Dünya Kupası Günlüğü - Gün 18

Büyük turnuvaları biz gazeteciler için 3 evreye ayırabiliriz...

NTV Spor 26 Haz 2010
Dünya Kupası Günlüğü - Gün 18

Sevgili günlük;

Sevgi neydi, sevgi emekti...

İşimizi seviyoruz çok şükür, zaten tesadüfen bu işe de girilmez... Sanıyorum hiç kimse 3 yıl sebat edip tesadüfen stajyerlik yapmaz...
Bu girişi neden yaptım tam olarak bilmiyorum ama bu aralar motivasyona ihtiyacım var...

Doğal sürecin ikinci evresine girdik...

Büyük turnuvaları biz gazeteciler için 3 evreye ayırabiliriz...

İlk 10-15 gün heyecan evresidir ki, bu süre calışanın çömezliğine göre değişir... Onu da yapayım, bunu da yapayım, Zidane ile ropörtaj yapayım, maçı Pele'ye yorumlatayım, yayına Lineker'i alayım... O heyecan hiç bitmez, hayallerin peşinde koşarsın...  Almanya'da turnuva bitmişti ben hala tansiyon 22 geziyordum...

İkinci evre, kanıksama dönemi... Artık çevrende olan bitenin sana ilginç gelmediği dönemdir ki, en tehlikeli dönemdir, iş atlamaya başlarsın.
Sürekli işine konsantre olmaktan sıkılırsın, rahatlamak istersin hani evde gibi devrileyim gönül rahatlığıyla yatayım istersin ama bunun imkansız olduğunu bilmek seni daha çok daraltır. Bu dönem geriye kalan günlerin sayıldığı dönemdir.
Yaptığın işin önemini unutursun bir çesit depresyon diyelim...(Hah ben de tam da bu kapıdan içeri girdim sanıyorum)
Tabi durumum o kadar abartılı değil ama şafak 18... İstanbul'dan kalktı tren, Johannesburg'da yaptı fren...(Askerliğini yapmış arkadaşlar bu maniyi iyi bilir, bilmeyen arkadaşlar onlardan öğrenebilir..:)

Üçüncü 'trimester'de (bu kavramı da çocuk sahibi hanım arkadaşlar ve kocaları bilebilir...) ya da 3. dönem diyelim hadi... Heyecanın yeniden artmaya başladığı dönemdir...
Eve yaklaştığını hissedersin bu da sana motivasyon verir.. Maçlar da önem kazanmıştır... Ve bu son gazla finişi görürsün, zaten o son gazı alamazsan dönüşte işin zordur...
3. donem önemlidir, akıllarda hep son yapılanların kalması insan doğasının zaafıdır...
İlk bir kaç gün yeri yerinden oynatın, barutunuzun bir kısmını da son günlere saklamalısınız...(bu arada bütün mesleki sırları da vermiş olduk)

Yarı şaka yarı ciddi, süreç böyle işler ama ...

Eğer turnuva da takımınız varsa işler sizin için biraz daha zor olabilir ama konsantrasyon daha kolaydır...
Ve insan bir takımı sürekli takip etmek istiyor ya da sahiplenmek...
Geçen Gana maçında Mesut Almanya'nın golünü atınca gerçekten gurur duydum.
Sağıma soluma baktım paylaşacak kimse yok sonra birden yanımdaki Danimarkalı'ya "Mesut Türk ben de dedim" daha önce pek yapmamıştım bunu...
Hadi bu tamam da İtalya'ya 2 gol atan Vittek'le de göğsüm kabardı, bu sefer yanımda İspanyol vardi, bu adam Türkiye'de oynuyor dedim...
Sanırım ben evi özlemeye başladım...

Sevgili Blatter, ikinci tur maçlarını oynamadan doğrudan yarı finale geçebilir miyiz..?
Ben belirledim, maçları şu şekilde oynatabilirsiniz...
Uruguay-Brezilya
Arjantin-Ispanya

Saygılar
Emek Ege
NTV Spor
Johannesburg

(Bu sefer biraz Umut Sarıkaya yazılarına benzedi, keşke araya bir yere 'redingod' kelimesini sıkıştırsaydım. Ve sanırım ilk defa vuvuzela yazmadım... yazmamıştım yani...)