En Büyük Taraftar Futbolcular Sahtekar

Benim gibi futbol dışındaki diğer sporları da seven, takip eden biri için futbola ait en fazla kullanmak istediğim tezahürat budur. Bu tezahürat kullanıldığında her zaman haklı değil tabi, belki hiç haklı değil. Genelde futbol taraftarı aldığı parayı hak etmediğini düşündüğü futbolcular için kullanıyor bunu. Bense bu tezahüratı dopingli çıkan sporcular için kullanmak istiyorum, hem ben sahtekar olduklarından da eminim.

NTV Spor 19 Şub 2013
En Büyük Taraftar Futbolcular Sahtekar

Benim gibi futbol dışındaki diğer sporları da seven, takip eden biri için futbola ait en fazla kullanmak istediğim tezahürat budur. Bu tezahürat kullanıldığında her zaman haklı değil tabi, belki hiç haklı değil. Genelde futbol taraftarı aldığı parayı hak etmediğini düşündüğü futbolcular için kullanıyor bunu. Bense bu tezahüratı dopingli çıkan sporcular için kullanmak istiyorum, hem ben sahtekar olduklarından da eminim.

-Önce bir kaç gerçek konusunda anlaşalım.

-Her sporcu performans arttırıcı madde kullanır, ama önemli olan doping kapsamına giren maddeleri kullanmamaktır.

-Her sporda doping yapan sporcular vardır, herhangi bir sporun daha kirli veya temiz olduğunu yakalanan sporcu sayısıyla ölçemeyiz.

-Herhangi bir sporda yakalanan sporcu sayısı, o sporun dopinge karşı verdiği savaşın ne kadar ciddi olduğunu gösterir.

-Doping yapmak hem maddi hem de manevi anlamda sahtekarlıktır.

Doping yapmak ve dopingi yakalamak adeta bir at yarışı. Doping yapmak isteyenler hep bir adım önde götürüyor bu savaşı. Bu da doping karşıtı savaşı kurunun yanında yaş da yansa olur seviyesine getirmiş durumda. Biyolojik pasaport bunun en güzel örneği. Bir insanın ortalama değerlerinde radikal bir düşüş ya da yükseliş olursa bu doping yapmış olarak kabul görüyor. Etkin bir yöntem olsa da diğer doping kontrol yöntemlerinde olduğu gibi suçluyu yakalamak için suçsuzları da cezalandırma aralığının geniş olması özellikle sporcuları huzursuz ediyor.

Lance Armstrong'un itirafı ile Armstrong cephesinde onu savunacak, zayıf da olsa kahramanın gerçek olduğuna inanabilecek kimse kalmadı. Sporseverler olarak biz romantik düşünmeye devam etsek de, hayatta kahramanlar olduğuna inancımızı korumaya devam etsek de Lance Armstrong olanca gerçekçiliğiyle ne kadar naif olduğumuzu gösterdi. Bisiklet sporunu ve özelde Fransa Turu'nu bu kadar ayrıcalıklı kılan yanlardan biri insanüstü bir çaba gerektirmesiydi. Ama Armstrong çıktı ve hiç bir insanın doping yapmadan onun yaptıklarını yapamayacağını söyledi. Hem güzel ve adil spora olan inancımızı zayıflattı hem de hikayelerimizi çaldı.

Dopingle savaş aynı sporda şiddetle savaş gibi; Türkiye'de sokaklarda, evlerde, trafikte olan şiddeti önleyemeden, spor sahalarındaki şiddeti önleyemezsiniz. Doping için de benzer bir mantık gütmek mümkün. Dopingin nedeni sistemin kendisi, sistemin başarılı ile başarısız arasındaki ödüllendirme adaletsizliği. Başarılı olan sadece madalya almakla kalmıyor, aynı zamanda maddi olarak da büyük bir gelir elde ediyor; 2. olanın iki katı, 3. Olanın 10 katı şeklinde giden bir ödüllendirme sistemi. Bu herhangi bir yarışmanın sistemi değil sadece, yani bunlar belirlenmiş ödül paraları değil. Bu sponsorlar ve diğer gelirlerle beraber kapitalist sistemin oluşturduğu pazarın, sektörün gerçekleri.

Sistem doping yapan sporcudan da kazanıyor, hatta dopingin daha başarılı olmak için yapıldığını kabul edersek, daha da fazla kazanıyor. Lance Armstrong doping yaparak kazandığı başarılarla büyük bir maddi gelir elde etti. Ama aynı zamanda tur organizatörleri, sponsorlar, yayınevleri, televizyonlar kısacası sisteme bağlı bütün kapitalist paydaşlar da para kazandı. Bu yüzden de bu yürüyen dalaverenin bitmesini hiç istemediler. Buna çoğu zaman dopingle savaşın bayraktarlığını yapan uluslararası federasyonlar, anti doping ajansları da dahil oldu. Pastadan pay alanlar için önemli olan pastayı büyük tutmak, hatta biraz daha büyütmekti.

Özetlemek gerekirse doping varolan endüstrinin, sistemin bir yan ürünü. Varolan sistemle sorun yaşamayan birinin dopinge karşı olması aslında iki yüzlü bir hareket. Dopingle savaşın ne kadar yozlaşmış olduğunu bir sonraki yazıya bırakalım. Bunun için de doktor Fuentes davası zaten güzel bir örnek. Yazının sonunu da en iyi bir Sezen Aksu şarkısı bağlar herhalde: “Masum değiliz hiç birimiz”