Yıldırım, 3 Temmuz sürecinin bir şike soruşturması süreci olmadığını savundu. Soruşturmanın Giresun'da yaşanan sıradan bir olayla başladığını belirten Aziz Yıldırım, "Bu bir şike davası değil. Eğer amaç Türk futbolunu temizlemekse diğer takımlarla ilgili olaylar da araştırıldı" dedi:
"Süreçle ilgili konuşmak isterim. Mahkemede yapmış olduğum savunma orada kısıtlı bir çerçeve içinde kaldı. Her çürütmeye çalıştığımız konu kamuoyuna iyice aksetmedi. Yargı süreci yargıtayda devam edeceği için hukukçular bu konularda fazla yorum yapma, bekleyelim diyorlar. Bir gün konuşacağız muhakkak.
Yaşadığımız süreç sadece Fenerbahçe'nin süreç değil, Türkiye'nin yaşadığı bir süreçtir. Açıkçası Fenerbahçe'nin bu süreci yaşamasının Türkiye için bir şans olduğunu düşünüyorum. Fenerbahçe camiasının dışında hiçbir camia bu sürecin altından kalkamadı. Hep söylediğimiz Fenerbahçe Türkiye'dir sloganından yola çıktığımız sürece, başında Türkiye olan her karara saygılı olacağımı söyledim, söylüyorum.
Bir kere biz şikeden dinlenmedik, çünkü dinlendiğimiz tarihte şike Türkiye'de suç değildi, biz silahlı örgütten dinlendik. Ben ve Mahmut Özgener silahlı örgütten dinlendik. Eğer Türkiye Cumhuriyeti'nde 25 milyon taraftarı olan kulübün başkanını, hergün ortada olan bir insanı eğer devlet elinizde hiç bir bilgi belge yokken silahlı bir örgütten dinliyorsanız bu yanlış bir şey olduğunu düşünüyorum. Benim her şeyim açıktır. Benim neden silahlı örgütten dinleme kararı aldılar? Bu dinlenme kararı almadan önce kimler silahlı örgütten dinleniyordu. Giresun'da olgun peker. Ben nasıl suçsuzsam olgun peker de suçsuzdur. Giresun'da pastanede beraberlerken o ona laf atmış, aralarında kavga etmişler. Bir arabayla büfeye girmişler. Türkiye'nin her yerinde hergün binlerce olan olaydan dolayı silahlı örgütten dolayı bizi oraya bağladılar.
Evimde 4 tane ruhsatlı silah vardı, ruhsatlar iptal oldu. Evimde arama yapmadılar, ben gidiyordum kürek yarışlarına, geldiler tezkereyi gösterdiler gittim, Madem ki ben silahlı örgütten dinleniyorum, her tarafa yayınlandıysa ; devletin bazı kurumlar çalışan kişiler tarafından medyadan bazı kişilere verilerek bir kirlilik yaratıdı. Sanki Aziz Yıldırım'ın evinde silahlar bulunmuş gibi yaratıldı. Benim mezarım burada, belli. Ben bir yere gitmem.
2 Temmuz'da Şekip Bey bir şeyler duydu, geldi konuştuk. Ben çok şey anlatırım, çok insanlar zan altında kalır, üzülürler. Bizimle ilgili bu operasyonu yapanlar üzülürler. Görüntülerle zamanı gelince konuşacağım. Sonuçta bu davadan biz dinlendik. Bu şubat 15-16 tarihli. Sonradan bu dinleme nisan ayında... Biliyorsunuz 14 Nisan'da yasa çıktı. Yasa çıkmasına rağmen aynı dinleme devam etti, yasadan dolayı dinleme almadılar ve sonunda bu operasyon yapıldıktan sonra biz Metris'e giderken mahkeme ifadelerinden sonra, Metris'e teslim tutanaklarında 6222'nin bilmem kaçıncı maddesinden şike suçundan dolayı yazıyordu, halbuki beni silahlı örgütten dinlenmiştim. Burada sayın başbakana teşekkür ediyorum, o dönemde bu hadiseleri gördü ve kanunun değişmesi için kendi ekibindekilere çalışmalar yaptırdı.
Mahkemeler başladıktan sonra baktılar ki bizi şikeden atamayacaklar, silahlı örgütte de yok, suç örgütü lideri olma, ikincisi de haksız ekonomik kazanç. Bütün mahkemeler çerçevesinde cebir ve şiddeti bulamadıkları için ileride cebir ve şiddet yapabilir. Yapmazsa, olsun biz cezalandıralım. Bu mantıkla bu hadiseyi oturttular.
Şikeyle ilgili her şey varsayımla. Diyor ki; Aziz Yıldırım, İbrahim Akın'a 100 bin dolar verdi. O zaman ispat edin dedim. Ben verdiysem bu paraları ya kendi hesabımdan çıkardım, ya da kulübün hesabından çıkardım. Bütün maliyeden benim hesaplarımı incelettiler, hiçbir şey yok, kanunsuz hiçbir şey yok. Kulübün hesaplarını incelettiler, orada da herhangi bir şey yok.
Mahmut Bey ile konuşma yapıyorum, işte bundan dolayı dinledik, Aslında bizi daha önce dinliyorlar. Ali Yıldırım konuşmasında 23'ünde emniyet kendi arasında tutanak tutuyor, 23 diye tarih ediyorlar, 25'indeki konuşmaya atıf yapıyorlar, demek ki sonradan alıp düzenliyorlar.
Mahmut Özgener'e şunu söylüyorum; ben tatile gidiyorum, kenan bey geldi bende Kenan beye gerekeni yaptım diyorum. Ben şike yapacak olsam TFF Başkanı'na söyleyebilir miyim? Ve bunları resmi mi yaparım? Ama ben kanunla ilgili hiçbir çalışmanın içinde olmadım ve yapmadım. 6222 sayılı kanunla ilgili ben ancak şiddet ve düzensizlikle ilgili kısmı o zamanki sayın bakan Ekrem Bey ile beraber yaptık. Ankara'da ben Göksel Bey konuşmalar yaptık. Sonra bütün kulüpleri topladık. Orada bu kanunla ilgili hiçbir çalışmada bulunmadım. Bir kitap içinde bu kanun nasıl hazırlanmış belli, benimle hiçbir ilgisi yok.
Fenerbahçe'yi bunlarla suçluyorsanız Türkiye'de hiçbir tanesi ben yapmadım diyemez. Bir kulüple ilgili şikayet yapıyorsunuz, herhangi bir şey olduğu zaman savcılar hakimler gereğini yapıyor, burada gereğini yapmıyorlar. Bu bir şike davası değildir. Eğer bu şike davası olsaydı, o zaman ne yapardınız? Diyelim ki ben Eskişehir'e para verdim. Bülent Uygun'a diyor ki Fenerbahçe'ye karşı şöyle şöyle oynarsan berabere kalırsın, böyle oynarsan yenersin. Bülent de diyor ki; Ben zaten öyle oynayacağım, böyle oynayacağım. Maç bitiyor Eskişehir'i yeniyoruz. Bülent'i arıyor senin 5 numaran şike yaptı, seneye Fenerbahçe'ye gidecek. Madem şike davası bu oyuncuyu Fenerbahçe almadı. Bütün oyuncuları çağırın, 18 kişilik kadroyu, çağırın konuşun dedik, eğer varsa yaptıkları bir şey söylerler zaten. Öbür bir tanesi diyor ki; biz 50 milyar verdik diyor, çağır sor onu, kim verdi nasıl verdi.
Aziz Yıldırım'ı burada suçlamak istiyorsan, bu olur zaten. Trabzon'a diyor ki; 200 milyar İbrahim Akın'a verdiler diyor. Çağır o zaman arkadaşı, sana kim söyledi, gel bunu nasıl duydun, anlatsın? Hiçbir şey yapmıyorlar, yapılmadı."
