Kaybetmek

Fenerbahçe Benfica’ya elenerek kupanın dışında kaldığında Alex de Souza “Üzgünüm” yazdı twitter hesabından. Pek sık yapmadığım bir şey yapıp Alex’e, bir sitemde bulundum. Gelen cevaplar gerçekten düşündürücüydü.

NTV Spor 06 May 2013
Kaybetmek
Kazanmayı öğrenmek kolay. Daha çocukken en basit oyunu anne babanıza karşı kazandığınızda (ki aslında şike vardır) gülersiniz. Kaybedince ise önce bir ne yapacağını bilmeme hali olur. Gülseniz olmaz, ağlasanız fazla gelir bazen. Kızsanız neye kızacağınızı bilemezsiniz. Kendinize mi kızacaksınız, rakibinize mi, oyunun kendine mi, şartlarına mı?
 
Büyüdükçe bu sorun da büyür. İnsan mutluluğunu kendine saklar, hüznünü ise dağıtarak küçültmeye çalışır. Zaman içerisinde kazanılan her şey başka bir şeylerin rövanşı, intikamı halini alır ve bir de bakmışsınız ki kazandığınızda bile kazandığınıza sevinmeyi başka şeylere kızmanın arkasına koymuşsunuz.
 
Bunun en sık yaşanan tezahürü sporla ilgili ve hayatımızda giderek daha çok yer kaplayan sosyal medyada yaşanıyor. Takım tutan herkes bunun parçası. Kazanınca sadece kazandığına sevinmek söz konusu değil. O kazanım mutlaka birilerinden hesap sormak için araç. O “birileri”nin ise rakip olması bile şart değil.
 
Fenerbahçe penceresinden bakacak olursak, daha dün akşam Fenerbahçe Benfica'ya elenerek kupanın dışında kaldığında Alex de Souza “Üzgünüm” yazdı twitter hesabından. Ben adım gibi eminim Alex'in gerçekten üzüldüğüne. Timsah gözyaşları olduğuna da inanmıyorum bu yazdıklarının. Pek sık yapmadığım bir şey yapıp Alex'e, “Bunun parçası olabilecekken ta oralardan sadece ‘üzgünüm' yazabilecek hale getirdiğiniz için üzül asıl” mealinde bir sitemde bulundum. Özellikle “...getirdiğiniz...” yazdım ki Alex'i tek başına suçladığım sanılmasın.
 
Gelen cevaplar gerçekten düşündürücüydü. Ne Aziz Yıldırım'ın adamı olmam kaldı ne bir şey. Oysa ki basit ve içten bir sitemdi o cümle. Keşke sezon başında yaşananların tarafları daha sakin ve herkesin mutlu olabileceği bir çözüm kovalamış olsa, keşke herkes ipler kopmadan konuyu çözebilseydi, Alex de, Kocaman da, Yıldırım da inceldiği yerden kopsun demeden olan bitenden bir kayıp değil de kazanım çıkarabilseydi de Alex takımda kalabilseydi, dünün parçası olabilseydi. Olmadı. Fenerbahçe olur da turu geçebilmiş, finale gidebilmiş olsaydı, eski kaptanın olası “Tebrikler!” mesajına da benzer bir tepki verirdim üstelik.
 
Ama işte “Pusuya yatanlar bunu bile kullanıyorlar” diye bile bana kızıldı.
 
Fenerbahçe Benfica'ya elenmiş, kaybetmiş, kaybıyla ilgili üzüntüsünü belirten birine sitem etmişsiniz ve birden kendinizi kaybının acısını Alex ve Aykut Kocaman'ın görüş ayrılığı üzerinden birbirine hesap sormak üzerine kuranların arasında buluyorsunuz. Daha saçma ne olabilir ki?
 
Bunun bir de camialar arası olanı var. Kazanan veya kaybeden tarafta olmadığın maçta bile sevinmek taraftarlığın doğasında epeyi yer kaplar. Bazıları için bunlar daha “ciddi” işlerdir ve o yüzden alaya, dalgaya gelmez, sevinir ve kendine saklar. Ama çoğunluğun içinde bu karşı tarafı kızdırma halleri doğal refleks. İşi abartıp kendi tuttuğu takım dışında rakibinin rakibini de kendi takımı gibi sahiplenme halleri bana acayip geliyor. Yani sadece kendi takımını tutmak değil de, rakibin dışında bütün takımları tutma hali epeyi de yorucu olsa gerek zaten. Ciddi ciddi, zaman zaman kendi takımının kazanmasına rakibin kaybetmesine sevindiğinden daha az sevinenlere rastlamak mümkün.
 
Kazanmanın hazzı içeriden veya dışarıdan, bir başkasının kaybetmesinin hazzının önüne geçmişse bunu düzeltmek gerekir. Her şeyi unutup önce sevinmeyi hatırlamamız gerekiyor.