Dünya Kupası Günlüğü - Gün 34

Maceranın sonuna geldik...Bence buna macera denebilir, sonuçta Afrikadaydık..:)

NTV Spor 12 Tem 2010
Dünya Kupası Günlüğü - Gün 34

Sevgili Günlük,

Ciddi olamazsın final bu muydu?

34 günlük çalışma, üstüne 12 saatlik yayın maratonu... Daha iyisini bekliyordum doğrusu... Sen beni bilirsin, ben futbol diyince ‘'gol olsun da çamurdan olsun'' diyinlerden değilim... Oyun sürekli durdu, yere yatan kalkmadı, hakem oyunu çok kesti, De Jong, Xabi Alonso'yu öldürüyordu... Faturayı isterseniz Hollanda'ya isterseniz Hakem Webb'e çok zorlarsanız en ufak dokunmada yerde kıvranmaya başlayan İspanyollara kesin, siz bilirsiniz...

Adı Dünya Kupası Final'i olmasa, bir çok insanın da seyredeceğini sanmıyorum... Çevremde memnun olanlar da tabi var. Bana Euro 2004 finalini, 2006 Dünya Kupası finalini hatırlatıp en azından onlardan iyiydi diyorlar ama ben tatmin olmadım...

Almanya yarı finale kadar oynadığı futbolla aslında İspanya'yı gölgede bıraktı, şampiyon da olabilirlerdi ama bu kupa son 3-4 yılın açık ara en iyi milli takımı İspanya'ya daha çok yakıştı...


Günlük,

Buraya gelmeden önce, FIFA Başkanı Sepp Blatter'in kulaklarını çok çınlatmıştım, Afrika'ya Dünya Kupası mı verilir diye... Ver Şili'ye, ver Avustralya'ya ya da ne bileyim Afrika olmasın da...

Çok yanılmışım...

Hayatımın, en ilginç, heyecan, stres, zaman zaman keyif ve çokça özlem dolu 34 gününü geride bıraktım...

Evet, toplam 19 Dünya Kupası'nın sadece ikisini gördüm ama en özeline şahit oldum, bir elin parmaklarını geçmeyecek Türk meslektaşlarımla beraber...

Olağanüstü maçlar oynanmadı, Messi 7 kişiyi geçip gol atmadı, Ronaldo 40 metreden doksana takmadı, tarihte ilk defa bir Afrika takımı da şampiyon olmadı hatta taraftar alanları boştu, insanlar meydanlarla zaman zaman çıktı ama hepsinden farklı bir kupa geride kaldı...Bunu yaratan da Güney Afrikalılardı, siyahı, beyazı, melezi ki burda coloured diyorlar ve Hintlisi ... Belki sıkıldın, bu adam bu övgüler için Güney Afrika devletinden para mı alıyor diye düşünüyorsun... Ama final günü içinde para, kredi kartı ve pasaport bulunan çantanın kaybolması, biz ümidi kesmişken geri gelmesi... Evet kabul ediyorum çok şanslıyız. Aynı şey başka bir yerde de olabilirdi ama, burasıyla ile ilgili hislerimizi netleşti... Emek Ege ve Ali Bakır Güney Afrika'yı seviyor, bir ay boyunca tüm ağlamalarımıza rağmen...(Hayır taşınmayı düşünmüyoruz, çünkü kendi ülkemizi daha çok seviyoruz..:) Şöyle söyleyelim, çantayı bulan vatandaş geride kalan konukseverlik dolu bir aylık zaman dilimini bu hareketiyle bizim için taçlandırdı...


34 gün, göz açıp kapayıncaya kadar geçti...(Gerçekten de öyle...)

Maceranın sonuna geldik...Bence buna macera denebilir, sonuçta Afrikadaydık..:)
Kendimi çok şanslı hissediyorum, hem bir gazeteci hem de bir futbolsever olarak... Afrika'ya mesleki anlamda vican rahatlığıyla veda edeceğim...

Başta Kupa'yı Afrika'ya veren Blatter'e, sonra beni seçtiği için Genel Yayın yönetmenim Fuat Akdağ'a (Abi, Almanya'daki gibi bu kez insan hakları ihlal edilmedi),  burda bulunduğum süre içinde haber desteklerini esirgemeyen İsmail Şenol(sansasyon) ve Onur Erdem'e, dostum Levent'e, prodüktör arkadaşım Deniz'e, reji ekibine, Ntvspor.net'teki çalışma arkadaşlarıma, zaman twitterdan zaman zaman yorumlarıyla beni yalnız bırakmayan arkadaşlara (ekşisözlükteki pesimist eleman seni yakalayacağım haberin olsun..:)

Ve tabi ki burdaki kader ortağım Ali Bakır ile birlikte arkadaşımız Cem Eker'e teşekkür ediyorum...
Son satırı ise eşim ve benim yokluğumda konuşmaya başlayan 3 yaşındaki oğluma ayırdım. 2006, 2008 ve şimdi de 2010'u birlikte yedik, bekleyin geliyorum...

Evet biraz duygulandım ama bu demek değil ki Euro 2012'ye gitmek istemiyorum...

Ukrayna-Polonya günlüğü,

1. Gün

Sevgili Günlük.

Torres'ten aldığımız randevu sonrası Kiev'e doğru yola koyuluyoruz. Yolda gördüğümüz kadınlara kesinlikle bakmıyoruz... Yollar eski ve kominizim döneminden kalmış, çok yorulacağımız besbelli... Birden Ali Abi duruyor ve; ‘'Emek sana şöyle söyliyeyim, açlıktan içim kıyıldı, nerde yemek yiyoruz...?

......vs

(Burada fondan, Zülfü Livaneli girer... Gün olur alır başımı giderim, denizden yeni çıkmış ağların kokusunda...)