Elemek mi? Elenmek mi?

Türk futbol tarihi acayip bir üç gün yaşadı. Real Madrid sahasında çok kısa bir süresinde etkin oynamasına rağmen aldığı 3-0’la geldiği İstanbul’da o kadar bile etkin oynamamanın bedelini ağır ödemenin eşiğinden döndü. 48 saat sonrasında, ilk 90 dakikanın 80’inde rakibini oynatmayan Fenerbahçe 2-0’ın rövanşı için Roma’da, taş çatlasa 10 dakika futbol oynayarak yarı finalist oldu.

NTV Spor 12 Nis 2013
Elemek mi? Elenmek mi?
Türk futbol tarihi acayip bir üç gün yaşadı. Real Madrid sahasında çok kısa bir süresinde etkin oynamasına rağmen aldığı 3-0'la geldiği İstanbul'da o kadar bile etkin oynamamanın bedelini ağır ödemenin eşiğinden döndü.
 
48 saat sonrasında, ilk 90 dakikanın 80'inde rakibini oynatmayan Fenerbahçe 2-0'ın rövanşı için Roma'da, taş çatlasa 10 dakika futbol oynayarak yarı finalist oldu.
 
Real Madrid, yerel rakibinin aksine topla değil topsuz skora giden bir ekip, herkesin ezbere söylediği bu. Nitekim ilk maçın ilk golü 6 saniye içerisinde 4-5 pasla gerçekleşmişti. Hani ellerinde olsa top olmadan gol atacaklar, nasıl olacak bilmiyorum ama onu bile yapabilecek gibi gözüküyorlar. Türk Telekom Arena'da da golü erken bulup “5 tane yemem” dedi. Drogba topuğu bıraktığında “Yer miyim?” demeye başladı. Eboue'nin sakatlanması Galatasaray'ın sol kanatta bulduğu madenin işlenmesini yarıda bıraktı. Ronaldo fişi çektiğinde bütün Galatasaraylıların içinde Real Madrid'i elinden kaçırdığı hissi hakimdi. Galatasaray, Galatasaray gibi elenmişti.
 
Terim'in “3 atana 3 atıyoruz” söylemi maç sıcaklığı. Yine, Galatasaraylıların gerçek anlamda Real'i elinden kaçırdığını düşünmesi de az çok öyle. Çünkü Real'in 3-1 geriye düştüğünde dahi gereken o tek golü bulmakta zorlanmaması yukarıda tarif ettiğimiz Real'in tezahürü. 180 dakikanın 20'sinde “Arkadaşlar hazır mıyız?” diyip, gelip, atması gerekeni atmış gözüktüler. Her ne olursa olsun Ronaldo'ya santrada takım arkadaşlarına fırça attırdı mı Galatasaray? Attırdı. “Kaç tane daha atcam olm siz böyle yedikçe” dedirtti mi? Dedirtti. Ha, Arbeloa “Allah'ını seviyorsan az geri gel, kanadına metro döşediler” dese yeriydi, o ayrı konu. Ronaldo bu, bir de geri koşsa Real'de oynardı. Efendim? Olmadı, evet...
 
Sonra Roma'da aynı maçın tersi senaryolusu oynandı, skor bazında. Oyun olarak ise değil. Fenerbahçe “Top bende kalsın, gerekiyorsa 0-0 bitsin” kafasında. Elindeki oyuncuların kontrol-pas-koşu-kontrol-pas becerisi kısıtlı olmasına rağmen oynamaya çalıştığı oyun bu. Genelde ekstra efor harcamak zorunda kalıyor bu koordinasyonu bireysel olarak zayıf olduğu için. Ama maçlar bittiğinde istatistik kağıdı size Fenerbahçe'nin iyi paslaştığını gösteriyor.
 
Roma'da bir kez iyi paslaştı Fenerbahçe. Gamsız Bonus'un yerine Gamlı Bonus girince oldu o da. İlk yarı boyunca ne alan kapatabildi, ne pres yapabildi, ne hücüm edebildi Fenerbahçe. Korkulan maç senaryosu bire bir sahadaydı, tek eksik Lazio'nun golüydü. Onda da prematüre şutlar ve verilemeyen son paslar esas etkendi. Net şutları vurdurmayan, o pasları verdirmeyen Fenerbahçe miydi? Değildi. Nitekim ikinci yarı aynı oyunla başladı. Lazio'nun fizik ve moral olarak düşmeye başladığı anlarda golü bulması en kötü olasılıktı, buldular.
 
Meireles – Selçuk – Baroni üçlüsü merkezden, Gökhan – Kuyt, Ziegler – Caner kenarlardan top getiremiyorken artık topu kalesinden uzak tutması gereken Fenerbahçe'de beklenen değişiklik geç de olsa Salih'in oyuna girmesiyle geldi ve değdiği ilk topta asistin asistinin asistini yaptı çocuk. Baroni oyunda olsaydı, ne o topu kovalardı, ne de diyelim kovaladı, tekte geriye açardı o topu. Hatta Caner'in şutunda arka direkte ribaund bile kovaladı Salih. Özel bir çocuk.
 
O dakikadan sonra maç bitti. Fenerbahçe tarihinde ilk kez bir Avrupa Kupası'nda yarı final gördü. Fenerbahçe, Fenerbahçe gibi eledi. Basel, Benfica ve Chelsea'den biriyle final yolunda karşılaşacak.
 
180 dakikanın 90'ını iyi oynayıp toplamda 3-1'le turu geçen, eleyen bir Fenerbahçe. 180 dakikanın 150'sinde iyi oynayıp 5-3'le turu geçemeyen ve elenen bir Galatasaray. Böyle elemek mi? Böyle elenmek mi? Sorunun cevabı tuttuğunuz takımda gizli.