Bu akşam, Beşiktaş çok kötü oynadı... Bayern maçında oynamayan oyuncular bile yorgundu, bu beni çok şaşırttı...
Özellikle Beşiktaş’ın ilk yarıdaki halini görenler, oynanan oyuna inanamamışlardır... Yirmi beş dakika, sıfır atak, sıfır şut... İki bek, tel tel dökülüyor... Savunma ortası denilen ana damarlar, yeni stent takılmış hastalar gibi... Çaresiz ve çekingen...
İkinci yarı, biraz toparlanma isteği ve Başakşehir’in 10 kişi kalışı... Kayserispor’u, yine eksik yakalayıp yenemeyen Beşiktaş, bu akşam da aynı sendromu yaşadı.
Atiba çok bitik, oyundan geç çıkarıldı... Tolgay’ın yerine oyuna alınan Oğuzhan, sezonu kapatmış, emekli futbolcu tadında oynuyor hala... Büyük problem var bu işte...
Lens bu akşam kötü değildi, niye çıkar? Kanat üstünlüğü tamamen bitti, zaten yoktu ki... Bu akşam, Şenol Güneş çok formsuzdu...
Başakşehir her zamanki futbolunu oynadı. Abdullah Avcı, bu oyun tarzının ülkemizdeki uzmanı... Taş gibi takım yapmış Avcı... Ben maçı kazanacağım dedi ve rakibini yine mat etti...
Hakem ise maçı kötü idare etti. Benim hakem puanım 10 üzerinden 2...
Fenerbahçe’de geçtiğimiz 2 haftadan ve ligde sergilediği genel karakterden farklı olarak gördüğümüz kaleci performansıydı.
Fenerbahçe’de geçtiğimiz 2 haftadan ve ligde sergilediği genel karakterden farklı olarak gördüğümüz kaleci performansıydı. İlk 25 dakikada oyunu tutan Volkan’dı. Bunu öyle ekstra, olağanüstü bir oyunla yapmadı. Fenerbahçe’nin derinden hissettiği kaleci departmanı sorununu en azından bu maç için ortadan kaldırdı. 25 dakika boyunca ileride top tutamayan, hatta topu oraya taşıyamayan konuk ekip için bu bir şanstı. Sonra geçiş oyununda Fernandao orta sahasına yaklaşarak takımına yardım etti. Skrtel ve Roman da takım rakip alana geçtiğinde orta çizgiye basarak kompakt oyuna destek verdi. Fenerbahçe ikinci yarı boyuncaysa ceza sahasından itibaren savunmada kompakt kaldılar. Rakibe hiç açık vermediler. Şansları Malatya’nın erken ortalarla Fenerbahçe savunmasını adeta çalıştırmalarıydı. Çizgiye inip, içeri dönmeyi denemediler. Fenerbahçe savunmada, fazla bir şey oynamadan rahat kazandı.
Gecenin sorusu
Haftaya Fenerbahçe- Galatasaray maçı kendi karakteri ve ruhuyla gelecek ve yine bir seyirlik ortaya çıkacak. Peki ben işim olmasa bu maçları seyreder miyim? Hayat güzel...
Maçın starı
Sadece vasat bir oyun oynadığı için Volkan... Onun standardı için çok zorlayıcı değildi. Ama bu seneki genel standarttan bakıldığında çok yüksek bir puan alabilir
Maçın olayı
Malatya’da şahane bir futbol öğleden sonrası. Hava güzel, Fenrbahçe şehre gelmiş. Tribünler ise boş. Seyirciye mi kızalım?
Kısa mesaj
Fenerbahçe rahat kazanırken bile çok sıkıcı bir takım olabiliyor.
Mehmet Demirkol, Trabzonspor-Beşiktaş maçını değerlendirdi.
Beşiktaş sadece Quaresma’sız oynamadı, Quaresma oyununun dışında çıkarak maça hakim oldu. Trabzonspor Burak’sız oynadı ama Burak’a göre oynamaya devam etti. N’Doye, Sosa, Abdülkadir ve Olcay’la oynarken rakip alana yerleşmeniz gerekir. Bu dörtlüde arkaya kaçıracak adam yok...
Hepsi ayağa isteyen oyuncu. Peki Kucka-Okay ikilisiyle oyunu ileri taşımak mümkün mü? Pek değil. Kucka’nın yerine Sosa’yı, öne Yusuf’u atmak topa ileride hakim olmak oyunu ileri pasla taşımak anlamında daha iyi bir çözüm olabilirdi.
Ancak muhtemelen Rıza hoca Babel, Lens Talisca üçlüsünün vaat ettiği direkt oyundan çekindi. Çekinmekte haksız değil, ancak bu tercihlerle de iç saha avantajını kullanmak olanaksız. Peki 65’ten sonra sadece Yusuf-Kucka hadi olmadı Rodallega-N’Doye değişiklikleri ile bunu deneyebilir miydi? Hayır bu kez riski çok üst seviyeye çıkardı. Olmadı.
Gecenin sorusu
Rıza Çalımbay iyi bir teknik direktör. Büyük bir teknik direktör olacak mı? Bu sınavı tam anlamıyla verebildiğini söylemek güç.
Maçın starı
Babel. Talisca’ya ilk yarıda attığı pas, oyunun kurulumuna verdiği destek ve attığı iki gol. Vagner Love’la daha uyumlu gibiydi. Bu kez Negredo’yla işi çözdüler.
Maçın olayı
Quaresma’sız oyunda merkeze dönen Şenol Güneş, ilk yarıda 3 net pozisyon yaratacak şekilde savunmayı delmeyi başardı. Hem de Okay-Kucka duvarına rağmen. Peki Rıza Çalımbay bu duvarı
oraya neden kurup oyunu kurma konusunda da sıkıntı yaşıyor?
Kısa mesaj
Tamamen Burak’a angaje olmuş bir oyun. Burak’sız aynı oyunu oynamaya çalışmak büyük hata.
Fanatik Gazetesi'nden alınmıştır...
Mehmet Demirkol, Fenerbahçe-Akhisarspor mücadelesini değerlendirdi.
Aykut Kocaman maçtan önce yayıncı kuruluşa Beşiktaş maçındaki ‘zihinsel tahribattan’ ve Akhisar’ın son 3 haftadaki toparlanışından bahsetti uzun uzun. İlk yarıdaki fikstürde ne puan topladıklarından bir de... Yine mutsuz, yine yılgın... Peki durumu-illa gerekiyorsa-hafif demogojiye de kaçarak ‘İnönü’den 9 kişiyle her şeye, hakeme, ortama rağmen beraberlikle ayrıldık’ diyerek bir hava yaratmak mümkün değil miydi?
Aykut hocanın teknik direktörlük meziyetlerini olumlu olumsuz tartışabilirsiniz ancak iletişim kabiliyeti açısından kabul edilemez seviyede. Bu tartışılmaz. Bu negatiflikle büyük zafer kazanmak imkansız.
Giuliano, Valbuena, Hasan Ali...
Fenerbahçe, Isla’yı kaçırmadan bir hentbol maçı oynuyormuşcasına sağdan sola soldan sağa top çevirdi. Hiç hat arasına adam kaçırmadan hareketsiz oynadı. Bunun istisnası Giuliano, Valbuena, Hasan Ali üçgeninin sınırlı çabasıydı. Akhisar ise sadece doğru durdu. Ve Fenerbahçe’nin kalecisizliğinden yararlandı. İkinci yarıda Kocaman, Souza-Topal ikilisinden son 10 dakikada vazgeçebildiği yine tamamen merkezden hücum ettiği bir oyunla rakibi aşmaya çalıştı. Hücumu hiç geniş alana yayamadılar. Akhisar hak etti.
Gecenin sorusu
Kameni’nin scoutunu kim yaptı?
Maçın starı
Akhisar’ın planını yapan teknik heyeti maçı yıldızı ilan etmek normal olanı. Ama illa oyuncu seçmek gerekiyorsa Akhisar’da cesur oyunuyla Muğdat ve Fenerbahçe’de fark yaratan tek oyuncu Hasan Ali’yi sayabiliriz.
Maçın olayı
Fenerbahçe ligin, bilmiyorum ama belki de lig tarihinin kalesine gelen ilk topu yeme rekoruna koşuyor. Ancak bu kadar değil. Maç 3-1 olduğunda kaleyi bulan 4 top da gol olmuştu. Yani her gelen gol oluyor. Ama tabii Fenerbahçe de kaleyi bulmakta zorluk çekiyor.
Kısa mesaj
Başlıktaki gibi: Kalecine rağmen şampiyon olamazsın.
Fanatik Gazetesi'nden alınmıştır...
Mehmet Demirkol, Kardemir Karabükspor - Galatasaray karşılaşmasını değerlendirdi.
Karabük’ün ligi bırakmışlığı sağ kanatta Osman Çelik’in neredeyse tek başına çaresiz kalmasıyla birleşince maç daha en başka onlar için cehenneme döndü. Ofsayt hattını ayarlayamadılar. Rodrigues ve Nagamoto çok rahat etti. Karabük savunması yerleşemeden hızla içeriyi Gomis’i gördüler. Maç hızla 4-0’a geldi. Osman orta sahaya geçince Glatasaray’ın o kanadı kullanma gücü biraz düştü ve oyun dengelendi. Ancak bu da Galatasaray’ın vitesini biraz düşürdü. Ancak aman duralım ayıp olmasın demediler. Bu konuda zamanında ben de bayağı kafa karışıklığı yaşadım. Acaba skorla rakibi rencide etmemek mi lazım? Hayır, biletin karşılığını vermek lazım. TV başındakiler ne yapacak? TV’yi mi kapatacak?
Averaj durumu var
90 dakika olabildiğince en iyisini yapmak lazım. Tabii bir de averaj durumu var. Sezon sonunda o 7. gole ihtiyacın olup olmayacağını asla bilemezsin çünkü. Terim de oyuncu değiştirdi, daha kontollü oynamaya başladılar. Ama durmadılar. Belki sahada 8 yerli oyuncu olsa 4’ten sonra rica minnet durabilirlerdi ama onlar olabildiğince yapmaya çalıştılar. Bu maçtan deplasman fobisi bitti sonucu çıkmaz ancak rakipler gerginken serin kanlı bir dönem yaşadıkları kesin.
Gecenin sorusu
26’da 4-0 olunca rakibe saygı gereği durmak gerekir miydi? Hayır. Karabükspor’u yönetenler lige ve seyircilerine saygı duyup takımı bu hale getirmemeleri gerekirdi.
Maçın starı
Gomis. Ligin yıldızı da o. 4 gol attı. Bir golü de o atmasın diye Özgür attı. Oyuna karakter veriyor. Şimdiden Galatasaray’ın unutulmaz santrfroları arasına girdi.
Maçın olayı
Zemin. Olağanüstü bir yağmura rağmen ideal bir futbol zemini vardı. Ülkede az olan bir durum. Tebrikler.
Kısa mesaj
Şampiyonluk adayları arasında ruh hali en iyi olan takım Galatasaray. Her şartta soğukkanlılar. Onları yıpratacak çok maç oynamadıklarından mı? Bakalım göreceğiz.
Fanatik Gazetesi'nden alınmıştır.
Tam sevinmiştik hafta sonunda.
Kimin kazandığından bağımsız gerginliğin az olmasıydı mesele. Ama aynı statta dün gece bu kez dirsekler, çirkin itirazlar, itiş kakış ve kırmızı kartlar başroldeydi.
Hafta sonu futbol resitali sunan Quaresma, bu kez oyuna girdikten kısa süre sonra önce dirsek atıp kırmızı kartı gördü. Yetmedi geri dönüp hesabı kapatmak istedi.
Önüne çıkana vurmayı ihmal etmedi.
İki takım oyuncuları birbirleriyle kavga etmekten bir süre futbol oynayamadılar. Volkan Demirel yılların tecrübesi. Takımının attığı ikinci golden sonra saçma sapan bir sarı kart gördü.
İspanyol rüzgarı
İkinci yarı ikinci sarı kartı görme çabasını sürdürdü ve atıldı. Alper sarı kartı varken Tolgay'ı herkesin gözü önünde itiverdi ve atıldı.
Halbuki ilk yarıda karşılıklı pozisyonlar vardı. Negredo ve Soldado karşılıklı goller atmış İspanyol rüzgarını hissettirmişti.
Beşiktaş, Lens'in bonservisini aldığı şu günlerde daha iyi bir performans bekliyordu. Ama Hollandalı oyuncu sahada hayalet gibiydi.
Birinci sınıf pas verdi
Bulduğu pozisyonda da Hasan Ali yetişene kadar düşündü. Fenerbahçe'de uzun süre sonra oynayan Mehmet yorulana kadar etkiliydi.
İkinci golde Şener'e verdiği pas birinci sınıftı.
Tabii art arda gelen kırmız Kartlar teknik adamların taktik planlarını alt üst etti.
Oyuncu değişikliği haklarını istedikleri gibi kullanamadılar.
Kaleci Volkan Demirel atılınca kırmızı kart görüp oyundan atılınca yerine oyuna giren Kameni ısınmadan kalesinde golü gördü.
Açıkçası uzun yıllar unutulmayacak bir derbi yaşandı.
Ne yazık ki unutmama nedenimiz sahada oynanan futbol olmayacak.
Bu sonuç 1 ay sonraki rövanşa bilinmezlik bıraktı. Az da olsa avantaj Fenerbahçe'de.
(Fotomaç Gazetesi'nden alınmıştır)
Pazar günü Şenol hoca iki taç çizgisi arasında kontrol edilemez bir oyuna geçtiğinde Fenerbahçe’nin kompakt oyunu dağıldı.
Bu geniş alanda pres yapmak zordu. Hele de Beşiktaş bu kadar hızlı oyun yönünü değiştirirken. Dün başlangıçtaki plandaki gibi, Caner ve Lens’le bu kolay olmuyor. Bu oyunda Beşiktaş sıklıkla solundan geldi. Sağını kullanamadı. Pozisyon ve gol buldu, Fenerbahçe’den oyunu tam olarak alamadı. Alper atıldıktan sonra Fenerbahçe’nin golü bulabilmesi bundan. 2 isabetli şuttan 2 gol çıkardılar. Hatta belki de Şener’in şutu kaleye gitmiyor bile olabilir. Durum bu olduğundan Şenol hoca, pazar akşamki devre arası hamlelerine döndü. Babel ve Quaresma oyuna girdi ve hemen alanı genişletip oyunu aldılar. Ancak Quaresma işgüzarlık ve sorumsuzlukta Alper’i de geçerek atılınca psikolojik üstünlüğü Fenerbahçe’ye verdiler. Doğrusu vermek istediler. Ama Volkan kaptan olarak bunu kibarca ve ısrarla geri çevirdi. 9’a 10 oyunda Beşiktaş yine doğru ve istediği oyunu oynasa da sezon boyunca yaşadığı gol sorunu onlara engel oldu.
Gecenin sorusu
Bu maçın sonunda hakemi değil de sorumsuz oyuncuları konuşabilir miyiz? Çok sanmıyorum ama denemek lazım. Alper, Quaresma ve Volkan sorumsuzluğun kitabını yazdılar.
Maçın starı
Yok öyle bir şey.
Maçın olayı
Maçın kendisi olay. Dramdan komediye giden bir olaylar zinciri. Hadi canım sen de diyebileceğiniz bir senaryo. Kırmızı kartlarda hakeme değil, görenlere itiraz etti arkadaşları.
(Fanatik Gazetesi'nden alınmıştır)
UEFA, yeni dönemdeki Avrupa Kupaları katılımlarını açıkladı. Ülke sıralamasında 10. durumdaki Türkiye’nin şampiyonu eskisi gibi doğrudan gruplara kalacak. Ligi ikinci bitiren takım ise bir tur fazla, üç eleme turu geçmek zorunda. İlk eleme maçı 24-25 Temmuz'da...
UEFA 2018-2021 döneminde Avrupa Kupaları’na katılımla ilgili yenilikleri resmen açıkladı. Şampiyonlar Ligi’ne 26 takım doğrudan gruplara gidecek. Bunlar:
UEFA sıralamasında ilk dört ülkede ligi ilk dörtte bitirenler: 16 takım
UEFA sıralamasında 5 ve 6. ülkede ligi ilk ikide bitirenler: 4 takım
UEFA sıralamasında 7-10 arasındaki ülkelerin şampiyonları: 4 takım
Şampiyonlar Ligi ve Avrupa Ligi şampiyonları: 2 takım
Play-off (Dördü şampiyonlar yolundan, ikisi lig yolundan): 6 takım
Gelelim bunun bizi ilgilendiren bölümlerine...
Türkiye, 2018-19 katılımını belirleyen sıralamada 10’uncu durumda. Dolayısıyla bu sezonki şampiyonu doğrudan gruplara kalacak. Ama Avrupa Kupaları’nda alınacak her puan yerimizi ve Şampiyonlar Ligi’ne doğrudan katılım hakkını korumak adına çok önemli.
Şampiyonlar Ligi şampiyonu, liginden Şampiyonlar Ligi katılımı elde ederse 11. ülkenin şampiyonu gruplara otomatik katılacak. Avrupa Ligi şampiyonu, liginden Şampiyonlar Ligi katılımı elde ederse 5. ülkenin lig üçüncüsü gruplara otomatik katılacak.
Türkiye Ligi’ni bu sezon ikinci bitiren takımın Şampiyonlar Ligi’ne girebilmesi için yeni statüye göre üç eleme turu oynaması gerekiyor. İkinci eleme turunda Türkiye, Çekya, İsviçre, Hollanda, Yunanistan ve Avusturya ikincileri mücadele edecek. Turu geçen üç takım, üçüncü elemede Belçika, Ukrayna ve Portekiz ikincileri ile Fransa ve Rusya üçüncüleriyle eşleşecek. Bu sekiz takımın dördü play-off’a kalacak. Play-off’ta bir tur daha oynayıp sadece ikisi Şampiyonlar Ligi gruplarına kalacak.
ESKİ STATÜYE GÖRE ARTILAR
Geçen yıl son kez uygulanan statüde lig ikincimizi daha zor rakipler bekliyordu. Play-off turunda İspanya, Almanya, İngiltere dördüncüsü, İtalya ve Portekiz üçüncüsü oluyordu. Bu statüde İspanya, Almanya, İngiltere ve İtalya’dan rakip gelmiyor.
ESKİ STATÜYE GÖRE EKSİLER
Eski statüde ikincimiz iki turla gruplara kalırken, 2018’den itibaren üç tur geçmek zorunda. İlk maçını 24-25 Temmuz’da oynayacak.
Eskiden ikincimiz, mücadele ettiği kulvarda 5 takım arasına girmeye çalışıyordu; şimde iki takımdan biri olmak zorunda.
Eskiden Portekiz üçüncüsü muhtemel rakipler arasındaydı; şimdi Portekiz ikincisi...
AVRUPA LİGİ’Nİ ATLETİCO MADRİD KAZANSIN
Türkiye Ligi ikincisinin bir eleme az oynayarak Şampiyonlar Ligi’ne kalması mümkün. Bunun için gereken de Avrupa Ligi Şampiyonu’nun liginden de Şampiyonlar Ligi gruplarına katılım hakkı elde etmesi... Avrupa Ligi şampiyonu, kendi liginden de Şampiyonlar Ligi katılımı elde ederse 5. ülkenin lig üçüncüsü gruplara otomatik katılacak. Üçüncü ön elemede, UEFA sıralamasında 5. Ükenin lig üçüncüsünün yerini ise sıralamada 10. ülkenin ikincisi alacak.
2018-19 katılımını belirleyen UEFA ülkeler sıralamasında Türkiye 10. basamakta. Dolayısıyla UEFA Avrupa Ligi’ni kazanacak takım kendi lig derecesiyle de doğrudan Şampiyonlar Ligi katılımı alırsa bu sezon ligimizi ikinci bitiren takım Şampiyonlar Ligi grupları için sadece iki eleme turu oynayacak. Avrupa Ligi’nde devam eden takımlar içinde liginden Şampiyonlar Ligi katılımı sağlamaya en yakın takım Atletico Madrid ve Lokomotiv Moskova görünüyor. Bu iki takım Avrupa Ligi 1/16 turunda birbiriyle eşleşmiş durumda...
Şampiyonlar Ligi’ne üçüncü ön eleme turundan girmenin avantajı sadece bir tur az oynamak değil. Özellikle Dünya Kupası senesinde Avrupa’da ilk maçı 24-25 Temmuz’da oynamakla, 7-8- Ağustos’ta oynamak arasında büyük fark var. Çünkü kulüpler Dünya Kupası’nda oynayan futbolcularına maçları bittikten sonra 1 ay kadar izin veriyorlar ve Dünya Kupası 14 Haziran-15 Temmuz arasında oynanacak. Özetle; 6-7 Temmuz’daki çeyrek finallerde elenen futbolcuları, üçüncü ön elemede oynatmak mümkün olabilir, ama ikinci elemede olmaz.
Mehmet Demirkol, Başakşehir-Gençlerbirliği mücadelesini değerlendirdi.
Ümit Özat’ın ekibi 90 dakika boyunca ligde oynanmış en disiplinli oyunlardan birini oynadı. Son derece hareketli olmalarına rağmen birbirlerine yakın durdular. Pozisyon sadakati hep en üst seviyedeydi. Ön alan baskısıyla başladılar.
Başakşehir bu baskıyı kırıp rakip alana geçince bu kez hiç dağılmadan geriye çekilip orta saha çizgisiyle birlikte aynı alan oyunu oynadılar. Başakşehir kanatlara rahat dönemedi. Elia ve Visca’yı alışıldık seviyede kullanamadı. İlk yarıda Visca’yla bir kez gollük pozisyona girebildiler. Ümit Özat’ın bu pozisyonda oyuncularına verdiği tepki neyin ne olduğunu anlatıyor aslında.
Bu oyunla yokuş dik!
Başakşehir’in eksiği bu tip bir alan oyununa karşı bir şampiyoluk adayında mutlaka bulunması gereken coşkuydu. Böyle bir disiplinli takıma karşı vites artırmak, seyirciyle bütünleşip yüreklenmek ve korkutmak gerekir. Şampiyonluk yolu biraz da böyle aşılır. Ancak dünkü tirbünlerle ve coşkusuz oyunla yokuş oldukça dik. Son derece iyi planlanmış oyuna rağmen.
Günün sorusu
Dün akşam iki önemli puan kaybeden Başakşehir için soru şu: Seyircisiz şampiyon olunur mu? Seyircisiz, bir şampiyon gibi coşkulu olunur mu?
Maçın starı
Düzgün bir frikikle ltakımına 1 puanı getiren Abdurrahman Khalili'nin yanı sıra Scekic, Uğur, Claro iyiydiler. Ancak Başakşehir karşısına farkı yaratan en önemli şey takım oyunuydu. Bunu sağlayan Ümit Özat'ı başa yazmak lazım.
Maçın olayı
Maçın kaderini etkileyen en önemli olay kuşkusuz ki Volkan Babacan’ın yediği gol. Hava şartları bunda etkili oldu muhtemelen. Yine de Gençlerbirliğini’nin ortaya koyduğu iyi oyuna rağmen işi değiştiren bu oldu.
Kısa mesaj
Gökhan İnler’in Mahmut’un yerini dolduramadığını söylemek lazım. Başakşehir’in ideal 11’inden bir eksik çok eksik oluyor.
Fanatik Gazetesi'nden alınmıştır
Mehmet Demirkol, Beşiktaş - Fenerbahçe derbisini değerlendirdi.
Fenerbahçe öndeydi. Formsuz Şenol Güneş, üst üste hamlelerle oyunu aldı. Eleştirdiğim hamlelerle savunmasıyla oynayarak. İki takım ve iki teknik direktör arasında kalite farkı ortadaydı.
İsmail oyundan çıkana kadar Aykut Kocaman’ın kurduğu oyun Başakşehir maçındaki kadar iyi olmasa da iyi bir baskı yaratıp Beşiktaş’ı oynatmadı. Sonrasında Isla sola Şener sağa geçti. İkisi de arka arkaya sarı kart gördü. Şener kariyerinin en şaşkın oyunlarından birini oynadı. Fenerbahçe öndeydi. Ancak son dönemde formsuz olduğunu söylediğim Şenol Güneş üst üste hamlelerle oyunu aldı. Hem de yine çok eleştirdiğim hamlelerle savunmasıyla oynayarak. Tabi bu kez onu seyreden ve tepki veremeyen bir rakip vardı. Babel’i merkeze Tosic’i sol kanada çekerek oyunu çizgiden çizgiye genişletip Fenerbahçe için baskı yapılamaz bir alana yaydı. Üstüne Sarı-Lacivetliler, sürekli pas hatası yapınca rakiplerini boğdular. Nefes aldırmadılar.
YARI SAHAYA GİREMEDİ
Fenerbahçe, 40 metreden attığı bir şut dışında rakip yarı sahaya bile doğru dürüst giremedi. Güneş’in kaliteli ve sonuç veren dokunuşları iki takım ve iki teknik direktör arasındaki kalite farkını da ortaya koydu. Münih şoku Güneş’i kendisine getirmiş belli ki. Hem de fazlasıyla.
GECENİN SORUSU
Şenol Güneş temel hamleyle maçı bitirirken Aykut Kocaman ne bekledi?
MAÇIN STARI
Güneş, Quaresma’yı rahatlatmak için her şeyi yaptı. Onun markaja girmemesi için dizayn edilmiş bir oyun bu. Bu oyunda hem pasör hem de dün şutör olarak harikaydı. Kameni’nin çıkardığı trivelası attığı golden daha iyiydi. Son golü ise Kamerunlu’yu paralize etti.
MAÇIN OLAYI
Beşiktaş, Fenerbahçe’nin iki katından fazla pas yaptı. 5 katı orta, 6 katı korner. İki katından fazla da şut. Ancak iki takımın isabetli şut sayısı aynıydı. Beşiktaş’ın bu senesini işte bu anlatıyor. Böyle bir oyundan normalde tarihi bir fark ve liderlik çıkmalı.
KISA MESAJ
Şampiyonlar Ligi her şartta yüksek ritim demektir. Orada paramparça olsan da ligde seviyen artar.
Fanatik Gazetesi'nden alınmıştır.
Sıfır hata lazımdı. En büyüğünü yaptık...
Maç öncesi keşke olsa dediğim Bayern’in eksik kalmasıydı. Hatta yayında da bunu söyledim. ‘15’de Hummels kırmızı görse mesela ne güzel olur...’ Belki böyle bir denklik sağlamak mümkün olabilirdi. Aksine maçı bitiren bir şey oldu. Vida’nın Beşiktaş’a Şenol Hoca’nın oyun tercihlerine henüz ikna olmadığını düşünüyorum. Dünkü kadroda da itiraz edebileceğim ilk isim oydu. Çünkü özellikle takım boyunun kısa tutulmasına kendisini sürekli geri atarak darbe vuruyor. Gördüğü kırmızı kartıysa sadece onun hatası olarak ele almamak lazım. Beşiktaş kariyerinin en kötü maçlarından birini oynayan Atiba’nın saçma pasında yaşanan pozisyon sadece onun günahı değil. Caner’in ve Atiba’nın aldığı risk o dakikada o statta alınmaması gereken bir riskdi. Bayern’e karşı bu durumda kalmak ejderhaya karşı tek kolla savaşmak demekti.
Gecenin sorusu
Şenol Hoca savunma göbeğiyle neden bu kadar oynuyor. Vida atılınca Medel yerine geçti tamam. Sonra neden Tosiç giriyor ve yeniden Medel orta sahaya. Oğuzhan ve Tolgay bu kadar mı zayıf? Love çıkıyorsa Negredo giremiyor mu?
Maçın starı
Coman. Hem orta saha, hem hücumcu, hem golcü. Tutulması, özellikle de Alaba ve Lewandowski’nin arasında böyle bir organizasyonun parçasıyken.
Maçın olayı
Kuşkusuz kırmızı kart akla gelir. Ama Love’un 18’de karşı karşıyada kaçırdığı pozisyon gol olsa yaşanabilecekleri merak etmiyor da değilim. Bir anlık bir şok. Belki anında bir orta saha müdahalesi. Kartla yeniden dağıtılabilirdi.
Kısa mesaj!
Sıfır hata lazımdı. En büyüğünü yaptık...
Kasımpaşa’nın savunmada kaldığı ilk 20 dakikada Galatasaray’ın bildik presini yapamayışının sebebini iyi araştırmak lazım.
Kayseri maçından sonra artık Galatasaray’ın bir deplasman oyunu var demiştim ama dün kuşku yaratan bir performans yaşadık. Kasımpaşa’nın savunmada kaldığı ilk 20 dakikada Galatasaray’ın bildik presini yapamayışının sebebini iyi araştırmak lazım. Galatasaray bu ön alan presini yapmazsa bu orta sahayla sıradanlaşıyor. Top onda olsa da oyunu alamıyor. Tüm bunlar maç 20 km ötede oynandığın için meydana gelmemeli.
Galatasaray presi yapamayınca Kasımpaşa bildiği oyuna yavaşça geçti ve pasla 2. bölgeye geçip sonra da özellikle Mensah’ın çabasıyla hızlı akınlar yapmaya başladılar. Galatasaray’ın bundan nasıl çıkabileceğini Donk’un golde yaptığı gibi hızlı geçiş oyununda gördük. Ancak bunun başka bir örneğine rastlayamadık. Aksine bunu Kasımpaşa’dan sıklıkla gördük. Oyunu onlar aldı. Gomis’in rahatsızlığıyla konuk ekibin ciddi bir konsantrasyon kaybı yaşadığını da söylemek lazım.
Gecenin sorusu
Uzatma dakikalarında Gomis’in 6 pastan vurduğu şutun bu kadar zayıf gitmesiyle maçta bayılmasının bir ilgisi var mı? Bunu düşünmeden edemiyor insan.
Maçın starı
Donk’un şahane pasıyla Rodrigues’in yaptığı vuruş inanılmaz. Koita’nın attığı gol de. Ama Kasımpaşa açısından en yüksek çaba Mensah’tan geldi. Sert bir orta sahaya karşı takımını çıkaran oyuncu oldu.
Maçın olayı
Gomis daha önce de birkaç kez bu sıkıntıyı yaşamıştı. Dün yere düştükten sonra oyuna, hem onun hem Galatasaraylı oyuncuların hem de izleyen bizlerin konsantre olması imkansızdı.
KISA MESAJ
Yetiş Fernando...
Aykut Kocaman geçen haftaki oyuna bakarak dünkü oyunu beğenmiyor. Bu doğru değil. Bunlar elmayla armut.
Bu maçı Başakşehir maçının devamı olarak göremeyiz. O topa sahip olmak isteyen bir takıma karşı bir deplasman oyunuydu. Bu direkt oynamaya çalışan bir takıma karşı iç saha oyunu. Fenerbahçe geçen hafta o klasman oyunun zirvesini yaptı. Fenerbahçe’nin bu oyunun mükemmelini oynaması zor. Çok zor. Aykut Kocaman geçen haftaki oyuna bakarak dünkü oyunu beğenmiyor. Bu doğru değil. Bunlar elmayla armut. Fenerbahçe dün zaman zaman geçen haftaki pres oyununa yaklaştı. İki bekin hücumun parçası oluşu Valbuena ve Aatıf’ın içe dönerek oynamasıyla pas opsiyonlarını artırdı. Giuli ilk golü atarken yanında olan ve ona ‘hadi sen vur tamam’ diyen Isla. Fernandao golü atarken daha iyi pozisyonda olan da o. İşte konu bu. Aykut Kocaman bu sahnelerde rakibini akını tamamlamasını dert ediyor. Ancak Roman ve Neto’yla oynarken bu normal. Kjaer tarzı bir savunmayla bu olmaz ya da daha az olur. İç sahada bu kadro için bu normal ve kötü değil.
Gecenin sorusu
Valbueana oyuna ikna olmuş gibiydi. Bakalım yıldız performansını bu yapının içinde de daha fazla sergileyebilecek mi?
Maçın starı
Giuliano sakatlıktan Dünya Kupası aşkı ve iş ahlakı sayesinde fit döndü. Bu sene Fenerbahçe’de fark yaratan oyuncu o. Dün Valbuena’nın pasında topu alışı klas. Kaleciye zor çalımı kolaylıkla atıp bileşik hareketle saniyeler içinde düşünmeden yaptığı vuruş işi çözdü.
Maçın olayı
Fernandao’nun santrfor oyununun dışına çıkması. Guiliano’yla birlikte bir tandem yarattı. Savunmada yardımın dışında akın sırasında zaman zaman geriye gelip oyunu genişletmesi yeniydi. Bazen oyuncuya güven geldiğinde böyle etkiler ortaya çıkabiliyor.
Kısa mesaj
Pres ‘hadi sen oyna’ deyip topu Fenerbahçe’ye veren bir rakibe karşı da etkili oldu bu kez.
Mehmet Demirkol, Fenerbahçe'nin Başakşehir galibiyetini değerlendirdi.
Başakşehir'in değil belki ligin en oyuncusu Emre Belözoğlu. Duran top kalitesinin yokluğu 1 puan değerinde. Ama Epureanu ve Mossoro da fazlasıyla arandı. Beklendiği üzere ön alan baskısıyla oyuna giren Fenerbahçe rakibini kendi genetiğinden kopardı. İlk golü bulduklarında 3 net gol kaçırmışlardı.
Rakip savunmanın top ayağındayken hemen her seferinde onları hataya zorladılar. Chedjou’nun bölgesinden Dirar, Giuliano ve Fernandao’yla kolay kaleye sarktılar ve Başakşehir bir süre sonra uzun vurmak zorunda kaldı. Ancak bunda da savunma kusursuza yakın bir kompakt oyun oynadı.
Neto ve Roman orta sahalarına yakın durup Visca, Arda ve Adebayor’u sahadan sildiler. Teknik anlamda, bu kadronun potansiyeli göz önüne alındığında eleştirilecek hiçbir şey yok. Fenerbahçe oyuncuyla değil oyunuyla kazandı. İBFK ise oyuncuları olmadığı için oyununu kaybetti ve yenildi.
GECENİN SORUSU
Mathieu Valbuena, Aykut Kocaman’ın bu oyununa ikna olacak mı? Yoksa sezonun geri kalanında da rotasyon oyuncusu olarak kenarda beklemeyi kabul mu edecek?
MAÇIN STARI
Neto-Roman ikilisi mükemmele yakın oynadı. Giuliano ve iki gol atan Fernandao parladı. Ancak Dirar’a ayrı bir parantez açmak lazım. Sezon başında onun böyle bir fiziki güç gösterisine girebileceğini hiç tahmin etmezdim. Maçın yıldızı oydu.
MAÇIN OLAYI
İkinci gole bakın. Adebayor saçma bir top kaybı yapıyor. Dirar depara kalkıp gelen Isla’ya veriyor. Ancak yakın olan Arda ve İrfan takip etmiyor. Isla ortalıyor Fernandao atıyor. Başakşehir’in genetiğinin dışına ne kadar çıktığını buradan anlayabilirsiniz.
KISA MESAJ
Aykut hocanın, "Rakipleri bükeceğiz" vaadi en üst seviyede gerçek oldu. Eğer vasat rakiplere karşı da bu konsantrasyon sağlanırsa, yarış sonuna kadar devam eder.
Fanatik Gazetesi'nden alınmıştır...
Mehmet Demirkol, Gençlerbirliği-Trabzonspor karşılaşmasını değerlendirdi.
Rıza Çalımbay belki ayakları daha iyi iki stoper istese hayır denmez. Burası tam yeterli değil. Ancak bunun dışında iyi bir kadrosu var. Ancak eldekiler de hiç yabana atılacak oyuncular değil. Ancak iyi oyuncuları olan Trabzonspor’un bir oyunu yok. Merkeze sıkışmış çizgiden çizgiye açılıp oyunu genişleterek uzak bir kördövüşüyle 45 dakikayı bitirdiler.
İkinci yarıda müdahale eden Ümit Özat, Aydın’ı oyuna sürerek hücümda Sessegnon’a bir destek bulunca Trabzon’un yapması gerekeni yaptı. Son pas tercihleri biraz düzgün olsa maçı alabilirlerdi. Rıza Hoca hemen N’doye’u Rodallega’nın arkasına alıp oyunu iki kanada genişletip Gençler savunmasını zora sokabilirdi. Fakat bunu yapmadı. Merkezde sıkışıp kalıp Abdülkadir, Sosa ve Olcay’ı kanatta kullanmayı tercih etmedi. Böyle olunca penaltıya rağmen galibiyete yakın olan Trabzon değil, Gençlerbirliği’ydi.
GECENİN SORUSU
Rıza Çalımbay çalışkan bir antrenör. Ama bu yetmez. Lider bir teknik direktör olabilecek mi? Maalesef henüz bunun sinyallerini göremiyoruz. Hatta Ümit Özat bu hedefe ondan daha yakın duruyor.
MAÇIN STARI
Uğur Çiftçi’nin hareketi ne kadar itiraz etse de hakem penaltı kararında haklıydı. Ancak asıl haklı olan kaleci Hopf’tu penaltı kurtarılmaz kaçırılır derler ama bunu sanki İsveçli kurtardı. Ve takımını ayakta tuttu.
MAÇIN OLAYI
Elde Sosa ve Abdülkadir var. Birisi dripling diğeri hem orta hem driplingle iki kanadı mükemmel kullanabilir. Olmadı Castillo ya da Olcay var. Bu iyi kadro. Ancak işi Bero-Okay ikilisinin birlikte oynaması bozuyor. Bundan vazgeçmek lazım.
Fanatik Gazetesi'nden alınmıştır...
Uzun süredir ilk kez bir takım Başakşehir'de karşı oyununu bu kadar net bir şekilde kabul ettirdi. Belki bu oyun Konyaspor için galibiyete yetmedi ama Başakşehir gelecek hafta oynayacağı Fenerbahçe maçı öncesinde hem puan hem de Emre'yi kaybetti.
Maçın başında Jahovic'in de katılımıyla güçlenen Konyaspor hücum grubu, Başakşehir'i yarı alanına hapsetti.
Bu dönemde yakalanan fırsatlar, hele hele Jahovic'in pozisyonu Mehmet Özdilek'in öğrencileri adına büyük kayıptı.
Nitekim sahada sadece iki futbolcunun, Emre ve Adebayor'un, anlayabildiği bir organizasyon golü getirdi.
SORUN ORTA SAHADAYDI
İkinci yarının başında da Başakşehir'in organizasyon musluğunu tıkadı Konyaspor. Ama işte böyle bir rakibe karşı bu üstünlüğü golle sonuçlandırmak gerekiyor. O bölümde gol gelse belki maçı da kazanabilirdi Konyaspor.
Gol son dakikada gelince beraberlikle yetinmek zorunda kaldılar.
Başakşehir tarafında orta sahaya hakim olamama konusu en büyük sorundu.
Sezonun kalanında Fenerbahçe, Beşiktaş ve Galatasaray'la oynayacakları maçlardaki bu bir sorun yaratır mı? Bunu da hep beraber göreceğiz.
Ama dün akşamın özeti şu. Başakşehir oyunu bozulamayacak bir takım değil. Gelecek hafta için Fenerbahçe'ye Aykut Kocaman'ın eski takımından büyük ipucu geldi..
Fotomaç Gazetesi'nden alınmıştır.
Mehmet Demirkol, Galatasaray'ın liderlik fırsatı teptiği Sivasspor mağlubiyetini değerlendirdi.
Samet Aybaba, Galatasaray’ın stoperlerine top aldırdı ama sonrasında baskıyla oyun kurmalarını engelledi. Sumudica’nın düştüğü hataya kapılıp Galatasaray’ı beklemedi. Donk ve Tolga’yla zaten top yapması zor olan konuk ekip bunu çözemedi. Gol ve 18’de Kone’nin direkten dönene topu sonrası Sivas uzun ve acele vurmaya başlayınca Galatasaray topu aldı ama standart oyunlarına yaklaşamadılar. Bu orta sahayla kolay da değildi. Sivas’a Emre’nin driplingleri ve Kone’nin önde topu tutup sakinleştirmesi zaman zaman yardım etti. Dengeyi Terim’in oyun için diziliş değişiklikleri değil Belhanda’yı oyuna sürmesi bozdu. Ara pasları etkiliydi. Eren’in de varlığıyla maçın son 10 dakikasında skorda dengeyi yakalayacak işleri de yaptılar. Ancak 75 dakikayı boşa harcamışsanız, orta saha ikiliniz yetenek olarak düşükse iş kolay olmuyor.
GECENİN SORUSU?
Fernando olmayınca bu takım nasıl savunmadan çıkacak, geçişleri nasıl yapacak? Onun yokluğunda Tolga-Donk, Josef-Topal’ın da gerisine düştü. Bu, pozisyon olarak dokundukları herkesi etkiledi.
MAÇIN STARI
Kone ve Emre Kılınç arasında kaldım. Emre geçiş oyununda harika driplinglerle takımına nefes aldırdı. Kone’nin aklı ve soğukkanlılığı da ona yardım etti. Her ikisi de galibiyette kilit roldeydi
MAÇIN OLAYI
Nagatomo’nun geri pasında Muslera topu ayağının dışıyla kontrol etmeye çalışıp kornere kaçırınca sanki Fatih Terim golün geldiğini hissetti. Kulübede korneri bekleyişindeki yüz ifadesi işlerin sarpa saracağını hissetiğini anlatıyordu. Ve öyle de oldu...
Fanatik Gazetesi'nden alınmıştır.
Gençlerbirliği maçı 1 isabetli şut 2 gol ve 1 puanla bitirdi.
Savunma yapabildiler mi diye sorarsanız, hayır! Aykut Kocaman’ın hakem ve bireysel hatalar klasmanında değerlendireceği bir durum var diyebiliriz. Öyle olduğunu düşünmüyorum: İlk golde Volkan’la Dirar konuşmuyor. Volkan yanlış çıkıyor. Çıktığın zaman herkesi ezmelisin. Dirar kaleye doğru vuruyor. İkinci golde Topal’ın müdahalesi de Dirar’ınkinden farklı değil. 85’te net pozisyonda Fernandao’yla Dirar birbirine giriyor. 93’te Valbuena gollük şuta giderken Topal onu sakatlıyor. Bu kadar tekrarlayan bireysel hata sistem hatasıdır. Kocaman’ın ekibi, istifasının ardından Avrupa’da en çok enerji harcayan takım. Ancak Kocaman ne yapsa olmuyor. Yetmiyor. Yanlış olan ne? Yorumcular mı? Gerekiyorsa bundan sonra eleştiri yapmayacağım. Ama hoca da Alper’in golünden sonra ayakkabılarına bakmayacak. Golü yedikten sonra arkasını dönüp su içmeyecek.
Gecenin sorusu
Bireysel hata nedir? Sürekli bireysel hata yapıyorsan bireysellerde sorun var demek değil midir? Böyle düşünebilirsiniz. Ancak öyle değil. Sürekli tekrarlayan bireysel hata sistem hatasıdır.
Maçın starı
Alper yetenek olarak biraz üst seviye oyuncuları etrafında bulunca enerjisinin karşılığını buldu. Asla yetenek olarak Fenerbahçe’nin 11 oyuncusu olduğunu düşünmüyorum. Ama çalışkanlığını ve mücadelesini takdir etmemek olmaz.
Maçın olayı
Kuşkusuz Mete Kalkavan hakem materyali değil. Yüzünün ifadesi bile hakem olamayacağını söylüyor. İssah’ı umut vaat eden akını kesmekten atmayınca Ümit Özat’ın oyundan çıkarması maçın olayı.
Kısa mesaj
Aykut Kocaman’ın içine düştüğü ruh halinden çıkması lazım. Fenerbahçe taraftarı inandığı bir teknik adam varsa yorumcuların kralını konuşamaz hale getirir. Halbuki taraftar en ağır yorumu yapıyor.
(Fanatik Gazetesi'nden alınmıştır)
Sarı-Lacivertliler, olağanüstü bir baskıyla Trabzonspor’u hiç oynatmadı.
İkinci yarıda Sosa’yı oyuna alan Rıza hoca, bu baskıyı kırdı. İlk golü de atan Bordo-Mavililer, Valbuena’nın kornerine engel olamadı.
Aykut Kocaman, Hasan Ali-Souza-Dirar-Aatif 4’lü orta sahasıyla oyuna başladı. Önlerinde ise Alper ve Fernandao... Olağanüstü bir baskıyla Trabzonspor’u hiç oynatmadılar. Pas trafiğini her yerde daha kalabalık olarak kestiler. Peki ya sonrası? Şimdi yukarıda yazdığım 6 oyuncuya bakın. Savunma kanatlarında da Isla ve İsmail olduğunu hesaba katın. Yetenek olarak bırakın Fenerbahçe standardını, lig ortalamasında olduğu bile tartışmalı bu ekibin vaat ettiği oldu. Bilinçli, çizilmiş, hazırlanılmış belki de tek bir atak yapamadılar. İsmail’in kaçırdığı pozisyonda sağıyla vuramayışını anlamak mümkün de soluyla nasıl kontrol edemedi? Bilinmez.
Rıza hoca, ikinci yarıda Sosa’yı oyuna alınca baskıyı kırdı. Orta sahada top yaptılar, Burak arkaya kaçmaya başladı. Ofsayttan kurtulduğu ender arkaya kaçışlarından ilkini gol yaptı ikincisi kaçırdı. Sonra sadece korner atarak takımının en iyisi olmayı başaran Valbuena oyuna girip skoru belirledi.
Gecenin sorusu
Aykut Kocaman takımını korkak mı oynatıyor? Bana kalırsa bu eleştiri bombardımanını bile bile böyle bir takımı sahaya sürmek fazlasıyla cesaret istiyor. Hem de büyük cesaret.
Maçın starı
Aslında maçın yıldızı olarak taçlandırılabilecek bir performans izlemedik. Sosa oyuna girince oyun değişti belki, Valbuena kornerden gerçek bir asist yaptı ama yetmez. İlla birini söylemek gerekirse oyuna karakter koyan ve bir de asist yapan Abdülkadir’e mansiyon verebiliriz.
Maçın olayı
Kuşkusuz koskoca Fenerbahçe’nin sol bekinin maç öncesinde nerede oynayacağının en büyük soru ve muamma olabilmesi. Stoper mi? Ön libero mu? Üçlünün solu mu? Orta dörtlünün solu çıktı. Bu kadar yatırıma borca harca hala icat çıkabiliyor işte.
Maçın fotoğrafı
Allah aşkına şu çocuklara eziyet etmeyin. Soğuk yağmur çamur... Oyuncular bile eşorfman üstüyle seremoniye çıkarken şu mevsimde üzerlerine uygun bir kıyafet giydirin. Volkan Demirel’in yaptığına şaşırdım mı? Tabii ki hayır. Hırçınlığı, çılgınlığı bilinir de insanlığından kimsenin şüphesi olmaz.
(Fanatik Gazetesi'nden alınmıştır)
Mehmet Demirkol, Galatasaray - Osmanlıspor karşılaşmasını değerlendirdi.
Galatasaray’ın Fernando ve N’Diaye’siz orta sahayla yaşadığı, kompakt oyundan uzaklaşmak oldu. Tolga ve Selçuk’la eksik, Belhanda’yla daha da eksik oldular. Osmanlı ilk 5 dakikadaki ileri topu şişirmelerin ardından pasla çıkmaya başlayınca Galatasaray’ın bildik iç saha presini kırdı. 1. bölgeden 2’ye çok iyi geçtiler. Ancak 3. bölgede hiçbir planları yoktu. Topu ayağına alan tek başına koştu. Hayatlarında hiç bir arada oynamamış bir grup oyuncu gibi yabancıydılar. Galatasaray savunma ve orta sahasına baskı yapmamaları ev sahibinin eksik olduğu yerden üretim yapmalarını engelledi. Ancak bu belli oranda anlaşılabilir. Ama hücum hamlığı başlarına iş açtı. Çünkü Galatasaray 3. bölgede bir canavar. Kendi iç saha klasiğinden bu kadar uzakta, sıkıntılı bir oyunda sayısız pozisyona girdiler. Hiç kolay bir maç olmadı. Ama maçın yıldızlarından biri Karcemaskas’tı.
GECENİN SORUSU
Numan’ın Muslera’nın üzerinden vurduğu kafada hakem golü iptal etti. Bu İngiltere’de tartışmasız gol. Ama geri kalan ülkelerde karar dünkü gibi olurdu. Kalecinin bu kadar dokunulmazlığı olması doğru mu?
MAÇIN STARI
Ya Feghouli olacaktı ya Karcemarskas ancak Bafetimbi Gomis oldu. Oyuna girdikten sonra hemen karakterini sahaya verdi. Nitekim golünü de attı. Daha önce de söylemiştim. O sevimli canavar.
MAÇIN OLAYI
Latovlevici 20. dakikada 2. hatasında protesto edildi. 40’ta 7. hatasında alkışlandı. Taraftar doğal olarak duygusaldır. Ancak tepkinin kime faydası olduğunu düşünemeyecek kadar kendini kaybetmek normal değil.
KISA MESAJ
Galatasaray’ın iç saha oyunu Fernando ve N’Diaye’siz sallandı. Özellikle Brezilyalı’nın mevcut takımda alternatifi yok.
Fanatik Gazetesi'nde alınmıştır.