Dünya Kupası Günlüğü - Gün 22

Bir seyahatin artık vaadesini tamamladığını gösteren olay, ekip arkadaşlarınızla yaptığınız uzun yol sohbetlerinin tekrarlamaya başlamasıdır.

NTV Spor 30 Haz 2010
Dünya Kupası Günlüğü - Gün 22

Sevgili günlük,

Bir ülkenin gelişmişlik düzeyini ölçmek için göz önüne alınan kriterlerin arasında, kişi başına düşen kağıt kullanım miktarının da olduğunu ortaokulda öğernmiştim. Gayri safi milli hasıla da önemlidir ama kağıt miktarı başka bir şeyi anlatır... (Anam girişe bak...Burdan nereye varacağımı merak ettiniz değil mi..?)

Bir seyahatin uzunluğunu ölçmenin de, takvimde gün saymaktan başka yolları var tabi ki... Her kim ki, seyahate çıkmadan yalnızca bir gün önce saç traşı olmuş ve henüz evine dönmeden saçları yeniden uzamıştır, artık onun için ayrılık vakti gelmiştir. Bu kanıya bu sabah sakal traşı olurken vardım yani aynaya bakınca doğal olarak... (Hadi gayri safi milli hasıla ile saç traşını bir şekilde bağladım da burdan Dünya Kupası'na nasıl geçiş yapacağım onu ben de bilmiyorum...)

Bir seyahatin artık vaadesini tamamladığını gösteren diğer bir olay da ekip arkadaşlarınızla yaptığınız uzun yol sohbetlerinin tekrarlamaya başlamasıdır. Bize burda yardım eden ekip arkadaşımız Cem, Ali Abi ile benim 2006 Dünya Kupası hikayelerimizi dinlemekten yani;

Emek: Esas, 2006'da ne yorulmuştuk değil mi Ali Abi, 2 gün üst üste aynı otelde kaldığımızı hatırlamıyorum...

Ali Bakır: Evet, Emekçiğim, sana şöyle söyleyeyim, nerdeyse 20 bin kilometre yol yapmıştık...Her gün en az iki kamp ziyaret etmiştik, ayaklarım su toplamıştı...

Emek: Vay be, çok büyüğüz...

Ali Bakır: Evet, sana şunu söyleyeyim; öyleyiz...

Emek: Peki ne zaman yemek yiyeceğiz?

Ali Bakır: Benim çok içim ezildi, hemen yiyelim...

Ben ve Cem de, Ali Abi'nin, Bülent Ortaçgil'i sevmeme nedenini, telefonuna yol bilgisayarı yükletmekle ne kadar doğru bir hareket yaptığını ve  fotoğrafçılık yüksek lisansını yarım bırakma üzüntüsünü en ince ayrıntısına kadar öğrendik... Ben onları anlattıklarımla sıktım mı, hiç sanmıyorum...Haa arada bir arabanın içinde vuvuzela çaldım ama tamamen çaresizlikten...

Bu arada şaka maka, 2. turu da bitirdik. 64 maçtan geriye kala kala 8 karşılaşma kaldı. 3.lük maçını sayma 7... Şimdi ne kadar çabuk geçti diyeceğim, dönüp birkaç gün önce yazdıklarıma bakıyorum, pek de çabuk geçmemiş aslında... Önümüzde maç oynanmayacak 2 günlük bir süre var. Maçlara ara verilmesi saıldığının aksine bizim işimizi kolaylaştırmaktan ziyade zorlaştıracak. (Twitter'dan bir okuyucu; ‘'Hadi Emek Abi 2 gün maç yok iyi tatiller yazmış'' bu ona bir cevap olsun..:) Maç olmayınca, anlatacağın şeyi sen bulmak ya da yaratmak zorunda kalıyorsun. Turnuva başlamadan önceki günler de böyleydi ama o zaman 32 takımın tamamı burdaydı ve vuvuzela konusu bayatlamamıştı...

Artık bir beklentim kalmadığı için şimdi itiraf edebilirim, aslında az ekmeğini yemedim o vuvuzelanın. Çok da günahını aldım, düşene bir tane de ben vurdum...Yakınmalarım filan tamamen yalandı. O da olmasa ben ne anlatacaktım. En kısa zamanda bizim statlarda da çalınması dileğimle. Tamam tamam daha fazla abartmıyorum...