Çünkü herkes öldürür sevdiğini

Bu yazı, içinizde tüm darbelere rağmen asla ölmeyen ve kimsenin öldüremeyeceği duygulara gelsin...

NTV Spor 14 Nis 2014
Çünkü herkes öldürür sevdiğini

--- Bu yazı, içinizde tüm darbelere rağmen asla ölmeyen ve kimsenin öldüremeyeceği duygulara gelsin...                                                                                                                                                            

Gidenler neden gider, kalanlar neden kalır?
 
Ya da şairin dediği gibi, 'Kimdi giden kimdi kalan, aslında giden değil kalandır terkeden' midir gerçekte yaşanan...
 
Birine çok bağlanırsınız ama gider. 'Bağlar derdimi anlar' der ya şarkı, o bağların dili olsa konuşsa mı demek lazım aslında.
 
Cleveland Cavaliers taraftarı LeBron James gittiğinde, formaları yakmadı mı, inmedi mi posterler aşağı.
 
Aşkın nefrete dönüştüğü çizgi değil mi bu aslında. Bitmeyen ama yarım kalan hikayelerin çoğunun özü değil mi bu? Yaşayan bir bünyeden çıkarmak gibi gibi atan bir kalbi. O kadar derin o kadar iz bırakan... Diyordu ya hikayede 'Olmasaydı sonumuz böyle'...
 
Bazı hikayeler ise nefret değil, kalp kırıklığı ve acılı bir tat bıraktı sevenlerde...
 
Tümer'in, Sergen'in, Nouma'nın gidişi Beşiktaş taraftarının bir kısmını yaraladı bir kısmını sinirlendirdi. Alex giderken, heykelinin açıldığı gün döktüğü göz yaşları, bu kez sevenlerinin yanaklarını ıslatmadı mı... Hagi'nin gidişi bu diyardan, ne olursa olsun erken değil miydi?
 
Ya da aslında gidenler gitti de, aslında ruhen ayrıldı mı ki benlikleri sevenlerin içinden...
 
İlhan Mansız yaşadığı o sakatlıklardan sonra neredeyse topa vuracak halde olmamasına rağmen 'Gelsin kulübede otursun. Varsın bir kere bile vurmasın topa' demedi mi Beşiktaş taraftarı. Doyamamıştı zira birbirine aşıklar. Hep yarım kaldı.
Bazen seçimler değil değil, kaderin defterin sonuna düştüğü notlarla bitti aşklar. Yapacak bir şey yoktu bitmesi gerekiyordu bitti işte...
 
Kobe - Shaq ayrılığını düşünün. Bir şehrin sevgisi yetmeyince iki büyük egoya, büyük bir hanedanlık oldu çöken. Çok dile getiril(e)meyen bir gerçektir: 'Biten ilişkiler bazen sadece iki kişiyi bitirmez...'
 
Michael Schumacher 7 kez dünya şampiyonu oldu F1'de. Efsanesini Ferrari ile yazdı. Emekliliğini açıkladığında sınırsız başarı ve şampiyonluklar yetmedi İtalyan takımının taraftarlarına. Giden takımın başarılı sporcusu ya da hatta efsanesi değildi, giden anılar giden aşk, giden sevgi, giden kalplerin içinden sökülmüş bir parça oldu aslında. O yüzden hastanede de yatsa, simsiyah bir takım da giyiyor olsa, hep ‘Kırmızı'dır Michael'ın ruh rengi. Bunu hiçbir şey değiştiremez.
 
Allen Iverson nereye giderse gitsin kalbinde hep Philadelphia şehrinin silüeti yok muydu. Belki de o sebepten değil miydi, asla kendi şehrindeki AI olamayışı başka bir yerde... O yüzden hatıralar müzesine eklenmedi mi ismi ve 3 numaralı forması, alkışlar ve göz yaşları arasında. Sonunda hakkı verilmiş ama yarım kalmışığın yağmur damlaları yok muydu hem Iverson'ın gözlükleri ardına sakladığı nemli gözlerinde hem de asi ruha veda etmek için tören alanına gelen taraftarlarda...
 
Maradona, Napoli sokaklarında halen daha yürürken bir tarih de onunla birlikte yürümüyor mu. Bu sebepten değil mi, İtalyanların onu hiç gitmemiş gibi yaşıyor olmaları...
 
Bir söz vardır 'Ve bazen güzel şeyler biter ki, daha güzelleri başlayabilsin' diye...
 
Şimdi size aslında bildiğiniz ama inkar ettiğiniz bir şey söyleyeceğim: "Aslında başlayan şey hiçbir zaman daha güzel değildir, kalbinizin bir parçasını bırakıp gittiğiniz şeyden." Elbette sizi o da mutlu eder, gülümsetir yüzünüzü, renk verir ruhunuza. Ama gerçek olan o hissetğiniz duygu aslında O, hayatta bir kere yaşadığınız şey değildir ve asla olmayacaktır. Ve daha da önemlisi bunu içten içe hep bileceksinizdir...
 
Elbette, Fenerbahçe taraftarı yarın Diego gelse ve havalandırsa ağları, ayakta gururla alkışlayacaktır. Ancak Alex'in 10 numaralı forması ile koşmasının yaşattığı hissi yaşatamayacaktır asla Diego'nun atacağı 100 gol bile. Gelecek oyuncu sevilecek, başarılara taşıyacak ama dost meclislerinin onur konuğu hep Alex olacak, bir kadeh de hep Alex'e kalkacaktır...
 
Elbette Beşiktaş taraftarı, Almeida ile coşacak, olası bir Gomis transferi ile mutlu olacaktır. Ancak ne Pascal Nouma'nın golünde yaşadığı hissiyatla dolacak ne İlhan Mansız gibi ruhunu aktaracaktır. Kim geçerse geçsin duran bir topun başına Sergen'in yarattığı ‘midede kelebeklerin uçma hissi' olmayacaktır.
 
Tabii ki Sneijder tarihin en iyi isimlerinden bir olarak yeni formalarda yerini alacaktır. Ancak asla 'Hagi, Hagi, Hagi!' coşkusunu kazımayacaktır kalplere.
 
Biraz da uzağa gideyim. Kyrie Irving ile Cleveland taraftarı bütünleşecektir. Ancak esas hikaye LeBron şehirdeyken yazılmış ve maalesef kötü sonla bitmiştir. Ve bir daha asla öyle bir hikaye olmayacaktır Cleveland'ın göl kenarında.
 
İşte bu gerçek aşktır bayanlar bayanlar. Futbol asla sadece futbol, spor asla sadece spor değildir; hayatın ta kendisidir aslında.
 
Başlangıcı olan her şeyin bir sonu vardır ve ne yazık ki çoğu zaman hayat senaryosu Hollywood filmlerine göre çok daha acımasızdır.
 
Oscar Wilde'ın dediği gibi: "Çünkü Herkes Öldürür Sevdiğini. Kimi gözyaşı döker öldürürken, kimi kılı kıpırdamadan öldürür"... Ama hayat da maçlar da bir şekilde devam eder ve ancak yine de bir şekilde o yaşanmışlıklar anılar müzenizin en özel bölümünde yerini alır. Kim gelirse gelsin, kim giderse gitsin, müzenin o özel bölümünün kime ait olacağı hep bellidir ve belli kalacaktır.
 
Oscar Wilde üstad ile başlamıştık finale, bitirişi de onunla yapalım... Hani hayat da bir şekilde devam ediyor ya...
 
"Herkes öldürebilir sevdiğini... Ama herkes öldürdü diye ölmez"