Sezonun ardından...

Voleybolda 2010-2011 sezonuna baktığımızda ilklerin yaşandığı bir yılı geri bıraktığımızı görüyoruz. Fenerbahçe Acıbadem’in Dünya Şampiyonluğu ve Şampiyonlar Ligi üçüncülüğü, Vakıfbank Güneş Sigorta Türk Telekom’un Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğu, A Bayan Milli Takımımızın Dünya Şampiyonası'nda kazandığı altıncılık ve bu başarının bir tesadüf olmadığını bütün dünyanın görmüş olması.

NTV Spor 01 Haz 2011
Sezonun ardından...

2010-2011 Aroma Bayanlar 1.Voleybol Ligi'ni geride bıraktık. Bu sezonda şampiyonluk ünvanını kaptırmayarak, kupayı müzesine götürme başarısını gösteren Fenerbahçe Acıbadem oldu. Sarı Melekler İstanbul'da düzenlenen Şampiyonlar Ligi Final Four'u ardından çok iyi toparlanarak, Final Four'da ilk günkü maçta yenilerek final şansını kendilerine kaybettiren Vakıfbank Güneş Sigorta Türk Telekom karşısında seriyi 3-0 gibi net bir skorla tamamladı. Final Four ardından Türk oyuncuların azmiyle ivme yakalayan Sarı Melekler'de dönüm noktası deplasmanda oynadıkları  Eczacıbaşı Vitra maçı olmuştu. Bu maçı galibiyetle tamamlayan Fenerbahçe'de Seda-Eda-Naz üçlüsü gene takımlarını sabırla ateşlemeyi bildi. Ligin son haftalarına doğru Dünya'nın en iyi smaçörlerinden biri olan Sokolova da bu üçlüye eklenince, play-off finalinde Fenerbahçe Acıbadem'i durdurmanın zor olacağı kesinleşti.

Play-off final serisinde 3-0'lık seri ile şampiyonluğa ulaşan Fenerbahçe'de en önemli değişiklik sene başında libero forması ile sahadan yer alırken ligde ilk kaybedilen Eczacıbaşı Vitra maçı sonrası servise manşette aksadığı için forması elinden alınan Nihan'ın tekrar libero görevi almasıydı. Fenerbahçe'de bu sezon eksik kalan en önemli nokta takım olmak ve son sayıya kadar savaşmaktı. Tabii bunun en önemli sebebi ise yeni bir kadaroya sahip olmak ve Avrupa ile Türkiye'de farklı kadrolarla mücadele etmek oldu. Saha içinde takım arkadaşlarını motive ederek savaşan ve ne olursa olsun takıma positif enerji veren kaptan Çiğdem'in sakatlanması, takımın zaman zaman inişli cıkışlı oyun sergilemesinin en önemli sebelerinden biriydi. Çiğdem'den sonra takımı ve hatta seyirciyi motive etmede en önemli rolü üstlenen Nihan da libero olarak forma giymeyince problemde buna pararlel büyüdü. Final Four ardından ise Eda başta olmak üzere Naz, Seda ve sabırlı uzun bir bekleyişin ardından sezon sonunda final serisinde libero formasıyla sahadaki yerini alan Nihan takım olmakta en büyük rolü üstlenen isimler oldu.

2010-2011 sezonuna baktığımızda ilklerin yaşandığı bir yılı geri bıraktığımızı görüyoruz. Fenerbahçe Acıbadem'in Dünya Şampiyonluğu ve Şampiyonlar Ligi üçüncülüğü, Vakıfbank Güneş Sigorta Türk Telekom'un Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğu, A Bayan Milli Takımımızın Dünya Şampiyonası'nda kazandığı altıncılık ve bu başarının bir tesadüf olmadığını bütün dünyanın görmüş olması.  Bu sezon  yaşanan başka bir ilk ise, İtalya'da senelerdir örneğini gördüğümüz gibi Türkiye'de 3 büyük takımımızın da bir kupa kazanması oldu. Fenerbahçe Acıbadem Lig Şampiyonu olurken, Eczacıbaşı Vitra Türkiye Kupa'sını müzesine götürdü ve Vakıfbank Güneş Sigorta Türk Telekom ise bir ilke imza atarak Şampiyonlar Ligi Şampiyonu oldu. Bu da aslında bu üç takımımızın Türk voleyboluna neler kazandırdıklarını net bir şekilde ortaya çıkardı. Tabii bir lig için üç takım kesinlikle yeterli değil. Umarım önümüzdeki sezonlarda üst sıralarda mücadele eden takım sayımız 2 kat artarak çoğalır.

Gelelim 2011-2012 sezonunda geçerli olacak 2+1 yabancı uygulamasına. Voleybol camiasının bir kısmı bunun Milli Takımımız açısından Olimpiyat yolunda çok önemli bir adım olacağını savunurken, diğer bir kesim ise bunun kulüp takımlarımız için bir intihar olacağını ve Avrupa Kupalarında başarının gelmeyeceğini savunuyor. Öncelikle Türk oyunculara bu güvensizlik neden? Bizim A Bayan Milli Takımımız şu anda Dünya sıralamasında 11'inci sırada yer alıyor. Ve geride bıraktığımız sezona baktığımızda ilk 3 sırada yer alan takımlarımızda forma giyen Türk oyuncular bu takımlarının kaderlerini belirlemede geçtiğimiz sezonlara göre çok daha büyük paya sahiptiler. Diğer takımlarımızda yer alan Türk oyuncularında kalitesi Avrupa standartlarında. Bunun yanında yabancı oyuncularında voleybolun popüleritesi açısında çok büyük önemi var. Dünya yıldızları Türkiye'ye geldikçe, salonlarımız daha fazla doluyor ve tabii ki Türk oyuncularımız daha kaliteli antreman yapıyor. Ama sadece antreman yaparak oyuncu olunmuyor. Sahada aktif şekilde görev almadığınız ve sorumluluğu omuzlarınızda hissetmediğiniz sürece iyi yaptığınız antreman neye yarar? Gelen bu yeni uygulamanın amacı sezon biter bitmez hatta bitmeden oynanacak Olimpiyat elemelerine milli oyuncularımızın hazır bir şekilde geliyor olması. Ve tabii ki seçilecek kadronun daha fazla sayıdaki sporcular arsından belirlenebilmesi.

2+1 ile ilgili herkesin düşüncesi farklı olabilir ama bir gerçek var ki Milli Takımdaki en büyük sorun dört numara pozisyonunda yaşan sıkıntı. İlk üç sırada yer alan takımlarımıza baktığımızda, bu klüplerde ilk altıda yer alan 2 köşe smaçörü de yabancı. 2+1 kısıtlaması ile beraber değişen birşey olmadı ve bu takımlarımız gene köşe smaçörlerini yabancı kontenjanından kullandılar. Fenerbahçe, Sokolova-Kim, Eczacıbaşı Mirka-Usic ve Vakıfbank Nikolic-Glinka. Belkide yabancı kısıtlaması yerine 3 yabancı oyuncu hakkı devam ettirilmeli ve mevkii kısıtlaması getirilmeliydi. Sahada yer alacak ilk altılarda her pozisyonda sadece bir yabancı oynatma şansınız olacak. Böylece sahada libero hariç minimum 3 Türk forma giyebilecek. Ve yabancı oyuncular sadece bir  mevkiiden transfer edilerek Türk oyuncuların önünü kapatmayacak. Aynı zamanda yabancı kısıtlaması gelmediği için bütün sezon yapılan antremanında kalitesi düşmemiş olacak.