Bir vedanın hissettirdikleri

"Öğrendim ki, bütün sevdiklerinle iyi ayrılman gerek; çünkü

NTV Spor 14 Nis 2016
Bir vedanın hissettirdikleri

"Öğrendim ki, bütün sevdiklerinle iyi ayrılman gerek; çünkü hangisi son görüşmeniz olacak bilemiyorsun.." demişti ünlü bir yazar bir defasında...

Doğrudur her ayrılık güzel olmuyor ne yazık ki. Hatta ayrılık konusu açılınca aklıma Spartaküs dizisindeki unutulmaz "Kader seni genelde sevdiğinden uzaklaştırır, çünkü o acıyı hissetmen, o acıyı yaşaman gerekir" repliği gelir çoğu zaman...

Ancak bazen farklı işler kader makinesinin çarkları... Bazen milyonda bir de olsa 'Ayrılık gibi ayrılık be' dersin, hiç afilli cümlelere gerek kalmadan. Tıpkı Kobe Bryant'ın Lakers ve basketbola vedası gibi...

Sizlere burada Kobe'nin kariyerinin unutulmaz rakamlarını anlatmayacağım. Her ne kadar matematiğin önemini elbette kabul etsem de; rakamlar ve hesaplarla kurulan dünyanın gerçek yaşamı tam anlamıyla ifade ettiğini düşünen, o kadar hesap kitapçı bir adam değilim...

Ben daha çok, John Keating'in Ölü Ozanlar Derneği'nde dile getirdiği gibi, "Ekonomi, işlemler, hukuk bunlar hayat için gerekli kavramlar ama insanoğlu 'tutku' ile, 'duygular' ile 'aşk' ile doludur. Bizi gerçekten hayatta tutan işte bu olgulardır" bireyiyim... Gidiş yolunda puan alamazsın bazen ama formüller ya da denklemler içinde de kaybetmezsin kendini. Öyle bir var oluş hikayesi yani...

Kobe, son maçında Los Angeles ahalisinin evi Staples Center'a öyle bir hoşçakal dedi ki; bu elvada tüm dünyada aynı hislerle yaşandı... İşte bakın bu vedayı tanımlayacak matematik sistemi henüz geliştirilemedi mesela...

Sizlere sadece "Bedenim artık veda zamanın geldiğini biliyor" diyerek oynadığı bir sezonda, son maçında 42 dakika sahada kalan ve 60 sayı atarak takımına maçı kazandırıp, mirasına kelimenin tam anlamıyla 'Kusursuz' bir nokta koyan gerçek bir efsanenin son dakikada milyonlarca insana hissettirdiklerini dile getirmeye çalışacağım.

Kobe Bryant demek, çocukluğa doğrudan bir zaman yolculuğu demek benim gibi 30lar'ının başındakiler için. Sokaktaki potaya atılan şutta onun bilek düşüşünü gözünde canlandırmak demek. 4'e 4 tek pota maçta bile o'nun hırsı ve kendini adamışlığından bir parça işlenmesi demek ruhunun derinliklerine... Bilgisayar oyunu oynarken Kobe'nin maçta yapabildiklerini denemek demek...

Hani nereden baksak Kobe'nin bu güzel oyuna başladığı zamanlarda, bizler de çocukluk gençlik ve olgunluk arasındaki bol çatışmalı çizgide tuğlalar koyuyorduk yaşamımızdaki var oluş apartmanımıza... Sonradan en güzel dairelerimize kimleri yerleştireceğimizi bilmeden üstelik...

Kobe ilk kez havada 360 derece dönerek gerçekleştirdiği smacını vururken mesela, sokakta basketbol oynayan çocuklardık. Bizler de hayat denilen maç içinde Kobe'nin havada kaldığı kadar asılı kalıp, kendimize özgü turnikeleri bırakmak istiyorduk sadece...

Kobe, tarihin en iyi ikilisini oluşturduğu Shaq'le çatışırken ve savaşırken aynı anda, bizler de hem çatışmamız hem de birlikte savaşamamız gereken yol arkadaşlarımız olduğunu öğreniyorduk bu hayatın bizlere sunduğu... (Kaybetmememiz gereken sonradan pişmanlık konuşmaları yapacağımız. Ama tıpkı Kobe gibi henüz gençtik ve hepimiz en iyiyi bildiğimizi sanıyorduk işte)

Kobe forma numarasını 8'den 24'e değiştirirken verdiği ani bir kararla, bizler de başka bir dünyadan gelmiş gibi gözüken süper yıldızların bile en önemli noktalarda kararsızlık yaşadığının farkına varıyor ve insan olmak böyle bir şey işte diye düşünüyorduk...

Büyülü bir gecede 81 sayı atarken Bryant yazılı forma Toronto Raptors'ın dağılan potasına, hayatta bazı anların bir daha asla yaşanmayacak kadar muhteşem olduğunu ve o anları asla ama asla unutmayacağımızı fark ediyorduk.

Aşil tendonu sakatlığı onu oyun tarzını değiştirmesini gerekterecek kadar zor bir sürece sokarken, bizler de hayatta yaşacağımız bazı dönüm noktası olayların var oluşlarımızı bir daha asla o eski 'çocuk' olmamıza izin vermeyecek kadar değiştirdiğini hissediyorduk; yine de 'o eski çocuğu' bir şekilde yaşatmayı sürdürerek içimizde...

Kobe, son maçında sadece 60 sayı atıp karşılaşmayı kazandırmadı Utah Jazz karşısında. Neden Michael Jordan'dan sonra gelen en özel basketbolcu olduğunu bir daha hatırlattı. Bizlere 20 senelik Los Angeles kariyeri boyunca yaptıklarını 40 dakikalık son bir veda filminde özet olarak izletti. Yaptığı işe, istediği olguya ruhunu koymayı; asla vazgeçmemeyi, kendini adamışlığı ve hak ettiği her ne ise onun için nasıl sonuna kadar savaşılması gerektiğini bir kez daha resmetti...

Başkaları gibi başka daha güçlü kadroları olan takımlara gitmedi Kobe daha fazla şampiyonluk yüzüğü, daha fazla başarı için. Kendini adadığı yerde savaştı hep. Gerçek var oluşun ne olduğunu hatırlattı hep bizlere, gerçek mutluluğun ne olduğunu...

Ve bunu son gününde anlamayanlar için bir kez daha tek tek, kelime kelime anlatarak yaptı.

Kobe 3 kişinin üzerinden turnikeye yükselirken, bizler de bir kez daha sahil kenarında birkaç dostla sınırsızca gülümsediğimiz kaldırımda yürüdük, Kobe takımını öne geçiren 3'lüğü bir kez daha eli titremeden kaldırıp atarken, bizler de o evin önündeki çocuk parkında bir kez daha hayatımızın aşkı olan kız arkadaşımızla oturup dakikalarca sohbet ettik. Salıncaklar karşımızda sallandı bir süre... Kobe, takım arkadaşları ile son kez kutlarken o gerçek mutluluk anını; bizler de alıp başımızı gittik tepemizde ışıldıyan güneşin altında yaptığımız yüzümüze rüzgar vuran o unutulmaz vapur yolculuğuna...

Zaman bir kum saatinin içindeki tanelerde ve o taneler hızla akıyor...

Geriye dönüp baktığınızda aşağı düşen tüm kum tanelerinin toplamı sizin kim olduğunuzu ve hayatınızı anlatacak geriye bıraktığınız kelimeler olarak kalacak...

Umarım vedanız kötü değil, tıpkı Kobe'nin vedası gibi kusursuz olur.

Umarım kum taneleriniz anlatacağı hikaye, insaların yüzüne hep orada kalacak bir gülümseme yerleştirir...

Bakın bir kum tanesi daha düştü bile...