"Mesele Obradovic Olabilmek"

Hayatta herşeyin başı tabi ki sağlık ama sağlıklı olabilmek için de bazı disiplinlere uymak gerekiyor.

NTV Spor 04 Kas 2013
"Mesele Obradovic Olabilmek"

Hayatta herşeyin başı tabi ki sağlık ama sağlıklı olabilmek için de bazı disiplinlere uymak gerekiyor. Eğer yediklerinize, içtiklerinize, uykunuza ve diğer benzeri konulara dikkat etmezseniz sağlıklı olma şansınız kalmaz. Bir basketbolcunun sağlıklı olabilmesi için de aynı kurallar geçerlidir çünkü sporcu da insandır. Sporcular her zaman antrenman yaptıkları için çoğu zaman yoğun temponun üstesinden gelebileceklerini düşünürler. İşte yanılgı burada başlıyor, bu sadece Türk sporcusuna has bir durum. Oyuncular kişisel vazifelerini yaptıktan sonra koçlarına karşı disiplinli olmaları ana görevleridir. Türkiye liginde oynayan oyuncuların çoğu kendilerine çok iyi bakmadıkları için öncelikle bunu onlara öğretecek ve takip edecek bir koça ihtiyaç var. Koçun ana görevleri arasında oyuncunun saha dışında ne yaptığına karışmak yoktur. Disiplin sadece eli sopalı birinin kenardan herkese abuk subuk durmadan bağırması değildir. Disiplin öğretmektir, terbiyedir, sevgidir, saygıdır ve hedefe giden yolda asla taviz vermemektir. Kenardaki her koç disiplin adına bir çaba sarf eder, ancak oyuncunun kendisine saygı göstermesini sağlayacak kişi yine koçtur. Kulüpler içinde onca aslan yöneticiye rağmen işin ile ön planda olabilmek ve bu ortamı sağlayabilmek ne yazık ki koçların görevi. Her sese kula vereceğine sadece kendi iç sesini dinleyen tecrübeli koçlar başarıyı yakalayabiliyorlar.

Her yıl yeni yabancı koçlar hızla gelip hızla evlerine geri gidiyorlar. Geldiklerinde ilk inanamadıkları ve şok geçirdikleri konu ise, koçluğun yanında bir de anaokul öğretmeni tadında görev yapmaları gerektiğini anlamalarıdır. Yeni bir kulübün büyük hedefler ile başına geçip yöneticilerin ve oyuncuların hedeflerle aynı doğrultuda olmadığını görmek, koçları kısa vadeli olan hedeflerini uzun vadelere yaymak zorunda bırakıyor. Yine sıkıntı başlıyor çünkü uzun vadede gelen başarılar veya atılan adımlar ülkemiz için hiçbir anlam ifade etmiyor.

Bütün bu dengeleri korumaktan genellikle koçlar yapacağı işi yapamaz oluyorlar, oysa Zeljko Obradovic öyle mi? Hiç de böyle değil. Kendi bildiği doğruları harfiyen uyguluyor, kimseye kulak asmıyor ve her oyuncu ile her platformda çalışabiliyor. Obradovic diğer koçların yapamayacağı neler neler yapıyor... Hiçbir koç Türkiye'de aykırı bazı oyunculara kan testi yapmaya cesaret edemezken veya yaptırtamazken FB Ülker'de şimdilerde periyodik olarak testler yapılıyor. Oyunculara genç veya yaşlı oyuncu olarak bakılmıyor. Oyuncu oyuncudur gözüyle bakılıyor ve tüm oyunculardan her an hazır olması bekleniyor. Oyuncuların yaşına, başına, adaptasyon süresine veya kariyerine bakılmıyor. Basketbolun dili ortak olarak düşünülüyor. Savunmayı düşünen oyuncu sahada kalıyor, sahada kaldıkça hücumda da etkili olmaya ve verim vermeye başlıyor. Böylelikle oyuncular sahanın her 2 tarafında etkili olabiliyorlar. Sadece savunmada veya hücumda olumlu işler yapabilen basketbolcu dünyada kalmadı.

Obradovic her an her oyuncu ile her seviyede oynayabileceğini ve çalışabileceğini gösteriyor. Belirli bir kemik kadro ekip ile takım takım gezmiyor. Bir kulüpte göreve başlıyorsa tam anlamıyla başlıyor, hedefini o kulüpte yerinde yapmaya çalışıyor ve hiçbir yeri basamak olarak görmüyor. Çalışmayana asla ekmek vermiyor, asla kayırmıyor. Sahada olanı da olmayanı da ödüllendiriyor veya cezalandırıyor. Obradovic olmak hiç kolay değil ancak işini doğru, dürüst ve çok çalışarak hak yemeden yapmak ise o görevin doğasında, tanımında var. Obradovic sezonun başlarını eğer galibiyetler ile geçirememiş olsaydı yine aynı şeyleri konuşabilir miydik bilmiyorum ama eğer bu takım kısa vadede final four oynayabilirse bünyesi kabul edebilen herkese büyük ders olacaktır. Tek korkum Türkiye'de hiçbir başarının cezasız kalmayacağıdır. Şu an tek gerçek var o da Zeljko Obradovic. Bence bu kurt hocaya saygı duyalım ve yolundan gidelim. Diğer tüm denediğimiz yollar bize hüsran getirdi.

Tuncel Kurtiz veya namı diğer Ramiz dayı boşuna söylememiş "Mesele yaşamak değil yeğen, mesele iz bırakabilmekte." Çalışkan olmanın büyük bir erdem olduğu ülkemizde ne yazık ki işinizi sadece layığıyla yapmak bazen derin izler bırakmanıza yetebiliyor.