NBA'e, 2003 yılında doğrudan liseden adım atan Lebron James, ilk şampiyonluğunu yaşamak için 2012 yılına kadar beklemek zorunda kaldı. Bu süreçte önce Cleveland, ardından Miami ile 2 kez finalde kaybeden James'e yönelik en büyük eleştiri, tüm üstün fiziksel özellikleri ve basketbol yeteneklerine karşın, sorumluluk almaktan kaçınmasıydı.
James'e yönelik eleştiriler, 2011'de Miami ile Dallas'ı karşı karşıya getiren final serisinde zirveye çıktı. Dallas, seriyi 4-2 kazanırken, son çeyreklerde oyundan silinen James'in, hiçbir zaman bir "kazanan" olamayacağı konuşulmaya başlanmıştı.
Ancak James 2 yıl içinde, takımı Cleveland'ı canlı yayında terkeden bir hainden, basketbol dünyasının en büyük ismine dönüştü. Geçen sezon Oklahoma City ile oynanan final serisinde, üzerindeki "kaybeden" etiketini nihayet yırtıp atan James, bu sezon NBA tarihine geçecek bir performans sergiledi.
Normal sezonu bir dış oyuncu için yüzde 55 gibi inanılmaz bir şut yüzdesiyle tamamlayan James, kariyerinin 4. MVP ödülüne layık görülüyordu. Miami'yi, sakatlığı nedeniyle Dwyane Wade'in tökezlediği; büyük üçlünün diğer parçası Chris Bosh'un performansının çarpıcı şekilde düştüğü dönemde de, önce Indiana; ardından da San Antonio serilerinde James taşıdı.
Final serisinin 7. ve son maçında 37 sayıyla oynayan James, bugün sadece hücumda değil; savunmada da NBA'in en yıkıcı gücü olarak görülüyor. Adını şimdiden NBA tarihinin en büyükleri arasına yazdıran LeBron James'in, kariyeri sona erdiğinde hangi noktada olacağını ise zaman gösterecek.