İddiamızı sürdürmek adına üst üste seri galibiyetlere ihtiyacımız vardı. İleri 3'lünün hemen arkasında Hakan Çalhanoğlu-Arda Turan ikilisi çift 10 numara gibi başladılar. Bu hücum formatında İlk 15 dakikada özellikle Hakan Çalhanoğlu'nun anahtar paslarıyla net gol pozisyonları da bulduk.
Özellikle 13. dakikada Hakan Çalhanoğlu'nun parlak oyun vizyonunu konuşturduğu savunma arkasına aşırtma pası “Tamam birazdan Letonya kilidini çözeriz” etkisini yaratan cinstendi. Ancak ilk 45'in geri kalanında ilk 15 dakikadaki hücum sürekliliği ve yüksek tempo yok oldu, daha kesik kesik oynadık.
40. dakikada tek santrforumuz Burak Yılmaz topla sadece 7 kez buluşabilmişti. Ortalarımızın büyük çoğunluğu da hızlı oynamaya çalışmak ile telaşlı oynamayı karıştırınca isabetsizdi. 2 kanat forvetimiz Töre ve Volkan Şen hücumlarımızda çoğunlukla çizgiye açılmak yerine merkezde Hakan Çalhanoğlu-Arda'nın yakınında pozisyon aldılar. Ortada çoğalıp verkaçlarla savunma arkasına sarkmaya çalışmak teoride iyi bir fikir. Ancak pratikte Letonya gibi sürekli ortada çoğalarak kapanan bir takıma karşı kenar oyuncularınızı çizgiye açıp hücumda oyunu genişletmek gerek.
Yine de çok net gol pozisyonları bulmaya devam ettik ancak içimizdeki ölmek bilmeyen Telaşoğlu Telaşinho'luk nedeniyle pozisyonları saçma sapan şekilde harcadık. Hâlbuki erkenden gol yiyen Letonya, gol yemedikçe oyunu tavan yapan Letonya'nın 10'da 1'i gücünde bile olmayan bir takım hüviyetinde.
2. yarının başında da hücumda aynı tas aynı hamam devam edince, 2 dakikada 2 değişiklik yaptık. Umut'la santrforu çiftleyip daha önde prese başladık. Şener sağ beke girince, Arda sol çizgiye geçerken Ozan da merkez orta sahada çift yönlü oyunuyla tüm ribauntları topladı ve hücum sürekliliğini sağladık. Nihayet çizgileri kullanıp hücumda oyunu genişlettik, yüksek tempoda devamlılığı sağladık.
Ancak takımımızın skora en etkili oyuncusu 72'de topu çizgiden çıkaran, 74'te ise adeta “ayaklarıyla gol” kurtaran Hakan Balta'ydı! 77'de ise Selçuk İnan, 20 dakikadır kendi ceza alanına gömülüp otobüs park eden takımlara karşı yapılması gerekeni yaptı ve topu ayağında gevelemek yerine uzaktan şutla bulduğu boşluğu gole çevirdi.
26. gol girişiminde ilk golü atabilmek sıkıntı. Kâğıt üstünde 74 dakika oynuyorsun ama mental açıdan 174 dakikalık efor sarf ediyorsun. 1 gol atınca maç bitti sanmak daha büyük sıkıntı. Üstüne bir de Hollanda maçının sonlarında yediğin golde olduğu gibi bilinçli ve organize şekilde değil de körü körüne, ezbere geri çekilip en sıradan rakibi bile sana gol atmaya davet ediyorsun. Kendi kendini mat ediyorsun!
