Karademir: Futbolcular Rock Star gibi

Milli buz patencimiz Tuğba Karademir NTV Spor’a özel açıklamalarda bulundu. Karademir, Türkiye'de sadece futbolcuların rock yıldızı gibi yaşadığını söylerken bir çok çarpıcı açıklama yaptı.

NTV Spor 19.11.2008 - 12:46
Karademir: Futbolcular Rock Star gibi

Çoğumuzun adını dahi duymadığı Tuğba Karademir, 2010 Vancouver Kış Olimpiyatları'na direk katılma hakkı kazanan ilk milli buz patenci olarak biz farkında olmadan tarih yazıyor.

Tuğba Karademir ülke tarihinde ilk kez rekor kırarak, geçen sezon Dünya Şampiyonası'nda elde ettiği başarıyla, elemelerden geçmeden Kış Olimpiyatları'na direk katılma hakkı kazandı. Dünyanın dört bir yanından yüzlerce sporcunun yarışacağı 2010 Vancouver Kış Olimpiyatları'na gidebilen 2 isimden biri Tuğba.

Spor hayatını devam ettirebilmek adına, ailesiyle birlikte genç yaşta Kanada'ya yerleşmek zorunda kalan bu pırıl pırıl, azimli sporcuyu kaçımız tanıyoruz? Nasıl yalnız olduğunun, bugüne kadar ne zorluklarla karşılaştığının ne kadar farkındayız? Merak ediyorsanız cevabı, spor medyasının ilgisizliğinden özel sektörün umursamazlığına, kendi imkanlarıyla oluşturduğu koroegrafiden Türk olduğu için kendisine önyargılı yaklaşan hakemlere kadar birbirinden çarpıcı ve bir o kadar da üzücü açıklamalar yapan Tuğba'da.

"ÖZEL SEKTÖRDEN HİÇ DESTEK YOK"
Tuğba tebrik ederiz, bir ilki başardın. Öncelikle Olimpiyatlar'ın nasıl geçeceğini düşünüyorsun? Hem kendi açından, hem de genel olarak…

Bu sefer çok başarılı ve istikrarlı sporcular mücadele edecek ve yarışmalar kıran kırana geçecek. İlk 3'ü tahmin etmek çok zor. Tabi ki favoriler var ama genellikle Olimpiyatlar'dan sürpriz şampiyonlar çıkıyor. Benim için önemli olan kendi programlarımı tertemiz bir şekilde sunabilmek. Bunu da başarabileceğime inaniyorum.

Olimpiyatlarda Türk motifleriyle süslü özel bir kostüm giyeceksin. Kim hazırladı bu kostümü? Pistte nasıl bir Tuğba göreceğiz?
Bu kostümü ve şimdiye kadar giydiğim her kostümü sağolsun annem hazırladı. Karşınıza kararlı, kendine güvenen modern bir Türk kadını olarak çıkmak istiyorum. Ayrıca geleneksel Türk müziğini modernize eden bir parça eşliğinde kayacağım.

Fransa, İtalya, Rusya gibi ülkeler Avrupa ve Dünya Şampiyonaları'na birkaç sporcu birden yolluyor ve o sporcular hem kendi aralarında, hem de diğer ülke sporcularıyla yarışıyor. Bir zamanların Irina Slutskaya-Maria Butyrskaya veya Alexei Yagudin-Evgeni Plushenko çekişmesinde olduğu gibi. Sen bu anlamda hep kendinle yarışıyorsun. Birgün Türkiye de Artistik Patinaj Şampiyonaları'na birkaç sporcu birden gönderebilecek mi?
Türkiye'de de başarılı olabilecek, geleceği parlak bir çok sporcu var. Bizim sporcularımız yetenekli ve çalıskan. Yavaş yavaş alt yapımız, antrenörlerimiz, hakemlerimiz de çoğalıp yetişiyor. İleride kesinlikle bir kaç iddiali sporcuyla şampiyonalara katılıp, onların hem diğer sporcularla olan mücadelesine, hem de kendi aralarında yarışmalarına tanıklık edeceğiz. Ama sorunlarımızdan bir tanesi ve en büyüğü, özel sektörden hiç destek gelmemesi. Bu sporun bir değeri yok malesef ülkemizde. Bu acı gerçek yüzünden ne sporcular ne de aileleri motive olabiliyor.

"BİZDE SADECE FUTBOLCULAR ROCK STAR GİBİ YAŞIYOR"
Sen de buz patenine devam edebilmek için ailenle birlikte evini, ülkeni bırakıp Kanada'ya yerleştin. Pek çok aile, ülkemizde ciddiye alınmayan bu spor için bu kadar büyük bir fedakarlığa katlanmazdı. Bu kadar çok mu sevdin bu sporu? Ailenin böylesine vizyon sahibi olmasını neye bağlıyorsun?
Daha en baştan bu alanda Türkiye'de geleceğimin olmadığını gören ailem, beni farklı sporlarla tanıştırmaya ve tatlı dille ikna etmeye çalıştı. 2 yıl bale eğitimi aldım. Sonunda vazgeçmeyeceğimi anladılar ve kendilerini çözüm aramak zorunda hissettiler. Ailemin felsefesine göre insanlar hedefleri için ellerinden geleni yapmalı ve ileride içlerinde kalan şeyler yüzünden pişmanlık duymamalılar. Herkes sınırlarını öğrenmeli ve bu sınırları sürekli zorlamalı. Onlar da ileride yaşanması muhtemel "eğer olanaklar olsaydı, ben de başarabilirmiydim?" keşkesini ortadan kaldırmak istediler. Bütün zorlukları göze almalarını, bana olan sevgilerine ve inançlarına bağlıyorum.

Kendini yalnız hissettiğin oluyor mu?
Tabi ki. Biz aile olarak kolay yolu seçmedik. Bunun yanı sıra buz pateni ferdi spor oldugu için, ben her gün kendi başıma calışıyorum. İyisiyle kötüsüyle her şeyin sorumlusu benim. Halihazırdaki yarışma baskısının üzerine, ülkemin bu spordaki yerinin benim başarıma dayanıyor olması, üzerimde daha büyük bir sorumluluk hissetmeme neden oluyor.

Yurt dışında patenciler adeta rock star gibi yaşarken, biz neden sporcularımıza sahip çıkamıyoruz sence?
Bu çok doğru bir tespit. Bizde sadece futbolcular o şekilde yaşıyor. Bırakın "rock star"lığı, Türkiye'deki sporcular, çok zor şartlar altında kariyerlerini devam ettirmeye calışıyorlar. Antrenman yapacak saha, kendilerine lazım olan malzeme, konusunda uzman antrenör kadrosu bile bulamayabiliyorlar.

Türk Milli Takımı'na katılmadan önce Kanada Milli Takımı'ndaydın. Bir çok sporcu senin yerinde olsaydı Türkiye'yi seçmeyebilirdi. Sen neden tercihini degiştirdin?
Benim Kanada'ya taşınma nedenim, kendimi geliştirip, ülkemi en iyi şekilde temsil edebilmekti. Kanada Şampiyonası'na kendimi denemek ve seviyemi görmek için girdim. Yani kendimi kendime ispatladım, özgüvenimi arttırdım.

Aslında Kanada'da daha çok tanınıyorsun. Kanada Devlet Televizyonu seninle bizden daha fazla ilgileniyor. Hatta seninle ilgili bir belgesel de çektiler. Bunun yanında Panasonic'in senin için olusturduğu bir blog'un da var...
Panasonic bu sezon 5 sporcu seçti ve ben de bunlardan bir tanesiyim. https://5dreams.panasonic.net/tugba_karademir/ adresinden bana ulaşabiliyorsunuz. İnternet sitemin adresi ise www.tugbakarademir.org. Blogumu haftada en az iki kere güncelliyorum ve günlük hayatımı sporseverlerle paylaşıyorum. Sorular olursa onları da cevaplamaya calışıyorum. Belgesel için beni seçmeleri ise yine çok güzel bir sürpriz oldu. Kanada'da spora, hele hele kış sporlarına halk bayılıyor, çünkü onların ata sporu. Çekimler de çok zevkli geçti. Bir aydan uzun bir süre boyunca benimle antrenmanlara, kondisyonlara ve fizik tedavisine, hatta evime bile geldiler. Bu ilgi beni şaşırttı ve moral oldu. Burada Olimpiyatlar cok büyük bir olay ama galiba Turkiye'de sıradan bir organizasyon olarak görülüyor. Özellikle Kış Olimpiyatları'na ilgi sıfır. Bir ay kaldı, hala hiç bir basın organında tek bir haber yok.

Peki medya bir kenara, halkımızdaki ilgi eksikliğinin sebebi ne sence? Bu sporun yüksek maliyeti mi, Doğu illerimiz haricinde kış sporları geleneği fazla olmayan bir Akdeniz ülkesi olmamız mı?
Bence bu "tavuk mu, yumurta mı" hikayesine benzetilebilir. Basın ilgi göstermezse halk tanıyıp o spora çocuklarını göndermez ve sporcu bir kuşak yaratamazsınız. Ayrıca medyada yer alamayacaklarsa özel sektördeki firmalar da adlarını duyuramayacaklarından sponsor olmak istemezler. Bence bu zinciri kırmak basının gorevi. Buz pisti sayısına gelince; 20 yılı aşkın bir süredir inşaatı tamamlanamayan İstanbul'daki pist açıldı ve ilk defa ülkemizde bir Jr. Grand Prix Yarışması o yepyeni pistte düzenlendi. Yarışmaya giden yabancılardan çok olumlu yorumlar aldım. Basında ne kadar yer aldı sorarım size?

"İMKANLARIM YETMEDİĞİ İÇİNİ KOREOGRAFİMİ KENDİM HAZIRLADIM"
Yaklaşık 2 sene önce kısa programının koreografisini efsane isim Kurt Browning hazırlamıştı. O zamanlar yarışmayı yayınlayan televizyon kanalındaki yorumcular, programını ne kadar beğendiklerinden bahsetmişlerdi. Serbest programının koreografisi ise ilkine göre daha zayıftı. Yorumcular canlı yayında, o zaman senin sadece tek bir programın kareografisini karşılayabildiğini, imkanların yetmediği için uzun programı kendi başına hazırladığını söylemişlerdi. Bu doğru mu gerçekten?

Evet bunlar o zaman için doğruydu. 2006 Olimpiyatları'na kadar her şeyi ailem karşıladığı için imkanlarım çok kısıtlıydı. O dönemde Kurt gibi ünlü bir sporcuya koreografi yaptırma şansına ilk defa erişmiştim. Buz pateni çok pahalı bir spor. Antrenör ücretleri, koreograf ücretleri astronomik rakamlar. Şu anda Federasyonumuz patenle ilgili masraflarımın çoğunu karşılıyor. Bu yıl Olimpiyat sezonu olduğu için, ilk defa iki programımı birden değiştirmek istedim. Hem finansal nedenlerle, hem de her iki programı aynı anda oturtmak daha uzun zaman aldığı için, genellikle her yıl sadece bir programımı değiştirmeyi tercih ediyorum. Türk müziği karmasının eşlik ettiği kısa programımın koreografisi yine Kurt Browning'e ait. Uzun programımda ise bir tango müziği kullandım ve onu da Dans Şampiyonları'nın koregorafı olan Romain Haguenauer hazırladı.

Senin teknik puanların, artistik puanlarından hep daha yüksek oldu. Bunun sebebi ne?
2002'den sonra hayata geçirilen yeni sistemle haksızlıklar bir miktar giderilmeye, performanslar daha ölçülebilir hale getirilmeye calışıldı. Puanların yüzde 50'si teknik, yüzde 50'si artistik performanstan geliyor. İlk kısımda teknik uzmanlar yaptığınız hareketlerin seviyesini belirliyor, hakemler de o seviye üzerinden -3 ile +3 arasında puanlama yapıyorlar. Yani hakemlerin yorumu bir miktar kontrol altına alınabiliyor. Ancak ikinci kısımda puanlar tamamen hakemlerin insiyatifinde ve burada da sübjektif bir sürü etken var.

Sence güzellik o etkenlerden biri mi? Bir kadın sporcunun güzelliği, aldığı puanları ne kadar etkiler?
Adı üstünde, artistik patinaj sanatsal bir spor. Öyle olunca da güzellik önem kazanıyor tabii ki. Sadece yüz güzelliği değil, tüm vücudun buza uygunluğu, hoş bir sunum, seyirciyi de hakemleri de daha olumlu etkiliyor.

Hakemler Türkiye'ye karşı biraz sert puanlama yapmıyorlar mi? Bir keresinde seyirci, senin hakettiğinden az puan aldığını düşündüğü için hakemleri yuhalamıştı. Türkiye'nin buz pateni kültürü ve lobisi olmadığı için hakemler nezdinde daha az önemsendiğine katılır mısın?
Buz pateni çok politik, çok spekülatif ve sübjektif bir spor. Malesef perde arkasında bizim bir kulisimiz yok. Duyarlı ve bu sporun püf noktalarını öğrenmeye çalışan yeni bir federasyonumuz var. Geleceğe yönelik çok önemli calışmalar yapılıyor ama tabi ki şu anda bana doğrudan yardımcı olacak hakemlerimiz ve lobi yapacak kimsem yok.

Sayfa Yükleniyor...