Meşalesiz ve Meselesiz

Şükrü Saracoğlu’nda geç başlayan, geç biten karşılaşmanın golleri de geç geldi. Mert Özlü’nün tespitine göre maçın kırılma anı 70. dakika civarında Volkan Demirel’in bir kale vuruşu öncesi tribüne Cristiano Ronaldo’var bir şekilde (Burak Yılmaz mı demeliydim?) “Sakin, sakin…” yapmasıydı. İlk okuduğumda güldüm, ama belki de doğruydu.

NTV Spor 05 Nis 2013
Meşalesiz ve Meselesiz
Şükrü Saracoğlu'nda geç başlayan, geç biten karşılaşmanın golleri de geç geldi. Mert Özlü'nün tespitine göre maçın kırılma anı 70. dakika civarında Volkan Demirel'in bir kale vuruşu öncesi tribüne Cristiano Ronaldo'var bir şekilde (Burak Yılmaz mı demeliydim?) “Sakin, sakin…” yapmasıydı. İlk okuduğumda güldüm, ama belki de doğruydu.
 
Şükrü Saracoğlu sakinleri, sakin değiller. Sezon başından beri yazdığım üzere, geçen sezonun arkasından bu sezon başka türlü bir iştah beklediler sahadaki onbirlerinden. Ancak Kocaman'da vücut bulan sükunet senfonisi oyunculara da mı sirayet ediyor bilinmez, fazlasıyla sakin ve acelesiz oynuyor Fenerbahçe. Maç içlerinde ne zaman bu sakinlik hali yerini kaosa bırakıyor, o aralarda da skor buluyor ironik bir şekilde. Ancak Kocaman o kaos anlarından bile memnun değil. Skoru o oyun getirdiği için çok bir şey diyemese de, böyle kazanılmış maçlardan sonra bile bunu dile getiriyor.
 
Lazio maçı ise kaosa dönmeden kazanıldı. Rakip İtalyanlar maçın içerisinde çok kısa bir dönem hariç oyunu terse çeviremediler, oyun ağırlıklı olarak ev sahibinin istediği gibi oynandı; yavaş ve bol paslı. İşte o anlarda memleketin en hacimli homurtu korosu her nasılsa kendini tutabildi ve sahayla, rakiple, hakemle ilgilendi. “Bizim hakemler…” ifadesiyle başlayacak cümlelere konu iki kırılma anında önce rakip on kişi kaldı, hem de karambol ve görülmemesi mümkün (bkz Real Madrid – Galatasaray maçı) bir penaltıyla rakibi kırmayı başardı. Çalışan sınıfın kahramanı fişi çektiğinde normal süre biteyazmıştı.
 
Kenarda façası hiç bozulmayan Kocaman'a Sow'un yaptığı  ense şaplağı stattakilerin kaçırdığı, televizyon başındakilerin yakaladığı bir güzel an olarak bu maçın anıları arasındaki yerini aldı. “Gevşe yahu artık biraz” der gibiydi Senegalli. Kocaman'da ilk anda “Ulan Güdük Necmi” tavrıyla dönmüş olsa da Sow'u görünce her nedense yumuşamış gözüktü.
 
İlk yarıda bir duran top kafa vuruşu, ikinci yarıda bir tane çaprazdan direğin dışına çarpıp çıkan top dışında Volkan Demirel'le görüşemedi Lazio'lular. Maçın özeti bu denebilir. Biri savunma hatasından, diğeri top bozuk olduğu için (Meireles o kadar güzel vurdu ki, suçu topa atmak şart!) iki topu direkten dönen Fenerbahçe Roma'daki karşılaşmaya büyük avantajla gidiyor. Fenerbahçelinin “Ya bir şeyler saçma sapan giderse” endişesi artık genetik kodunda işlenmiş durumda. O yüzden skor ve oyunun güzelliğine rağmen hâlâ temkin hakim çevremdeki Fenerbahçelilerde. Tabii ki yarı final için diğer çeyrek eşleşmelerinden rakip seçmeceler filan yapılıyor.
 
Açıkcası şahit olunan ilk 90 dakika da Fenerbahçe'nin Lazio'ya 3 farklı yenileceği izlenimi bırakmadı. Üstüne üstlük bu tarz skor koruyup avantajı sürdürme odaklı  maçlar Fenerbahçe'nin bu sezon en iyi oynadığı maçlar halini aldı. Fenerbahçe'nin Roma'da gol bulmaması sürpriz olur. Sow'un maçta sakatlanarak çıkması ve 10 gün sahalardan uzak kalacağı haberi bile bu konuda büyük bir endişe yaratmadı  her nedense. Hele Fenerbahçe sağlık ekibi bu aralar okullarda hepimizin çevresinde mutlaka rastladığı “Çok kötü geçti, 40 alırım ancak” diyip 90 aldığında “Hoca o 10 puanı  nereden kırdı acaba?” diye soran inek kız öğrenci modeli gibi olduğundan Sow'un Roma kafilesinde olmasına kimse şaşırmayacak. Eskiden giden gelmezdi, şimdi 3 hafta denilen 10 güne sahaya çıkıyor Fenerbahçe'de.
 
Bu sene bol bol seyircisiz maç oynamak zorunda kalan Fenerbahçe, bu kez deplasmanda bunu yaşayacak. Roma'daki maçı kapalı  kapılar arkasında oynayacak sarı lacivertliler. Dün Saracoğlu'nun devamlı gürültüsü içinde hiç sesi duyulmayan Lazio'lu taraftarlara bakınca açık mavililer için bu bir kayıp mı emin olamadık.