Persona non grata

Düne kadar İspanya’daki birçok statta ‘persona non grata’ ilan edilmişti Diego Costa... Buna rağmen, kuvvetli zihinsel altyapısı, Costa’ya kalkan görevi gördü.

NTV Spor 07 Mar 2014
Persona non grata

* İstenmeyen kişi
 
 
“Diego Costa, Dünya Kupası'nda 5 kez şampiyon olmuş Brezilya Milli Takımı formasını giymeyi reddetmekle kalmadı, milyonlarca çocuğun hayalini süsleyen bir rüyayı gerçekleştirme şansını elinin tersiyle itti...”
 
Brezilya Milli Takım Teknik Direktörü Luis Felipe Scolari, ‘sambacılar' diyarında doğup büyümesine karşın İspanya Milli Takımı'nda oynamayı tercih eden Diego Costa için Ekim 2013'te bu ifadeleri kullanmıştı... Oysa Costa, Scolari'nin bu açıklamasından sadece 7 ay önce Brezilya Milli Takımı'nın 5 yıldızlı formasını İtalya ile oynanan özel maçta giymiş ve ev sahibi ekibin Dünya Kupası kadrosunda düşündüğü isimlerden biri olmuştu.
 
Ancak aradan geçen 7 ayda Costa, İspanyol pasaportunu cebine koyarken, Atletico Madrid'deki yüksek performansı İspanya Milli Takım Teknik Direktörü Vicente Del Bosque'nin yakın ilgisini çekti. David Villa, Fernando Torres, Fernando Llorente, Alvaro Negredo ve Roberto Soldado'nun sezon süresince inişli-çıkışlı performansları, Del Bosque'yi farklı alternatiflere yönelmeye zorluyordu. Öyle ya; İspanya Dünya Şampiyonu unvanını korumak ve artık herkes tarafından ezberlenen oyun şablonuna yeni bir renk, yeni bir soluk katmak istiyordu. Fiziğiyle, mücadele gücüyle ve de golcü kimliğiyle Diego Costa; Del Bosque açısından bakıldığında biçilmiş bir kaftandı.
 
Nitekim yılların teknik direktörü, Costa'yı Kasım ayında Ekvator Ginesi ve Güney Afrika ile oynanacak hazırlık maçlarının kadrosuna davet etti. Ancak şanssızlık yıldız oyuncunun yakasını bırakmadı ve Diego Costa sakatlığı nedeniyle kadrodan çıkarıldı. İspanya Milli Takımı'na ikinci kez davet aldığında ise rakip İtalya'ydı... Brezilya formasını ilk kez bir İtalya karşılaşmasında sırtına geçiren Costa, ne tesadüftür ki İspanya adına da ilk maçını yine aynı rakibe karşı oynadı. Kaderin cilvesi...

Oysa daha düne kadar İspanya'daki birçok statta ‘persona non grata' ilan edilmişti Diego Costa... Atletico Madrid formasıyla çıktığı birçok deplasman maçında, rakip tribünlerin ‘Sen İspanyol değilsin' şeklindeki ayrımcı protestolarına maruz kaldı. Buna rağmen, kendisini vasat bir ikinci lig futbolcusundan birkaç yılda Avrupa'nın önde gelen kulüplerinin aradığı bir yıldıza dönüştüren kuvvetli zihinsel altyapısı, Costa'ya bu ırkçı tepkiler esnasında kalkan görevi gördü.
 
Çok değil; 2011 yazında Beşiktaş'a transfer olmak üzereyken, Atletico Madrid'deki son antrenmanda sakatlanması nedeniyle başlamadan bitti Diego Costa'nın Türkiye macerası... Şimdilerde ‘ilahi adalet' diye yorumladığı bu durum sonrası, 25 yaşındaki forvetin kısmeti Madrid'de açıldı. Önce Vallecano'da kendini ispatlamayı, daha sonra da Diego Simeone'nin gözüne girmeyi başardı. Bu sezon ise takımının bir numaralı yıldızı oldu. Maç başına 1'in üzerine çıkan gol yüzdesi onu kıtanın en beğenilen forvet oyuncusu haline getirdi.
 
Verdiği bir röportajda, ‘Küçükken kardeşimle aynı takımda olmazdık. Çünkü kaybetmeye tahammülü olmayan biri olarak en sonunda kendimi onunla kavga ederken buluyordum' diyecek kadar maç konsantrasyonunu üst düzeyde tutan biri Diego Costa... Doğuştan gelen bu özelliğiyle Avrupa'nın en formda futbolcularından biri haline gelen yıldız oyuncu, bir aksilik olmadığı takdirde bu yaz İspanya formasıyla doğduğu ülke Brezilya'da boy gösterecek. Hatta belki Dünya Kupası'nda ikinci turda Brezilya'ya karşı forma da giyecek. İşte o zaman kelimenin tam manasıyla ‘istenmeyen adam' ilan edilecek.
 
Ancak o; babasının Diego Maradona'dan esinlenerek verdiği ismini Dünya Kupası'nda duyurmanın ve babasının hayallerini gerçekleştirmenin mutluluğunu yaşayacak...