kavga edeceği çok adam olacak. Düşünün adam Romero'ya penaltı kurtarmayı öğretmiş. Sıra İngiliz tabloid basınına futbol öğretmekte.
 
Gelelim şu Suarez olayına. Bana büyük haber demeyin. Birisi Suarez'i ısırırsa haber olacak. Chiellini'yi ham yaparken neler hissediyordu bilemeyiz ama İspanya'da bunlara devam ederse onu ısırmaya talip çok adam çıkar. Her şeye rağmen Ölüm Grubu'nda ölmeyen tek favori Uruguay'dı. Ama aynı İtalya ve İspanya'da olduğu gibi sadakat başlarına iş açtı.
 
James ya da artık ülkemizde bilinen adıyla Hames, sadece Kolombiya'nın gururu olmakla kalmadı. Gol kralı olurken bugüne kadar onu fark etmeyenlere selam yolladı. Araya parça atarak şunu söyleyelim futbolcuların isimlerinin telaffuzunu öğrenmek bir mesleki övünç değil mesleki sorumluluktur. Ama bir yandan Hames derken diğer taraftan Çiellini demek, bir taraftan Koyt ya da Köyt derken (ki bu da tam olarak doğru değil. Flamanca'nın kendine has söyleyiş şekli Kaouöiuiyt gibi bir şey dememiz gerektiriyor) Şnayder demek de çok sağlıklı mı tartışılır.
 
Dünya Kupası'nda anlatılacak çok şey var. Kalecilerin müthiş performanslarını sayabiliriz mesela. Ospina, Ochoa ve tabii ki Navas. Ama Manuel Neuer, kaleciliği sadece kaleye gelen topları kurtarmak olmadığını gösterdi. Guardiola ile birlikte artan oyuna katkısı, bana göre onu şu anda sadece Dünya Kupası'nın değil dünyanın en iyisi yapıyor.
 
Ve hakemlerimiz. Cüneyt Çakır ve ekürileri Tarık Ongun ve Bahattin Duran, hakemlerin tel tel dökülmekle kalmayıp maçların sonucunu değiştirme çabalarının zirveye çıktığı bir kupayı lekesiz ve yari finalle tamamladı. Klasik soruyu soralım. Niçin Türkiye'de eyyam kokan kararlar var da yurt dışında farklı? O zaman da derim ki topluca aynaya bakarsak sorumluları görürüz.
 
Kosta Rika'dan Cezayir'e, ABD'den her şeye rağmen Belçika'ya kadar, Fransa'nın iki yıl sonrasına randevu veren kadrosundan İspanya'yı devirip Brezilya maçında direğe takılan şili'ye kadar turnuvayı renklendirenlere selam olsun.