EuroBasket 2015 Günlüğü #3

Eurobasket bir başladı tam başladı! Çok ihtiyacımız olan bir galibiyetle açtığımız şampiyonanın ilk gününü mutlu kapattık! Dileriz daim olsun!

NTV Spor 06 Eyl 2015
EuroBasket 2015 Günlüğü #3

Eurobasket bir başladı tam başladı! Çok ihtiyacımız olan bir galibiyetle açtığımız şampiyonanın ilk gününü mutlu kapattık! Dileriz daim olsun!

Güne erkenden gece olacakları hissetmişiz gibi içimiz kıpır kıpır başladık. Yağmurlu bir havada kahvaltımızı yaptıktan sonra erkenden salonun yolunu tuttuk ve İzlanda-Almanya maçını izlemeye koyulduk.

Litvanya'da davulu zurnası bitmeyen Litvanyalı taraftarlar yüzünden ne izlediğimizi anlıyorduk ne konuştuğumuzu. Bu şampiyona artık daha rahat olur derken bu sefer ev sahibi Almanlar bayrağı devraldı ve maç boyunca gümbür gümbür bütün salonu inlettiler!

!

Almanya'nın galibiyetiyle sona eren maçtan sonra biraz hava almak için dışarı çıktık. Bu sırada ana kapıda metrelerce uzanan kuyrukları gördük. İçeri giriş oldukça yavaştı ve duyduğuma göre insanlar en az yarım saatlik bir bekleme süresinden sonra içeri ancak girebilmişlerdi.



Medya kartlarımıza şükredip grubun iki lider adayı İspanya ve Sırbistan arasındaki maçı izlemek üzere yerlerimize yöneldik. Bu sırada VIP salonunun önünden geçerken de Igor Rakocevic'le de burun buruna geldik ve kısaca selamlaştık. Salona girdiğimizde ise şaşırdık kaldık, olay yeri Berlin'den Belgrad'a dönmüştü. Almanya'da yaşayan göçmen Sırplar arenayı tıka basa doldurmuş, aralarında bir avuç kalan İspanyol taraftarların sesini sosuna kadar bastırmıştı. Maç boyunca o kadar ateşli bir tezahürat yaptılar ki, bir dakika yerine oturmayan taraftar yüzünden parkeyi görmekte zorlandık.



Hiç susmayan Sırplar istediklerini aldılar ve İspanya'yı 80-70 mağlup ettiler. Karşılaşmadan sonra İspanya koçu Scariolo, konuşmasına maçın adamı Nemanja Bjelica'yı kutlayarak başladı. Basın toplantısı sırasında iki koç da fazlaca Bjelica sorusu aldılar. Sasha Djordjevic oyuncusunu hiç bu kadar yırtıcı ve bitirici görmediğini, bundan sonraki maçlar için de ona çok güvendiğini belirtti. Sonra iki saniye durdu ve “Tabi şimdi düşününce yarınki rakibi Dirk Nowitzki olacak o ayrı!” diyerek gazetecileri güldürdü.



Basın toplantısından çıkıp salona ilerlerken içeriden gelen “12 Dev Adam” şarkısını duydum. Takımlar ısınırken üzerine bir de Tarkan'ın “Şımarık" şarkısı çalmaya başladı! Tamam Berlin'de seyirci avantajımız olacağını tahmin ediyorduk ama organizasyonu da etki altına alacağımızı düşünmemiştim!

Yerime doğru ilerlerken İsmail'in eski milli takım kaptanı Hidayet Türkoğlu ile röportaj yaptığını gördüm. Hidayet röportaj bitiminde tribün kenarındaki Türk taraftarların ricasını kırmadı ve yanlarına giderek selfie çektirdi. Yalnız artık tribünlere kadar giren selfie çubuklarına Louvre müzesinin yaptığı gibi bir yasak getirilsin yoksa Allah korusun o heyecanla bir gün birinin gözü çıkacak!



Şampiyonadaki ilk sınavımız Ergin Ataman'ın dediği gibi İtalya'nın direk rakibimiz olması açısından çok önemliydi. Bu açıdan ibreyi lehimize çevirecek şeyler, keza seyirci desteği oldukça önemli olacaktı. Seyircimiz takımı yalnız bırakmamış, salonu doldurmuştu. Ancak arenada tahminimden daha fazla İtalyan vardı ve maç boyunca oldukça fazla gürültü yaptılar.

Nefeslerin tutulduğu maçta Ay Yıldızlılar maçı hakeden ve daha iyi oynayan taraftı. Ancak İtalyanlar ikinci yarı birkaç kere geriden gelerek yüreğimizi ağzımıza getirdiler. Bu sırada arkamdaki Türk izleyicilerin Gallinari'nin üzerine uçmasına az kaldığını belirtmem gerek! Maç sonlara yaklaşırken köşede volta atan İsmail'i gördüm. Meğerse totemi varmış, dörderli seriler halinde tam 40 adım atıp 41'de dururmuş. Neyse ki totemi işe yaradı, maç bittiğinde bütün ekip birbirimize sarıldık!



Oyuncular çıkar çıkmaz soluğu İsmail'in yanında aldılar ve maçla ilgili görüşlerini açıkladılar. Bu sırada Sinan'ın söyledikleri önemliydi, hemen sevince kapılıp kutlamaya başlamamamız gerektiğini, daha kazanılması gereken çok önemli maçlar olduğunu belirtti kaptan. Ergin Ataman da basın toplantısında memnun ancak temkinliydi. Sinan kampın başından beri hesapladıkları bir galibiyet aldıklarını, koç ise agresif oyunu ve baskılı savunmayı sevmeyen İtalyanları bu şekilde düzen dışına ittiklerini belirtti.

Maçın ardından ayaküstü Bobby Dixon'la da sohbet ettim. Takımın en çok sahada kalan ve nefes almakta zorlandığını düşündüğüm oyuncusuna “Yorgun musun?” dediğimde “Yoo çok değilim açıkçası” gibi gayet rahat bir cevap verdi. Bilmiyorum poz mu yapıyor yoksa samimi mi çünkü onu izlerken bizim nefesim kesildi.



Soyunma odasına giden İtalyanların yüzlerinden düşen bin parçaydı. Belli ki onlar da bu maça kitlenmişler ve kazanacaklarına inanmışlar. Evdeki hesabın çarşıya uymaması ise büyük bir hayal kırıklığı yaratmış. Zira basın toplantısında Pianigiani mağlubiyet için bir dakika içerisinde tam üç kez “İnanamıyorum, gerçekten inanamıyorum” diye sayıkladı durdu. “Biz bugün hatalar yaptık diyemeyiz, biz bugün hiç oynayamadık. Türkiye bizden çok daha zeki oynadı. Eğer oyuncularınızın ribaund dahi alacak halleri yoksa o zaman yapacak birşey yok” diyerek topu da takımına attı. Dokunsan ağlayacak olan Pianigiani'yi hiç öyle gördüğümü hatırlamıyorum.



Röportajları bitirdikten sonra otelin yolunu tuttuk. Çok memnun edici bir şekilde dört bir yanı kebapçıyla çevrili olan otelimize vardığımızda maç arasında fırsat bulup yemek yiyemeyen ekibin bir kısmı döner yemeye çıktı. Ben ise uykuyu mideme tercih edip odama döndüm.

Bugün yeni bir gün, yeni bir heyecan. Sırbistan mağlubiyetiyle iyice hırslanan İspanyollar vitesi arttıracaklar şüphesiz. Kalpler milli takımımızla!