Dünya Kupası Günlüğü - Gün 25

Belki Brezilya’yı tutturamadım ama en azından Uruguay devam ediyor.

NTV Spor 03 Tem 2010
Dünya Kupası Günlüğü - Gün 25

Sevgili günlük,
İki günlük aranın ardından maçlar yeniden başladı... (Aman ne güzel...) Samimi hislerimi öğrenmek istiyorsan pek özlememişim. Bugün yani dün, şampiyonanın bir numaralı favorisi Brezilya ile vedalaştık. Niye bir numaralı favorisi dediğime gelince Eusebio'sundan, Oğuz Çetin'ine kadar herkes en oturaklı takımın Brezilya olduğunu düşünüyordu. Ne yalan söyleyeyim ben de...

Belki Brezilya'yı tutturamadım ama en azından Uruguay devam ediyor. Gerçi tamamen şans eseri ama yine de Uruguay gerçeğinin altını çizmek lazım. Hadi 1930 ve 50'de aldıkları Kupalar modern futbol öncesiydi diyelim, 1970'te şansları yaver gitti yarı final oynadılar, tıpkı şimdiki gibi. Francescoli gibi Zidane'ın bile idol olarak bellediği bir efsaneye sahipler, onu da görmezden gelelim. Hepsini geçtim, çok net bir şey sormak istiyorum. Neden 3,5 milyonluk küçük ülkeden, Forlan, Suarez, Cavani, beğenmesem de Muslera çıkıyor da bizden çıkmıyor. Hollanda'da hacmi küçük, etkisi büyük bir futbol ülkesi ama zaten onlar bizim karşılığımız değil. Aramızda ekonomik ve sosyal farklılıklar var ama Uruguay'ın bizden ne fazlası var ki. Onu anlayabilmiş değilim. Bizim niye bir Forlanımız olamıyor. (İsyanım var ulean....!! Şikayetim yaratana)

Günlük,
Sanıyorum Swaziland diye bir ülkenin varlığından haberdarsındır. Bugün ekip arkadaşlarım, vize sorunlarını halletmek için Swaziland'a kısa bir ziyaret gerçekleştirdi. Swaziland'ı Türkiye'de Coşkun Aral meşhur etmişti. Sayın Aral sağolsun, Kral Misvaki'nin her yıl geleneksel olarak düzenlediği “Eş seçme törenini” en ince ayrıntısına kadar televizyonlarımıza taşımıştı. Hatırlayanlar vardır. Kameraman Ali Abi ile Cem, sınırdan geçtikten sonra yaklaşık 20 dakika Swaziland'da kalmışlar. Cem'in ülke ile ilgili görüşleri net; Swaziland'ın Mersin'in Tekir yaylasına benzediğini söyledi. Dünya küçük, insanlar birbirlerine benzediği gibi mekanlar da benzeyebiliyor demek ki.

Temmuz'un 2'sini de geride bıraktığımıza göre yavaş yavaş siparişleri ve ricaları yerine getirmenin zamanı geliyor demektir. El mahkum 5-10 tane vuvuzela alacağız, zaten hediyelik vuvuzela götürmeyeni ülkeden salmıyorlarmış, gümrükte kontrol varmış.

Ve tabi formalar... Dünya Kupası'na gelmeden önce halı sahada penaltı vuruşu sonucunda kaybettiğim bir forma vardı. İlk onu aldım, Avustralya forması 2 numara Neill.

Formaların devamını getirmek için bir ihtimal fiyatların düşmesini bekliyorum. Belki kupa tamamlandıktan sonra insafa gelirler diye düşünüyorum yoksa işimiz iş. (Forma isteyenlere de burdan mesajı göndermiş olalım. Ne demiş Nasrettin Hoca, “Parayı veren düdüğü çalar” Şaka şaka yapar mıyım öyle bir şey. Valla ne yalan söyleyeyim yaparım :)

Bu arada bizim memlekette işler ekonomik olarak iyi gitmiyormuş, Dünya Kupası ekonomide biraz hareketlenme sağlasa da Kupa sonrası kriz yeniden kapıdaymış. Değişim şart artık. Ben bu Zuma'dan umudu kestim, beceremeyecek bu işi, artık gençlerin önünü açsın gelecek seçimlerde Zuma'ya oy verirsem ellerim kırılsın.